ALİ BABACAN VE TEŞKİLATLANMA SÜRECİ

Sayın Ali Babacan’ın parti kurduğu ve ya en azından kuracağı artık herkesin mutabık olduğu bir konu kabilinden. Ve yine partinin ağır toplarının kimler olduğuna kadar bilindik haber niteliği taşıyor olması dolayısıyla, mesele bundan sonra ki teşkilatlanma sürecinde yaşanacak düşüncesindeyim.

Elbette kendi içerisinde önemli bir sürü bagajı olan ve bu bagaj ürünlerinden kimisinin handikap kimilerinin de avantaj olacağı elbette muamma değil. Bu süreçte, günah çıkarma seanslarından tutunda günah keçisi ilanlarına, nedamet seremonilerinden aforoz edişlere kadar el değmemiş hakaret ve dışlamalara varıncaya kadar her şeyin sahneye döküleceği sıkıntılı bir süreç olacaktır.

Muhtemeldir ki gerek Sayın Babacan ve gerekse ağır toplar böylesi bir sürecin yaşanacağını ihtimalin de ötesinde hesaba katmışlardır. Yapılan bu hesaplamaların, yapılacak salvolara karşın direncinin ve stratejisinin ne ve nasıl olacağından tutunda hangi sonuçları devşireceğine kadar yaşayıp göreceğiz.

Henüz ser verip sır vermeme süreci anlaşılabilir bir durum. Ancak, gizem bir yere kadar esprisi olan bir olgudur. Hele hele de Türkiye de siyaset yapmak ve yönetmek iddianız varsa alabildiğince şeffaf olmak ve bu şeffaflığın gereksinimi olarak da aleni, sıcak, birebir temaslar yapmaktan geçmektedir.

İşte tam da bu süreçte teşkilat yapılanma evresi devreye girmektedir. Kanaatim o ki, Sayın Babacan’ın en çok zorlanacağı süreç ve aşamada, bu yapılanma evresi olacaktır. Hala Ak partinin iktidar olduğunu ve Sayın Erdoğan’ın hala en güçlü figür olduğu ve bütün bunların yanı sıra, rakiplerinin de Ak partiden evvel Erdoğan olduğunu hesaba katarsak, yaşanacak süreç kolayca göğüslenebilir derece de olmayacaktır.

Şuan itibariyle her şehrin etkin, yetkin, tanınan eşraf ve simaları ağırlıkla Ak parti il yönetimlerinde olup aktif görevleri ifa ederlerken, bu kişilere denk ve alternatif profillerin bulunup partiye angaje edilebilirliği pek kolay olacak gibi gelmiyor bana.

Denk ve ya benzeri kişilerin bulunmuş olması ve bu kişilerin kurulacak partiye entegre olabilmelerini istemek ve sağlamak haylice ciddi emek ve maliyet sebebi olacaktır. Zira bu kişilerin hala iktidar olan Ak parti ve Sayın Cumhurbaşkanını karşısına alabilir bir pozisyonda görüntü vermeyi ne denli göğüsleyebilecekleri de, ayrı ve çok büyük bir soru işareti olarak orta yerde durmaktadır.

Küskünler, kırgınlar ve kızgınlar kategorisinden bir takım devşirmelerin olabilme potansiyelini elbette es geçmiş değilim. Ancak, yukarda bahsini yaptığım sıkıntılı durum bu zümre için de cari bir pozisyonu ortadan kaldırmamaktadır. Bu küskün, kırgın ve kızgın zümrenin Ak parti tarafından gönül alıcı bir takım girişimlere tabi olmayacağı tezini de bir diğer taraftan kefenin bir gözüne koymayı da ihmal etmiyorum.

Gerek Ak parti ve gerekse kurulacak bu yeni partinin birbirleri ile rekabet içerisinde olacağı ve birbirlerinin hareket alanlarını daraltmak için önemli bir yarış ve belki de çatışma süreci içerisine gireceğini kestirmekte abartı olmaz diye düşünüyorum.

Sayın Babacan’ın, bu yapılanma sürecinde ki en büyük dezavantajı, birincil ve hatta tek rakibinin Ak parti ve haliyle Sayın Erdoğan olmasıdır. İl başkanlığı ve yönetimi için teklif edeceği kişilerin ikna ve tatmin edilmesi, üstesinden kolaylıkla gelineceği bir iş olmayacaktır.

Partiye eklemlenmesi istenilen kişilerin kariyer, prestij ve cari işlerinin sıkıntıya gireceği düşüncesi, teklif yapılan herkesin masaya süreceği ilk ve en büyük argümanları olacağı da, kestirilemez bir sav değildir.

Bu yapılanma sürecine neresinden ve hangi açıdan bakarsanız bakın, Sayın Babacan ve ekibi için büyük özveri ve bedellerin ödeneceği bir süreç olacaktır.

Her iki parti için kök söktürecek rekabetin yaşanacağına dair kuşkum yoktur. Bütün bu olasılıkları ortaya koyduktan sonra, bir başka ve hatta en güçlü olasılık olarak da, Sayın Babacan’ın partiyi resmileştirme ve şehirsel yapılanmasına biraz daha süre tanıyacağı yönündedir. Zira İl yönetimine getireceği kişilerin önümüzde ki dört yıl boyunca zorlanması ve yıpratılmaları riskini göz önünde bulunduracağı kanaatindeyim. Seçimlere iki yıl kalıncaya kadar bu yapılanmanın nihayete erdirilmeyeceği, biraz daha sakin, dingin, sessiz ve sedasız götürüleceği yabana atılır bir görüş değildir.

Bunca zamandır siyasetin göbeğinde ve en üst kademelerinde görev almış olan Sayın Babacan ve ekibi, bütün tezlerin olasılıkları üzerinden kriminal bir araştırma yaptıklarını ve ellerinde ki verilerden hareketle bir strateji geliştirdiklerini tahmin etmekte maharet mevzusu olmasa gerek. Tüm Türkiye’yi girift ve bir o kadar bir çok sürprize gebe bir zaman dilimi beklemektedir.