Andımız Rotasında ne hayır gördük?

Soru 1: Bu (andımızlı) rotada 80 yıl memleketin “eğitim” işleri hayırlı bir tek sonuç veya semere verdi mi? Cevap: Hayır!.. Eski hamam, eski tas, hattâ daha da berbat gençliğin hali...

Yeni nesiller Japon çocukları veya boncuk aradıkları ve çok özendikleri Batı’nın herhangi bir ülkesiyle aynı seviyeyi mi yakaladı? Ne gezer...

Soru 2: Andımız ile çizilmek istenen rota nereye çıkacaktı?. Cevap:Lenin’li Stalinli, Mussolini’li ve M. Kemal’li yıllara çıkacaktı...

Andımız bu yüzden mühim, bu onların “Şema Yisrael Duâsı” (amentüsü) gibidir dedik, ehemmiyetine binaen birkaç yazı kaleme aldık...Fakat yetmez.. Yetmez, yetmeyecek de... Zira onlardaki bu azim bir günde oluşmadı...

O azim veya hıncın mazisi çok eskilere dayanıyor. 15’inci asırda İspanya’dan sürgün edilip bize sığındıklarından buyana çalışıyor ve bize de vefa yahut minnet değil, sığıntı ezikliği ile hınç besliyorlardı...

TRT1’deki nefis “Payitaht Abdülhamid” dizisinde izliyorsunuz. “Hamidimiz” ne mücadeleler verdi ama heyhat... Dönmeler sonunda o asrın en siyasi ve dahi adamını bile devirdi... Aslında deviren onlar değil Allah idi...

Allah cennetmekân sultanı yalnız bırakanları, ona bühtanda bulunanları cezalandırdı... Cezadan sonra ah çekerek ruhundan istimdatta bulundu, ulu hakanı yardıma çağırdılar, “biz ettik sen etme” dediler, “meğer biz ne eşşekmişiz” dediler...

Heyhat.. Devran dönmüştü! Selanik karargahı, muhteşem imparatorluğu batırdı ve nihayet son padişahı da hain ilân edip yerine oturuverdiler!

* * *

Artık cumhuriyet, demokrasi var; halk ne derse o gerçekleşecek sanıyorduk. Oysa onlar dinsizlik ve kimliksizlik inkılâblarını dayayıverdiler, hem de idam sehpalarıyla... Şapka için o zavallı kadıncağızı (Şalcı Bacı) bile astılar...

  1. Asırda Akdeniz’de iki devlet kurdular lâkin birinin coğrafyasını işgal ve halkını soykırımla yok edebilirken öbüründeki kadın – erkek – yaşlı – cocuk bütün bir millet VATAN dedi, müstevlileri hezimete uğrattı...

Lâkin onlar yine de yılmadı, coğrafyamızdaki muhteşem imparatorluğun yerine kurdukları devleti ilke ve inkılâblarla, andımızlarla idare edip, yeni nesilleri İslâmsız bıraktılar.. Tarikatlar kapalı kalırken mason locaları açıldı...

Gün geldi, devran döndü ve bir karizmatik lider bunlara “hayır” dedi... Dedil demesine de, ötekilerin elif, be, te, se, cim... ilahahir, planları vardı... Meselâ “Danıştay” vardı ve işi bitiriverdi.. Bitirdi mi sahi?

“Bitiremez” diyor iktidar. İnşá’allah bitirimezler ama ben ümitli değilim. Zira biz her meseleyi hálâ bir kişiye, yalnızlaştırdığımız lidere bırakmış yan gelip yatmaya devam ediyoruz... Oysa bir çiçekle bahar olmaz..

Çoğunlukta olmak da (ister Müslüman isterse kâfir) yeterli değildir. Resûlullah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) gazvelerini okumaz mıyız? Müşrikler ne kadar çoktu... Lâkin onlar (radiyallahu anhüm ecmain) ihlás sahibiydiler, dâvalarına tam iman etmişlerdi. Allah da Müslümanlara yardım etti, meleklerini gönderdi az olanları çoklara galib eyledi..

Tersi de olur... Kâfirler az, siz çok olursunuz ama yine de yenilirsiniz. Çünkü size bir vehn (fani dünya malı aşkı) isabet etmiştir..