Artık geri dönüşü yok

Global çete tüm imkanlarıyla saldırıya geçmiş durumda. Bir yandan içerde çıkarmaya çalıştıkları karışıklıklar, bir yandan sınırlarımızın hemen yanı başında yönettikleri unsurlarla oluşturdukları tehditler, diğer yanda parasal sistem üzerinden kurdukları kumpaslarla topyekun bir saldırı başlattılar.

Türkiye’nin psikolojik ve ekonomik travmalar yaşaması ve ülke içinde fikirsel bölünmelerin gerçekleşmesi bunun neticesinde iktidar karşıtı cephenin güçlendirilmesi için her türlü algı terör ve algı operasyonunu deniyorlar.


Amaç iç bütünlüğünü kaybetmiş bir Türkiye’nin ya eskisi gibi efendilere tabi olması ya da parçalanıp yutulmasıdır. Suriye’de operasyonlarını sürdüren Mehmetçiğe verdirilecek zayiat, kaçırılan askerlerin DEAŞ tarafından katledilmesini gösteren görsellerin yayılması, sözde stratejik ortaklık çerçevesinde yapılan operasyonlarda Türkiye’nin yalnız bırakılması ya da operasyonlara dahil edilmemesi Türkiye’nin Suriye’den çekilmeye zorlanması için. Bunun akabinde ise Suriye’de oluşturulacak kukla devletçikler vasıtasıyla Türkiye’nin bölgede yalnızlaştırılması ve sonunda batıya tam teslimiyetinin sağlanması birincil amaç. Bu olmazsa savaş yoluyla Türkiye’nin bölünmesi. İçeride tırmandırılan terör, Rus Büyükelçi’ye yapılan suikast, ülkenin ekonomik suikastlara maruz bırakılması, Suriye’de ne işimiz var şeklinde yapılan propaganda, sorumsuz muhalefet partisinin lider ve milletvekillerinin tutum ve davranışları Türkiye’ye enerji kaybettirmek için yürütülen operasyonlardan başka bir şey değil.


Başkanlık sistemi konusu üzerinden yapılan ana muhalefet liderinin sözleri bizlere ne anlatmalı. Bildiği bir şeyler mi var yoksa kendi çapında muhalefet mi yapmaya çalışıyor. Özellikle sistem üzerinde Ak Parti ve MHP arasında varılan uzlaşma sonrası terör faaliyetlerinin artması, ana muhalefet liderinin nerelerden beslendiği konusunu araştırılması gereken bir mesele haline getiriyor. Peki hal böyleyken ne yapılabilir. Türkiye’nin seçenekleri nelerdir. Daha doğrusu şu an yürüdüğü istikametten başka bir seçeneği kalmış mıdır? Sorulması gereken en önemli soru da budur.

Öncelikle Suriye konusunda Türkiye sahip olduğu tek seçeneği kullanıyor. Müttefik olarak bildiğimiz devletlerin Suriye’de kurulmaya çalışılan Kürt devletinde destek vermesi ve Türkiye’nin güneyini tamamen onların kontrolüne verecek hamleler yapması, bizi Suriye’ye müdahale etmek zorunda bıraktı. Türkiye bu aşamadan sonra Suriye’de bir uzlaşma olmaması durumunda ne kadar kayıp verse de bu yoldan geri adım atmayacaktır. Bu ileride planlanan Türkiye’nin parçalanması senaryolarına karşı alınmış önleyici bir tedbirdir ve doğrudur.

Dış müdahalenin bir de Kuzey Irak meselesi var ki ileride belki de Suriye meselesinden daha çok başımızı ağrıtacaktır. Bu konuda da Türkiye’nin müdahalelere taraf olması doğru bir adımdır.

İçeride ise başkanlık sistemi tartışmaları, HDP tutuklamaları, ekonomik kriz, bombalama eylemleri üzerinden yürütülen tartışma milletin şu an tek vücut hareket etmesi ve provokasyonlara gelmemesi sonucunda pek bir yara açmış gibi görünmüyor.

Aslında olan bitenin içeride ve dışarıda da tek bir nedeni var. Türkiye’nin tam bağımsızlık mücadelesi veriyor olması.Başkanlık sistemi ülkenin daha etkili yönetilmesi ve ileride olabilecek siyasi krizlere geçit vermemesi açısından oldukça gerekli bir değişiklik. Eğer bağımsızlık istiyorsak en başta siyasi krizlere geçit verilmemesi en önemli konu olacaktır. Ana muhalefetin başkanlık sistemine bu kadar karşı olmasının nedeni kısır siyasi yapısından dolayı bundan böyle koalisyonla bile olsa bir daha iktidara gelemeyeceğini bilmesindendir. Kendi kısır siyasetlerini değiştirmek yerine ülkeyi kanla tehdit eden bir siyasi parti başka ülkelerde yaşama şansı bulabiliyor mu merak ediyorum doğrusu.

Sözün özü Türkiye’nin çıktığı bu yoldan geri dönüp de gelişmiş ve refah içerisinde yaşayan bir ülke olma ihtimali yoktur. Geri dönüşün muhtemel iki sonucu da kötüdür. Biri kölelik diğeri parçalanma. Pek umudum yok ama ana muhalefet partisinin bu sonuçlar üzerinde düşünmesi ve buna göre siyaset dilini değiştirmesinde büyük fayda var. Hem kendi siyasi gelecekleri hem de Türkiye için…