AK PARTİDEN BABACAN TAVIRLAR

Bir parti bu denli hata nasıl yapar anlamak mümkün değil. Hele hele de aynı hataları tekrar tekrar yapması hayretten de öte bir davranıştır. İstanbul seçimlerinin iptal edilmesinin hemen arkasında bir yazı kaleme almış ve ‘’şayet Ekrem İmamoğlu ciddi bir fark atarsa bunun en büyük müsebbibi bizatihi Ak parti ve sözüm ona onu destekleyen gazeteciler ve trollerin büyük katkısı sonucunda olacaktır’’ demiştim.

Nitekim bu uyarılar dikkate alınmamış, Ak partinin gazetecileri, televizyoncuları ve sosyal medya trolleri el birliği ile vurun abalıya yaklaşımını sergilemiş ve elleriyle büyütmüşlerdi Ekrem İmamoğlu’nu.

Şimdi ise gerek Ali Babacan ve gerekse Ahmet Davutoğlu’nun kuracakları partilere dair gösterilen sakat yaklaşımlar göstermektedir ki, zerrece ders alınmamış ve daha da ötesi katlanarak devam eden yanlışlar silsilesi giderek büyümekte ve bahsi geçen isimleri de büyütmektedir.

Sayın Cumhurbaşkanının ‘’ bedelini ağır öderler ‘’ sözünün toplumsal karşılığı asla Ak partinin hanesine puan getirici olmayacaktır. Sayın Cumhurbaşkanının bu denli üst perdeden dillendirdiği bu yaklaşıma bir de freni patlamış cinsten balıklama atlayacak olan cahil trol kesiminin varlığını da hesaba katarsak eğer, her iki ismin kısa zaman da nerelere geleceğini kestirmek asla zor olmayacaktır.

Klasik bir cümle vardır hani, reklamın iyisi kötüsü olmaz diye. Hele de bu reklamı çok üst perdeden açıp ne var ne yok her şeyi orta yerde serdetmek, vahim sonuçları beraberin de getirecektir.

Ak partinin yetkililerinin de bu saatten sonra durmayacağını ve Sayın Cumhurbaşkanının bıraktığı yerden başlayıp giderek tırmanan muhalefet anlayışları, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu için bulunmaz kaftan niteliği taşımaktadır.

Bedel ödemek, hem de ağır bedel ödemek, ihanet etmek gibi son derece sert bir karşılık vermek, toplumun mazlum anlayışının nerede ve hangi şartlarda nasıl reaksiyon verdiğini hala çözememişlik demektir ki, bu durum da şüyuu vukuundan beter sözünün ete kemiğe bürünmesi demektir.

Eminim ve iddia ediyorum ki, gerek Sayın Davutoğlu ve gerekse Sayın Babacan, ellerini ovuşturup böylesi bir tavır ve yaklaşımın devam ettirilmesini istiyorlar. Zira böylesi bir yaklaşımın kendileri için önemli kazanımları getireceğini mutlaka fark etmişlerdir diye düşünüyorum.

Eğer tezimizin, yani Ak partinin siyaset anlayışının bu sertlikte devam edeceğini kabul edersek, karşılığın da ise Sayın Babacan’ın daha sakin, daha kuşatıcı ve daha nezih bir dil kullanacağını da hesabın üzerine ilave ettiğimiz zaman, faturanın Ak parti aleyhine şişeceğinin sürpriz olmayacağını şimdiden söyleyebilirim.

Bahse konu olan partilerin kurulduğu ve en az %60 üzeri yapılanmasını bitirip siyaset sahnesine döndükleri zaman, ortamın çok daha şiddetli eleştiri ve düellolara gebe olacağı aşikâr. Hele bir de şehir kadrolarının da Ak partiden kopan kişilerden olabileceğini de göz önüne aldığımız zaman, tam bir kaynayan kazan cinsinden günler bizleri beklemektedir.

Ak partinin, gerek Sayın Babacan ve gerekse Sayın Davutoğlu için gönül alıcı sözleri kullanıp tükettiği düşüncesi, tabanda önemli bir alıcı bulmuşken, bu inanç ve düşünce dolayısıyla daha fazla hırçın davranabilir olabileceğinin, bağrış çağrış muhalefet sergileyeceğinin önemli göstergesidir.

Böyle bir süreçte hem belirleyici ve hem de kırgın zümreyi besleyici bir siyaset tavrı göstermek yerine bel altı vuruşların gırla gideceği düşüncesindeyim.

Özellikle de aklen malul gazeteci ve trollerin kaş yapayım derken göz çıkaracakları ise bu zamana kadar yaptıkları ile sabittir. Kadük kafaların, estetizmden habersiz trollerin, şefkat ve merhametten yana nasipsizlerin, barbarlığı marifet sayan bu zümrenin Ak partiye puan kazandıracağına inanmak, aklın inkârı ile eşdeğer olacaktır.

Düzmece alçak gönüllülük değil, feyk türünden nezaket değil, içli ve yürekten, gerçekten samimi ve insancıl dil kullanarak yapılacak siyaset, parti farkı gözetmeksin herkesin kazanacağı bir siyaset formatı olacaktır.