İslam öyle bir düzendir ki, Müslümanın her eylemine mutlaka bir hüküm ve görüş söyler. Müslüman nerede, ne zaman, nasıl ve kimlerle yaşarsa yaşasın, her eylemi ile ilgili Kuran ve sünnetten çıkarılan bir görüşü söyler. Bu görüş, Müslümanın eylemlerinin ahirette Allah katında nasıl değerlendirileceğini belirten bir görüştür. Bu görüş, bir eylem yaptığımızda, “ahirette bu eylemimizden dolayı azap mı görürüz, yoksa ödül mü alırız?” sorularının cevabıdır. Bir Müslümanın doğumundan ölümüne kadar, yapmış olduğu her eylemin Allah katında bir değeri yani hükmü vardır. Bu hükmün sonucuna göre ya günah kazanır azap görür ya sevap kazanır ödül alır yada günah ve sevap kazanmanın söz konusu olmadığı dolayısıyla ödül ve ceza karşılığı olmayan, nötr bir durumla karşılaşır. İslam’da ceza ve ödülü, dolayısı ile günahı ve sevabı olmayan bu duruma mubah denir. Bu üç durumun dışında dördüncü bir durum akıl olarak imkânsızdır.

İslam alimleri insanların yaşamları boyuncu gerçekleştirdiği her türlü eylemi, Kuran ve peygamberimizin açıklamaları bağlamında değerlendirerek, yukarıda bahsedilen üç durumdan hangisi içine girdiğini tespit ederler. Bu tespit yapma çalışmasına içtihat denir. İçtihat her eylem için yapılabilen bir çalışmadır. Her zaman bu çalışmayı yapacak alimler olmalıdır.

Günümüzde, İslam’da kölelik, imsak saatlerinin yeniden tespiti, tasavvuftaki rabıta ve himmet gibi birçok konuda içtihat çalışması yapılmaktadır. Günümüz güncel konularından biri olan terör eylemleri ve bu eylemlerin amaçlarının yukarıda anlattığım üç halden, hangi durumu girdiğinin tespiti hususunda etraflı bir akademik çalışma yapılmış değildir. Terör eylemleri ve hedeflerinin Kuran ve sünnet bağlamında İslami hükmü akademik çalışmalarla tespit edilmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı bu akademik araştırmaları yayınlamalıdır. Hatta Din İşleri Yüksek Kurulu bu konu ile ilgili İslami delilleri ile birlikte fetvalar yayınlamalıdır. Tabii bu çalışmalar Diyanet İşleri Başkanlığı ile sınırlı kalmamalıdır. Üniversitelerdeki ilahiyat profesörleri de bu konuda araştırmalar yapmalıdır. Kan akan bir ülkenin alimleri bu konuda susarak, tarihte kalmış “İslam’da kölelik” gibi hususları yeniden gündeme getirmekle, gündemden uzak durmamalıdır. Zor zamanda konuşmak alimlerin en önemli görevidir. Tabii aynı konuda farklı düşüncelerin olmasına tahammül edebilmeli ve sabırla tartışabilmeliyiz.

Rabbim akan kanı durdursun, bütün halklar olarak kardeşçe, barış içinde yaşamayı nasip etsin. Bölünmek için değil, zayıfların daha çok korunduğu, daha adil bir dünya düzeni kurmak için çalışalım. Dünyada son aç insanın karnını doyuruncaya kadar çalışalım. Bütün göçmenler Avrupa’ya gitmeye çalışıyor, neden? Çünkü Avrupa zengin... Avrupa nasıl zengin oldu? Ayrı ayrı devletler bir araya gelip güçlerini birleştirerek zengin oldu. Bölünerek, ayrılarak zengin olmadılar. Gelin Ortadoğu halkları olarak ayrışmayalım, birleşelim. Nerede savaş var Ortadoğu’da, nerede gözyaşı var Ortadoğu’da, oysa ki bin yıldır birlikleyiz. Araplar Türkler ’den ayrıldı, huzur geldi mi? Ülkemizin zenginliklerini, kardeşçe bölüşelim. Bölünmeyelim birleşelim.