Üç kuruşluk yaşama sevincimiz, huzurumuz vardı; hırslarına yenik düşen güç ve makam sahipleri onu da çok gördüler bize. Küçük dünyamızda hayata tutunmaya çalışırken tarih ve kültür yoksulu muhterisler hayallerimize ambargo koydu...

Üç kuruşluk yaşama sevincimiz, huzurumuz vardı; hırslarına yenik düşen güç ve makam sahipleri onu da çok gördüler bize. Küçük dünyamızda hayata tutunmaya çalışırken tarih ve kültür yoksulu muhterisler hayallerimize ambargo koydu. Dünya malı ilahlı bu mahlûkatların saldırılarının ne ardı ne arkası kesildi. Egolarını tatmin etmek isteyen fantezi düşkünü çapsızlar, örgütlü cehaletle el ele vererek başımıza öyle gaileler açtı, öyle çoraplar ördüler ki içerisinden çıkamaz olduk.
Makam ve güç odaklarının ayrıştırıcı, ötekileştirici, aşağılayıcı eylem ve söylemleri, insanlarımız arsındaki samimiyeti, ülfeti, muhabbeti, merhameti öldürdü. Ekilen nifak tohumları, insanlarımızdaki sevgiyi, hoş görüyü yok etti. Güven duygusu hançerlendi. Birlik, dirlik, dirilik; yerini kutuplaşmaya, çekişmeye, kavgaya bıraktı.
Hırsızlık, yağma, talan, vurgun, soygun görmezden gelindi. Hatta toplumun değer yargılarını alt üst eden bu türden eylemler, teşvik edildi, ödüllendirildi. Helal kazanç, alın teri alay konusu yapıldı. Kara gecede kömür ocağında kömür karasına bunalarak elde ettiği kazancı ile kıt kanat geçinen Kara Kadir'in hakkını gözetmek yerine onun alın teri sömürüldü, sömürtüldü. Çocuklarımızın ve gençlerimizin rol modelleri kaypaklaştı, yüzsüzleşti. 'Neme lazımcılık' aldı başını gitti…
Allah aşkına bir dönün bakın bırakılan enkaza! Sonra da o enkazın müsebbibi olanlara…'Babalar gibi satarım', diyenlere… Satanlara… Onların yaşantılarına, gösterişlerine, şatafat, israf ve de insaflarına...
Bir yanda işsizlik, açlık, yokluk, sefalet diğer yanda israf, şaşaa, gösteriş sefahat…
Bu mudur Allah aşkına adalet? Bu mu hakkaniyet? Bu mu İslamiyet? Bu mu insaniyet?
Bugün, korku dağları sarmış, haklı susmuş susturulmuş, konuşmuyorsa…
Adalete duyulan güven kaybolmuşsa…
Dün, dışarıda bugün içeride başımıza çuval geçiriliyor ve de gıkımız çıkmıyorsa…
Din, nefsanî ve dünyevi işler için referans gösterilerek yıpratılıyorsa…
Faiz özendiriliyorsa… Zina suç olmaktan çıkartılmış, eşcinsellik yasalaştırılmışsa…
Üretim durmuşsa… Tarım ve hayvancılık can çekişiyorsa…
Eğitim yerlerde sürünüyorsa…
İşsizlik başını almış gitmişse… İşsizliğe çare bulunamıyorsa…
Korona insanımızı kırıp geçiriyorsa… Ve hazine tamtakırsa…
İnsan bildiklerimiz omurgasızlıklarını sergiliyor; servet, makam, mevki için yanlışı, hatayı doğru göstermek için çabalıyorlarsa…
Yalan pirim yapıyorsa… Kumpas meşrulaştırılmış, sahtekarlık alkışlanıyorsa…
Liyakat ve ehliyet yerini adam kayırmaya bırakılmışsa…
Bazı mahlûklar, sahibinin kapısına bağlı köpek misali karanlığa havlıyorlarsa…
İnananların inançları, milli duyguları, 'yerli ve milli' gibi içi boşaltılmış sloganlarla uyutulmaya çalışılıyorsa…
Bir başka burkuluyor yüreği insanın… İşte böyle zamanlarda Allah'ın kendisine bağışladığı aklını kullanan, soran, sorgulayan insan; içinde kopan fırtınaları, isyanları dile getirememenin burukluğunu ya yumruklarını sıkarak gösteriyor ya da şiire sığınıyor. Ben, şiire sığınanlardanım. Tutunarak şiirin kanatlarına alıp başımı uzaklaşmak, maviliklerde kaybolmak ve unutmak istiyorum bütün olanları… Becerebiliyor muyum? Ne gezer… Yine ülkemin dert yumağının ortasında buluyorum kendimi ve şiirimin adına 'Aman Ha Uyanmasın!', diyorum.

İşsizlik, açlık, yokluk iç çekerken sessizce
Sırt güçlü haramiler toplandılar gizlice

Dediler; gidiş sakat ucu bize dokunur
Bir dökülse kirimiz ortada kalmaz çukur

Onun için tedbiri elden bırakmayalım
Korkunun yanı sıra sıkça muştu salalım

Ham hayalle örelim; koyun kolay, keçi zor
Senaryo kurgu filim bize lazım şık dekor

Yeni alan açalım vurmak için voleyi
Din iman takınarak bağlayalım hülleyi

Az da milli kattık mı tadı damakta gevrek
Sade umut yetersiz az da nasihat gerek

Bastırarak diyelim bekamız çok karanlık
Bize bel verirseniz seyran olur samanlık

Size kusursuz biat bize altın taht gerek
İki pohpoh bir sıva bir de yüze gülerek

Aşir, dua, gözyaşı yeter de artar bile
Ardından bastır gazı, o da çok ya sefile

Ömer mi o da kimmiş? Ballı parmak yalanır
At geçti Üsküdar'ı saf çarşafa dolanır

Adalet güçten yana olmalıdır her daim(!)
Güç paraya tahvilli onunla her şey kaim(!)

Toplum ayrışmalı ki biz saltanat sürelim
Zilletin(!) defterini yoksa nasıl dürelim

Karşı duran da kimmiş imiği kalem ucu
Bir talimat, bir karar bozdururuz orucu

Onlar, Allah'ın değil korkuların kuludur
Yine de dikkat gerek sessizlikten korkulur

Çıksa elden idare çıplak kalır maslahat
O zaman ah vah yetmez kopar köpükten halat

Aman ha uyanmasın! Yuları sağlam tutun
Vaat, umut, mit, masal; kaval çalın uyutun.