Batı, NATO ve Amerika Türkiye'yi tehdit ve tehlikeler karşısında yalnız bıraktı, sorumluluklarını yerine getirmedi. 2011 yılından itibaren Suriye iç savaşı, Batı'nın işgali sürecinde güney ve sınır illerimize yönelik  DEAŞ ve PKK/PYD/YPG'den her gün onlarca füze ve roket saldırıları sonucu can ve mal kayıplarımız yaşandı.

Batı, NATO ve Amerika Türkiye'yi tehdit ve tehlikeler karşısında yalnız bıraktı, sorumluluklarını yerine getirmedi.

2011 yılından itibaren Suriye iç savaşı, Batı'nın işgali sürecinde güney ve sınır illerimize yönelik DEAŞ ve PKK/PYD/YPG'den her gün onlarca füze ve roket saldırıları sonucu can ve mal kayıplarımız yaşandı. Bu durum karşısında uzun bir süre seyirci kalan NATO, gönülsüz olarak güney illerimize hava saldırılarına karşı patriot hava savunma sistemleri yerleştirdi. Ancak bunlar hiç bir işlev göstermedi, saldırılar devam etti ve belirli bir süre sonra hava savunma sistemlerini söküp götürdüler.

Amerika görünürde Rusya, Çin, DEAŞ, Taliban, dünyadaki tüm terörizm sistemleri ile mücadele içindedir. Ancak çıkarları için perde arkasında ilişki ve işbirliği içindedir, bu olguyu politikalarına araç ve aparat olarak kullanır, dünyayı sömürme ve yönetme politikalarının gerekçesi ve altyapısı olarak işler. Çin'i hedef gösterir, yeri geldiğinde ona karşı Rusya ile işbirliği yapar; Rusya'yı hedef gösterir yeri geldiğinde Çin ile yeri geldiğinde de Rusya ile işbirliği yapar, dünyayı paylaşır, dünyanın çeşitli coğrafyalarında birlikte hareket eder. Suriye'de Türkiye'ye karşı, PKK/PYD/YPG/SDG'den en verimli yararlanmak özelinde de, anlaştığı ve işbirliği yaptığı gibi!

Amerika günümüzde dünyadaki hegemonyasını, tüm dünyayı işgal/istila ve sömürmesini devam ettirmek amacıyla her türlü kirli planı devreye sokmaktadır.

NATO'da safları sıkılaştırmak, Avrupa'nın kendine olan bağımlılığını arttırmak için Rusya'yı düşman ilan etmekte, ona karşı Avrupa ve Ukrayna'yı kışkırtmaktadır. Ancak nükleer güç Rusya ile bir savaşı asla düşünmemektedir. Çünkü bunun kendi sonu olacağını çok iyi bilmektedir. Yani dünya kan dondurucu bir alçaklık, kahpelik, ikiyüzlülük, adaletsizlik ve zulüm ile karşı karşıyadır.

Amerikan eski dışişleri bakanlarından Condoleezza Rice 2001 yılında yayınlanan bir makalesinde Ortadoğu'da 22 ülkenin sınırlarının değiştirileceğini söylemişti.

Yine Amerikan eski dışişleri bakanlarından ve eski bir siyasetçi Henry Kissinger 2013 yılında yayınlanan bir makalesinde Ortadoğu'da kıyamet savaşının çıkacağını, bu savaş sonunda Ortadoğu'nun yarısının İsrail'in eline geçeceğini, İran ve Türkiye dahil 7 ülkenin işgal edilerek buralarda yeni ülkelerin kurulacağını söylemişti.

2016 yılında Amerika'da bir gazetede Sykes Picot anlaşmasının yüzüncü yılında bir Türkiye haritası yayınlanmış, bu haritada Boğazlar ve Marmara ile İzmir'in yönetimi uluslararası bir konsorsiyuma veriliyor, doğuda Ermeni devleti, Güneydoğu'da da Kürdistan devleti gösteriliyordu.

Türkiye ağırlıklı olarak yaklaşık 10 yıldır (önceki 100 yıllık süreci zaten biliyoruz) Amerikan merkezli, içerden ve dışardan sistematik uluslararası bir baskı, kumpas, darbe, sıkıştırma, çevrelere ve iç müdahale vb. olay ve olgulara maruz kalmıştır.

Terörü bitirmek amaçlı yapılan 2009'daki Oslo görüşmelerinin FETÖ aparatı ile ifşa edilmesi, 7 Şubat 2012 MİT krizi ile yönetime ulaşma ve yargı süreci ile iktidarı değiştirme girişimi, 2013 gezi ayaklanması, 6-8 Ekim 2014 Kobani olayları, Haziran ve Temmuz 2015'te PKK'nın çözüm sürecini bitirerek katliam ve soykırımlarına tekrar başlaması, 15 Temmuz 2016 FETÖ'cü terörist, işgal ve istila girişimi, Türkiye'nin güney sınırlarının dibinde Kuzey Irak'tan Hatay'a ve Akdeniz'e inen bir hatta 2011 yılından itibaren terör koridoru kurma girişimleri, FETÖ ve PKK/PYD/YPG/SDG'nin aleni desteklenmesi müttefiklik ve stratejik ortaklık ruhuna aykırı bir şekilde 40 bin tır ve 10 bin uçak dolusu ağır silahların hibe edilmesi, doğu Akdeniz'de yeni enerji ve deniz yetki alanları haritası gündeme getirilmesi (Sevia Haritası), Türkiye'nin deniz yetki ve egemenlik alanlarının ihlal girişimleri, Türkiye'nin dört bir tarafından Gürcistan, Irak, Suriye, Akdeniz (Savaş gemileri), Yunanistan (Ege Adalarının silahlandırılması, sınırımıza 40 km. mesafede Dedeağaç'a 20 bin asker yığılması, Yunanistan'da 5 olan Amerikan askeri üs sayısının 9'a çıkarılma kararı) ve Bulgaristan gibi ülkelere kara, hava, ve deniz askeri üsleri kurulması, ciddi ve vahim askeri yığınaklar yapılması; Türkiye'nin İstiklal ve İstikbal mücadelesi ile karşı karşıya kaldığının, ya esaret (köle ve sömürge devleti) ya işgal ikileminin arasında sıkışacağının ve Millet olarak kaçınılmaz bir ikinci İstiklal Savaşının verileceği gerçeğinin ortada olduğunun en açık gösterge ve emareleridir.

Türkiye'nin Amerika tarafından etrafının kuşatıldığı, ateş çemberine alındığı, Ege Adalarına, Yunanistan ve Bulgaristan'a çok ciddi askeri yığınaklar yapılması, Yunanistan'daki askeri üs sayılarının ve asker sayısının her geçen gün aşırı oranda arttırılmasının anlam ve hedefinin diplomatik çevrelerde belirtildiği gibi, Rusya'ya karşı, Rusya'yı Karadeniz'de baskılamak ve çevrelemek değil; Türkiye'yi baskılamak, yeniden Amerikan uydusu olma yönünde karara zorlamak ve nihayetinde Türkiye'yi işgal/istila/ele geçirmek olduğu yönündeki hiç de yabana atılamayacak derecedeki yaklaşımlara karşı yeni bir karşı yaklaşım, eleştiri ve argüman geliştirildi. O da şu: Bu yaklaşımın deli saçması olduğu, gerçekçi olmadığı, NATO üyesi olan Türkiye'nin Amerika tarafından işgalinin mümkün olmayacağı, Yunanistan ve Ege Adalarında Amerikan askeri üs sayılarının arttırılmasının ve askeri yığınağın

amacının NATO'nun tahkimatını güçlendirmek, Rusya'yı Avrupa'da ve Karadeniz'de baskılamak ve gerektiğinde ilerde Rusya ile yaşanacak bir savaşa hazırlık yapmak yönündedir. Bu görüşe göre Amerika sadece Yunanistan'a değil Bulgaristan, Romanya, Polonya gibi ülkelere de askeri yığınak yapmaktadır. Amerika'nın Yunanistan'daki askeri yığınağını Rusya ile yapılacak bir savaşa hazırlık olarak değerlendirmek yaklaşımının akademik ve analitik, gerçeklik, öngörülebilirlik açılarından akıl ve mantıkla bağdaşır olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu, ipe sapa gelmez bir yaklaşımdır! Eğer Amerika'nın Yunanistan'a yaptığı askeri yığınağın hedefi, Rusya'ya yönelik NATO kapsamında yapılan baskılama ve ileride yapılacak savaşa hazırlık olsaydı; bugün Amerika, NATO ve Batı, Karadeniz'de ve Avrupa'da yayılmacılık gösteren, Ukrayna'yı hunharca işgal eden ve dünyayı nükleer silahla tehdit eden Rusya ile ciddi bir savaşın içine girerdi. Ama öyle olmadı. Ukrayna-Rusya savaşında Amerika Ukrayna'yı Rusya'ya yem etti, ortada bıraktı. Amerika, NATO ve Avrupa resmi olarak ve diplomatik çevrelerde Ukrayna krizinde Rusya ile asla savaşa girmeyeceklerini, Ukrayna'ya asker göndermeyeceklerini, hava sahasını bile kapatmayacaklarını belirtmektedirler.

Şimdi, bu aşamada soru şu: Peki Amerika madem Rusya ile asla hiçbir surette savaşa girmek istemiyor, Rusya'ya yönelik olduğunu belirttiği Bulgaristan ve tarihinde görülmemiş bir şekilde Yunanistan'a yaptığı askeri yığınağın hedefi kim ve hangi ülke?

Hedef Rusya olsaydı, Ukrayna işgalinde tam da sırası gelmişken Batıya ve tüm dünyaya meydan okuyan Rusya'ya karşı Yunanistan ve Bulgaristan'daki askeri unsurlar devreye sokulur, hatta jeopolitik uygunsuzluk nedeniyle bu ülkelere değil asıl yığınaklanma Romanya, şimdi işgal altındaki Ukrayna, Polonya, Baltık Denizi ve Baltık ülkeleri olurdu. Bu senaryo gerçekleşmediğine göre Ege Adalarına, Yunanistan'a ve Bulgaristan'a akıl almaz askeri yığınak yapılmasının hedefi kim?

Türkiye ve İstanbul'dur. Acı ama gerçek budur.

Sonuç itibariyle tüm veriler, emareler, gerçekleşen olaylar, uluslararası gelişmelerin seyri Amerika'nın hain ve şeytansı bir şekilde Türkiye'yi doğu, güney ve batıdan kuşatma altına aldığı, baskı altına almaya çalıştığı, bir yüzyıl daha itaat ve boyun eğdirmeye çalıştığı, kendi dümen suyuna almak için uğraştığı; tam bağımsızlık yolunda emin adımlarla ilerleyen Türkiye'yi kendi sömürgesi yapamazsa son kertede işgal etmeyi planladığı yönündedir!

Ancak kaçınılmaz son gerçekleşirse, yaklaşık 10 yıldır verilen örtülü ikinci İstiklal mücadelesi, fiili işgale dönüşür ve ikinci istiklal savaşı başlarsa Türkiye'nin eli armut toplamayacaktır! Topraklarımızda gözü olan düşmana Türkiye Cumhuriyeti Devleti Ülkesi ve Milletiyle bölünmez bir bütün halinde, tek yürek tek bilek tek yumruk olarak, inanç ve vatan sevgisinin çelikten sarsılmaz güç ve iradesiyle şanlı ve unutulmaz bir karşılama töreni yapacaktır!

Türkiye'nin eli ve omuzu 100 yıl öncesine göre çok daha güçlü ve doludur. Tarih boyunca olduğu gibi nice azların çoklara, nice küçüklerin büyüklere galebe çaldığı gibi Türkiye de emperyalist, soykırımcı, kahpe ve işgalci düşmana karşı da galebe çalacaktır!

Allah'ın izniyle ortaya çıkacak sonuç düşman için hüsran, yıkım ve son; Türkiye için ise şanlı, muhteşem ve muzaffer olacak; dünya için de güneşin yeniden doğuşu olacaktır.

Hiç arzu etmeyeceğimiz işgal gerçekleşirse Türkiye düşmana Mete Han'ın ve Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün sözleri ile cevap verecektir: " Topraklarımızı, topraklarımızda gözü olanlarla paylaşmaya hazırız, altı onların olsun üstü bizim", ölürsek şehit kalırsak gazi anlayışıyla "Ya İstiklal ya ölüm"!

Saygı ve selamlarımla…