AKP, Saadet Partisi gibi, CHP gibi ya da MHP (geçmişi itibarıyla) gibi kökleri olan, bir iddia ve ideolojisi olan ve dolayısıyla örgütlü bir parti değildir. CHP'nin altı ok ve dolayısıyla Kemalizm, MHP’nin dokuz ışık ve Türkçülük ve Saadet Partisi’nin de Milli ve Adil Düzen gibi iddiaları ve ideolojileri olması hasebiyle yarım asır ve geçkin bir tarihe ve dolayısıyla anlamlı bir örgütlenmeye sahip partilerdir.

AKP, Saadet Partisi gibi, CHP gibi ya da MHP (geçmişi itibarıyla) gibi kökleri olan, bir iddia ve ideolojisi olan ve dolayısıyla örgütlü bir parti değildir. CHP'nin altı ok ve dolayısıyla Kemalizm, MHP'nin dokuz ışık ve Türkçülük ve Saadet Partisi'nin de Milli ve Adil Düzen gibi iddiaları ve ideolojileri olması hasebiyle yarım asır ve geçkin bir tarihe ve dolayısıyla anlamlı bir örgütlenmeye sahip partilerdir.

Ancak AKP'nin böylesi bir kök, iddia ve ideolojiye sahip olmamasına karşın kurulur kurulmaz iktidar olması ve bu durumu da yirmi yıldır sürdürüyor olmasının siyasi, sosyolojik, konjonktürel, iç ve dış gerekçeleri üzerine uzun ve anlamlı bir yazıyı kaleme almak bahsi diğer bir konudur.

Geçmişi, kökleri, iddia ve ideolojisi olmamasına rağmen seçmen ile böylesi derin, sağlam ve arzu denklemi üzerine kurulmuş ilişkinin de iç, dış, konjonktürel, tarihi ve dini bir takım saikler üzerinden hareket edildiği de herkesin ortak düşüncesi olmakla birlikte hangi tarih? Hangi din? soruları da anlam, önem ve gizemini de muhafaza etmektedir.

Kendisini kodladığı din, tarih, kültür, demokrasi, hak, hukuk, adalet ve mağduriyet paradigması tamamen gerçeklerden uzak, sahicilik ve samimiyetten yana nasipsiz, uygulamadan yana ise hak, hukuk, adalet ve hakkaniyetin katline denk düşüyor olması hasebiyle hızlı bir soğuma, beri durma ve tiksinti boyutuna doğru evrilmiş bir seçmen tablosu hakim durumdadır.

Sosyal medya ve diğer tüm iletişim kanallarındaki akla zarar sayıda ve radikal şekilde sahiplenmiş kişiler, sayıları ve argümanlarında ki dua, sevgi, kanıksamışlık, samimiyet ve bunlara denk düşen söylem biçimleri koca bir sessizliğe, utanç ve pişmanlığa terk etmiştir kendisini.

Ne AKP eski (!) AKP'dir ne de seçmen eski seçmen değildir.

Dün akşam ailece bir akrabamıza misafir olmuştuk. Haliyle konu siyaset ve din ilişkisi olunca akrabam '' her ne kadar akp'ye oy vermeyecek olsam da CHP'ye de vermeyeceğim '' dediği an, neden ? sorusunu sormamın hemen akabinde, dini korkularını ve CHP'nin din düşmanlığı iddiasını sahaya sürmesinin sonrası, Akp din dostu mu !? sorumla birlikte olduğu yerde kalakalmışlığı, bahsini yaptığım soğuma ve tiksintinin en somut halini yansıtmaktaydı.

Din, hak, hukuk, adalet, mağduriyet, çoğulculuk, yönetişim, hakkaniyet, paydaşlık, insanın merkeze alınması, hakça bölüşüm ve benzeri biri diğerinden büyük, iddialı, değerli ve önemli argümanları seçim beyannamesine koyan, bunların sözünü veren akp, geldiğimiz süreçte tümünün katili olması, hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığının da ispatı niteliği taşımaktadır.

AKP kurtulur mu ?

Her ne kadar iddiam, Kabe'nin AKP eliyle mevcut yerinden sökülüp Ayasofya ile Sultan Ahmet Camisinin tam orta yerine yerleştirip, Hac vazifesini de milletin ayaklarına kadar getirmiş olsa dahi nafile, iddia ve tezine dayanıyor olsa bile; hayata geçirilecek bir GENEL AF AKP için garanti olmasa da bir hayat öpücüğü taşımaktadır.

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmamakla beraber hiç bir şey aynı yerinde değil. Dolayısıyla biliyorum ki El Fatiha demişliği hem Allah indinden bir vebale denk düşecek ve hem de toplumsal bir reddiyeye ile karşılaşacaktır.

Bütün bunlara rağmen güle güle demek bile lüks kaçıp dilime gelmiyor.

O halde....