Aslında koca makaleye konu edeceğimiz bu başlığa bir soru ile '' MHP ve Doğu Perinçek'in tek etkili ve yetkili olduğu bir hareketin Ak Parti olması mümkün mü? Sorusuyla çarpıcı ve hatta can yakıcı bir cevap verebiliriz.

Aslında koca makaleye konu edeceğimiz bu başlığa bir soru ile '' MHP ve Doğu Perinçek'in tek etkili ve yetkili olduğu bir hareketin Ak Parti olması mümkün mü? Sorusuyla çarpıcı ve hatta can yakıcı bir cevap verebiliriz.

MHP ve Vatan (bildiğiniz işçi partisi işte) Partisi ''AKP bizim istediğimiz noktaya ve bizim istediğimiz siyaset anlayışına gelmiştir'' sözünü defalarca ama defalarca deklare etmiş olmasına rağmen ne AKP genel başkanından ne de diğer kurmaylardan herhangi bir yalanlama ve itirazın gelmemiş olması, orta yerde bilinen ve halkın teveccüh gösterdiği Ak Parti'den söz etmenin de mümkün olmadığı gerçekliği aşikar hale gelir.

Adeta kendi elleriyle kurup beslediği, büyüttüğü, gözünden sakındığı bir partinin elleri arasında ve de üstelik Doğu Perinçek'e teslim edilişini izlemek ne Ahmet Davutoğlu'nun ne de vicdan sahibi herhangi bir kişinin sindirmesi mümkün işler kabilinden değildir.

Hele hele de mevcut tehlikeyi daha parti içerisindeyken keşfetmiş, partinin birden fazla sorun, çözülme ve bozulma eşiğine geldiğine dikkat çekmiş ve bu sorunu kökünden tırpanlayarak partiyi teveccüh gösterilen noktaya taşımak için çeşitli yapısal değişimleri zaruri gören Davutoğlu, siyasi etik, yani siyasetin Ahlaki üzerine ısrarla gitmiş ve sonucunda geçirdiği zorluk ve karşıtlıklara hepimiz tanık olmuştuk.

Kuruluş felsefesi ve yörüngesinden fersah fersah sapmış, demokrasi, insan hakları, özgürlük, sanayi, kalkınma, adalet gibi biri diğerinden kıymetli siyaset anlayışına tamamen sırtını dönmüş, MHP'nin asker ve polis devleti anlayışına teslim olmuş bir AKP ile anlaşıp uzlaşması da zaten olasılıklar arasından hepten çıkmıştır.

Doğu Perinçek ve Devlet Bahçelinin asıl ve asal olduğu bir partinin isminin eski şekliyle kalıyor olmasına vatandaşın prim vermediği, kabul edip sindiremediği bir dönüşümü, Prof Dr Sayın Ahmet Davutoğlu'nun kabul edip sindirmesini beklemek akıl, vicdan ve ahlaka ihanet anlamı taşımaktadır.

Yozlaşmanın, nepotizmin, bozuluş ve kokuşumun ülke sınırlarını aştığı, kimin elinin kimin cebinde olduğunun kestirilemediği, etik ve ahlaki tüm erdemlerin tamamen itlaf edildiği bir siyaset anlayışına teslim olmanın intihar etme anlamı taşıdığını her platformda dile getiren Davutoğlu'nun, hala o yapı içerisinde kalabilmesi zaten mümkün değildi.

Gelinen noktada seçim sandığına ürküntü ve yüksek volümlü korku ile bakan bir akp, sayın Davutoğlu'nun yıllarca evvel dikkati çektiği bozulma ve dejenere olmanın başlangıç noktasını teşkil ediyordu.

Direksiyon koltuğunda Doğu Perinçek ve Devlet Bahçeli'nin bulunduğu bir partiye hala ak parti diyebilen ve bunun da böyle olduğuna ve hala böyle kaldığına inanan birilerin varlığını iddia etmek akıl, şuur ve bilincin ölümü ile açıklanmasından başka izahı mümkün değildir.

AKP, vakti zamanında Sayın Davutoğlu'nun şefkat ve merhamet odaklı uyarı ve ikazları yerine bir avuç haramzadenin istek ve baskılarına teslim olduğu an, bu günlere geliş sürecinin biletini de kesmiş olmaktaydı.

Evet yandı gülüm keten helva ya da kendim ettim kendim buldum...

Tarih büyük bir çöp sepetidir ve aldığının kat be katını içine almaya da muktedirdir...