Askerîyenin hekim ve su ihtiyacı..

Bir asır.. Az zaman değil...

  1. Kemal vefat etti ardından İslâm düşmanları “Kahrolsun Şeriat” eksenli bir KEMALİZM fabrike ettiler...

Yetmedi... Beyinlerimizi iğdiş etmek için her haltı yediler...

Ve vatan düşmanları türettiler on yılda onbeş milyon gençten....

Kuruluşu takip eden kıymetli zaman “Atam sen kalk ben yatam” yalakalık ve soytarılıklarıyla heba edildi....

Şimdilerde ise, “kurtuluş kuruluştadır” diyor, uyanmaya çalışan millî benliği aynı teranelerle yeniden pasifize etmeye çalışıyor bu beyinsizler...

Hayır efendiler, “Kurtuluş” sizin o devr-i sábık kodlarınızda değil millî ve manevî değerlerimizde mündemic..

Türkiye’yi babalarının çiftliği sanan bu gürûh-i lâ yuflihun, âlemi kör milleti sersem sanıyorlar...

Devr-i sábık kolayca unutulur sanıyorlar...

Kara Kitap (Eşref Edip) CHP’nin zulüm yıllarını anlatıyor... Demoklesin kılıcı 5816 kaldırılırsa daha neler neler anlatılacak...

Korkunun ecele faydası yok...

Eninde sonunda gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır..

Tabi gerçekler acıdır ve biraz da acıtır...

* * *

Askerlik vatan hizmetidir...

Askerlik profesynel olarak da vatan hizmetidir..

Şu hale bakın. Ciğerparelerimizi askere gönderiyoruz, çocuklar acemi ve usta birliklerinde sağlık hizmeti alamıyorlar..

Vaziyet-i sıhhiyesi hakikaten (gözle görülecek kadar) vahim olanlar 112 aranarak hastanelere gönderiliyormuş.... Birliklerde “tansiyon ölçmek” bile imkân dahilinde değilmiş...

Kıbrıs’taki birlikler başta birçok alay ve tugayımızda içme suyu problemi de varmış... Çocuklara “su bulamıyorsanız kantinden kola için” demeye getiriyorlarmış ve onlar da o zehirleri içmek zorunda kalıp daha fazla sususluk çekiyorlarmış..

“Miş”li, “muş”lı yazıyorum diye hilaf-ı hakikat sanılmasın. Askerliğini yapıp gelen binlerce çocuk yazıyor bunları. Yarısı hakikat ise durum vahim demektir...

Millî Savunma Bakanımız (eski Genelkurmay Başkanı E. Org.) muhterem Hulusi Akar komutanımın bilgilerine arz ediyorum...

* * *

Diyanet döviz kurları münasebetiyle İSRAF ve KANAAT konularını işlemeye başladı...

Dinimiz İslâm en büyük belâ olarak israf ve lüks gibi meymenetsiz işleri sayıyor, “kanaat en büyük hazinedir” buyurulmuş ama biz ancak gâvurun dövizi boğazımızı sıkınca bunları hatırlıyoruz...

İş işten geçtikten sonra anlamında “Báde harab’ül Basra” diye bir laf var... Buna “alışmış kudurmuştan beterdir” sözünü ilâve edeyim arif olanlar ne demek istediğimi anlasın...

Lafın çoğu ahmak olanlara söylenirmiş.. Bilmem Cüppeli kefen bezirganı hoca (!) da anladı mı? Pek sanmıyorum...

CUMANIZ MÜBAREK OLSUN... 17.08.2018