Arifemiz tanışmaya, bayramımız kaynaşmaya vesile ola

16 Mayıs’taki “Kudüs’te ve Gazze’de siyonizm ve soykırım” başlıklı yazımızla başlamıştık “başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennem’den kurtuluş” olan Ramazan-ı Şerif’e…

Aynı yazıda, bu mübarek ayın başlangıcına iki gün kala 14 Mayıs’ta kardeş Filistin topraklarında terör devleti İsrail tarafından işlenen, 60’dan fazla şehit ve 3 bine yakın yaralının olduğu soykırım misali katliam için de tarihe üzüntüyle not düşmüştük.

30 Mayıs’taki “Sevinin Mehmed’im başlar yüksekte” başlıklı yazımızda ise kendilerini kutlu bir davaya adayan Mehmed’lerimizin “İnanmışsanız en üstünsünüz” şiarıyla gerçekleştirdikleri şanlı yürek fetihlerini dile getirdik.

Büyük fetihlerin sevinci ile bir ömre bedel bereketli Kadir gecesinin örtüşeceği günlerin sevincini “Delikanlım! İşaret aldığın gün atandan / Yürüyeceksin! Millet yürüyecek arkandan!” mısralarıyla müjdeledik.

Şimdiyse mübarek Ramazan-ı Şerif’i aziz bir misafir misali uğurladığımız günlerdeyiz. Yarın arife, ertesi gün de bayram inşallah… Cuma günü olması hasebiyle de çifte bayram üstelik. Arifemiz tanışmaya, bayramımız kaynaşmaya vesile ola…

24 saatlik gün içerisinde imsaktan iftara her gün 17 saati aşan uzun süreli oruç tutmaya çalıştık ay boyunca… Belki bedenimize tutturduk orucumuzu hamdolsun, lakin dilerim ruhumuza da tutturabilmişizdir. Duamız o ki orucumuz günahlarımıza kalkan, takvamıza takviye olsun.

“Sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır / Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır” dizeleriyle göklerden gelen karara teslim olan Sezai Karakoç Üstadımız, “Müslümanın her yıl bir ay katıldığı ruh şöleni” olarak tasvir eder Ramazan orucumuzu… Evimizi, ruhumuzu aydınlatarak bize dirilişin imkânlarını sunar, kendinden uzaklaşan insanın özüne dönüşünü sağlar.

“Diriliş Neslinin Amentüsü”nü kaleme alan Sezai Karakoç büyüğümüz, oruç yazılarında bu ruh şölenini “üstün insanların davetlisi olduğu bir tabiatüstü ziyafet, bir gök sofrası” benzetmesiyle tarif eder “Samanyolunda Ziyafet” adlı eserinde… Temenni ederim ki israf sofraları olmamıştır iftar sofralarımız; ilahi çağrıyla davet edildiğimiz gök sofraları olur inşallah iftar ve bayram sofralarımız...

Oruç vasıtasıyla aç biilaç kardeşlerimizi kendimize tercih edebilmenin sayısız canlı örneklerinin yaşandığı, fitre ve zekât ile de sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın ibadet hassasiyetiyle zirveye ulaştığı bugünlerde, dünyanın en ücra köşelerine yardım elini uzatan Türk Kızılayı’nın 11 Haziran’daki 150’nci kuruluş yıldönümü ne kadar da manidar milletimiz için…

Geçen hafta Bakırköy ilçemizdeki bir ilkokulumuzun “Hayata İyilik Kat” projesi kapsamında Hatay Reyhanlı’daki yetim çocuklarla iftar yaptık ve mezuniyet törenlerine katıldık. Hayatımın en anlamlı iftarıydı benim için…

Bu vesileyle “Oruç (zekât ve infak) gibi ibadetlere devam eden bir toplumda sosyolojik patlamalar olmaz” tespitini dile getiren merhum Cemil Meriç’i de yâd edelim buradan. 31’inci ölüm yıldönümünde (13 Haziran 1987) kendisini rahmetle andığımız Cemil Meriç’in, geçen hafta ziyarette bulunduğumuz Hatay Reyhanlı (12 Aralık 1916) doğumlu olduğunu da hatırlatmak isterim ayrıca…

On bir ayın sultanı mübarek Ramazan’a veda burukluğu içindeyken, bin aydan hayırlı Kadir Gecesine ulaşmanın sevinci kapladı yüreğimizi önceki gün… “Yaratan Rab’binin adıyla oku” emriyle insanlık âlemini beşeri cehaletin karanlıklarından ilahi hakikatin aydınlığına kavuşturan Kur’an’ın ilk ayetlerinin Sevgili Peygamberimize bildirildiği geceydi Kadir Gecesi… “Allah’ım! Sen çok affedicisin, çok cömertsin. Affetmeyi seversin, beni de affet” dualarıyla gönlümüz ferahladı gece boyunca…

İlk emri “Oku” olan Kur’an-ı Kerim’dir çağlar üstü medeniyetimizin kaynağı… Doğru kitabı doğru şekilde okumak, ilmin en güvenilir yoludur. Doğru okumak “kıraat” ilmini gerektirir, kıraatini doğru yapamayan okuduğunu da doğru anlayamaz. Kültür tarihimizde “doğru” okuyanların nezaretinde kitap kıraat edilen kıraathanelerin varlık sebebi de bu hassasiyet sebebiyledir zaten… Bugünlerde gençlerimizin kitaba ilgisini artırmak için gündeme gelen bu konuyla ilgili atılacak adımlarda sözünü ettiğimiz hassasiyete dikkat etmek önemlidir kanaatimce…

Bayramlarımız ilahi bir lütuftur, kardeşlik ve dostluğumuzu pekiştiren sevinç günlerimizdir. Kırgınlık ve dargınlıklara son verdiğimiz, birlik ve beraberliğimizi en güçlü şekilde yaşadığımız mutlu zaman dilimleridir. Yaralı yürekleri, mahzun gönülleri, dermansız dertlileri, kimsesizleri, yetimleri, muhtaçları mahzunluktan kurtarmak birinci vazifemizdir bizim.

Farklı kanaatlerimiz olsa da ortak duyarlılıklarımız doğrultusunda kenetlenebilmeyi sağlayacak en sağlam zemin tabii ki bayram günlerimizde tesis edilecektir. Bin yıllık anavatanımız Anadolu topraklarındaki parçalanmaz kardeşliğimizi “bir binanın tuğlaları” gibi birbirimize destek vererek koruma bilincini en yüksek seviyede yaşayacağımız tarihi anlardır bayramlarımız...

En güçlü yanımız olan aile bütünlüğümüzü, zaman zaman ihmal etmiş olsak da asırlardır sürdürdüğümüz akrabalık ve komşuluk ilişkilerimizi daha güçlendirerek birlikte nice asırlara uzanan beraberliğimizi sağlarız bayramlarımız sayesinde… Millet olmamızın temel unsurlarındandır bayramlarımız… Arifemiz tanışmaya, bayramımız kaynaşmaya vesile ola…

Bu duygu ve düşüncelerle aziz milletimizin ve İslam âleminin Ramazan Bayramını tebrik ediyor; siz okuyucularımız, ailemiz ve sevdiklerimizle hep birlikte nice bayramlara kavuşmayı niyaz ediyorum. Yazımızı, Alvarlı Efe Hazretleri’nin dua niyetindeki şu güzel mısralarıyla sonlandıralım:

“Can bula cananını, bayram o bayram ola / Kul bula sultanını, bayram o bayram ola

Hüzn-ü keder def ola, dilde hicap ref ola / Cümle günah af ola, bayram o bayram ola.”

Emrullah AYDIN