AK PARTİ'DEN AKP'YE

Haylice zamandır Abdurahman Dilipak, Ahmet Taşgetiren ve bu fakir kendi sütunlarında feveran edip durduk. Gidişatın hayra delalet etmediğini, yapılan onca yanlışın sabır taşını çatlattığını anlatıp durduk. Yapmacık, samimiyetsiz kişilerin mekan tuttuğu, art niyetli, çıkarcı kişilerin arz-ı endam eylediği, gerek ruhu ve gerekse hesapları çirkin ve yalaka kesimlerin etkin ve yetkin olduğu bir hüviyete dönüştü ve dönüşüyor diye kaç yazı yazdım artık bilmiyorum.

Hayatın her alanın da güven gibi kavramın önemli bir değeri vardır. Ama eğer iş Ülkeyi yönetecek kurum, kuruluş ve kişilere gelince, bu değer hayati bir kimliğe bürünmektedir. Böylesi bir oluşumu, hayatta tutan yegane değerdir güven. Ve güven ne kadar değerli ise çok daha fazlası ürkek, çekingen ve korkaktırda. Hak ettiği değeri bulamadığı an, bir daha geri dönmemek üzere terk eder o mekanı.

İşte bahsettiğimiz kurumun geldiği nokta da aynen burasıdır. Şuan verilen tüm çabalar hem anlamsız ve hem de vakti zamanı heba edilmiş beyhude çabalar oldular. Aynı gemideyiz vurguları yapılırken, bahse konu edilen geminin en güzel, en özel ve en anlamlı mekanları ciddiyetsiz, samimiyetsiz, yalaka kişiler tarafından ilga edildi. Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar semirip sömürdüler. Kimileri gazeteci, kimileri yazar, kimileri hukukçu, kimileri kanaat önderi gibi bir takım etiketler altına sakladıkları esas niyetlerini, fırsatını buldukları her anda fırsata çevirdiler...!

Gemi su alıyor !

Gemi su alıyor dedik !

Gemi işgal altında dedik !

Gemiyi ilk terk edecek olanlar bu asalak güruhtur dedik.

Samimi, içten, riyasız, beklentisiz ve hesapsız insanlara sırtınızı dönmeyin, ihlal ve ihmal etmeyin dedik ama kimseye sesimizi duyuramadık.

Kibir abideleri ve gözleri dönmüş muhteris kişiler, değer namına herşeyi bir bir ve iç çekmeden tüketirken, duyarsız kalan etkili ve yetkililer, gelinen noktanın ne denli büyük bir kayba tekabül ettiğini henüz kavramış durumdalar. Bu saatten sonra fark etmişliğin hiç bir değerinin olmadığını, otuz bir Mart sabahı daha müşahhas şekilde tadacaklardır.

Kitle halinde ve yüreği kanaya kanaya kaçan insanlar, işgal edenleri gördükçe '' böyle mi olacaktı '' demekten kendilerini alamamaktadırlar.

El ele, günül gönüle, içten, saf ve tertemiz duygularla ilmek ilmek işlenen bir hareket bu halemi gelecekti !?

Yazımızın başında da ifade ettiğimiz gibi, bir takım insaf ehli kişilerin riyasız uyarıları kaale alınmadığı gibi, vampirler tarafından manüpile edilerek haysiyet cellatlarının hayasız saldırılarına peşkeş çekildiler. Davanın acısını çekmiş, her türlü bedelini ödemiş bu tertemiz kişiler, nereden geldiği bilinmeyen bir sürü omurgasız kişilere tercih edildiler. Nihayetinde el birliği halinde geminin dibini oydular. Gemi su alıyor ikazlarına kulak tıkayanlar, geminin battığını şimdi fark ettiler.

Gemi batıyor !

Gemi, batmaya batıyor da, bu vampir zümrenin umurunda bile değil. Zira hiç bir emeği olmayan, hiç bir bedel ödememiş bu omurgasız zümre, yarın piyasaya sürülmesi muhtemel bir başka oluşumda yerini almaktan zerre kadar haya duymayacak kadar pişkin bir zümredir.

Gönül Belediyeciliği !

Gönül mü !?

kırılmamış, incinmemiş, incitilmemiş, ötekileştirilmemiş hangi zümre kaldı da günül Belediyeciliği iddiasına kulak versin !?

Alın da '' Gönül '' vurgusu yaparken, bir bakıma hem itiraf ediyor ve hem de günah çıkarıyorsunuz !

Hem itiraf ve hem de günah çıkarma vaktinin geçmesi dolayısıyla, bundan sonra yapacağınız hiç bir tadilatın kıymeti harbiyesi yoktur ve gemi batıyor...!