Geçen haftaki yazımızda Sütlüce'nin ne kadar önemli ve maneviyatlı bir belde olduğuna değinmiştik. Şimdi ise Hattatların Pir-i Sani’si, mezarı kayboldu diye bilinen fakat Araştırmacı İbrahim Yerlikaya tarafından zuhuratla fakire bildirilen Ahmed Şemseddin Karahisari hazretlerinden bahsedeceğim.

Geçen haftaki yazımızda Sütlüce'nin ne kadar önemli ve maneviyatlı bir belde olduğuna değinmiştik. Şimdi ise Hattatların Pir-i Sani'si, mezarı kayboldu diye bilinen fakat Araştırmacı İbrahim Yerlikaya tarafından zuhuratla fakire bildirilen Ahmed Şemseddin Karahisari hazretlerinden bahsedeceğim.

Hazret, H. 874/M. 1469(?) yılında Afyon Karahisarı'nda dünyaya gelmiştir. Memleketine nispetle Ahmed Karahisarî ismiyle tanınmaktaysa da, asıl ismi Ahmed Şemseddîn'dir. İlk eğitimini memleketinde tamamladıktan sonra İstanbul'a gelerek, Halvetî şeyhlerinden Karamanlı İshak Cemaleddîn Efendi'ye bağlanmıştır. Ona halife olduktan sonra da tümüyle tasavvufa yönelmiştir.

Ahmed Karahisarî'yi hüsn-i hatla tanıştıran da, Şeyh Hamdullah'ın tilmizlerinden olan şeyhi olmuştur. Muhtemelen ilk yazı derslerini ondan aldıktan sonra, Esedullah Kirmanî'den yeniden aklam-ı sitteyi öğrenmiştir. Ayrıca Yahya Sofî'den de istifade ettiği nakledilirse de, doğruluğu şüphelidir. Ancak dönemin en büyük hattatı olan Şeyh Hamdullah'tan uzak durmuş ve kendine mahsus bir ekol yaratmayı tercih etmiştir. Bunda da başarılı olmuş ve ehl-i hiref hattatları arasına girerek, özellikle Kanuni Sultan Süleyman için nice eser vücuda getirmiştir.
Öte yandan bilhassa celi yazıdaki kudreti nedeniyle mîrî binalarda kullanılacak yazılar da ona sipariş ediliyordu. Mimar Sinan'ın eseri olan Haseki, Mihrimah Sultan ve Şehzade camilerindeki yazıların onun elinden çıktığı anlaşılmaktadır.

Süleymaniye Camii kubbe yazıları ile (Fatır 35/41) sağlığında yazdığı, fakat bugün mevcut olmayan kabir kitabesi de Karahisarî'nin bilinen celî yazılarıdır. Süleymaniye Camii kubbe yazıları zamanla bozulduğundan Sultan Abdülmecid döneminde Abdülfettah Efendi tarafından terkibi aynen korunarak Rakım tavrında yeniden yazılmıştır. Müstakimzade, Karahisarî'nin vefatından yirmi bir yıl sonra inşa edilen Piyale Paşa Camii'ndeki ayetle (ez-Zümer 39/73) yine ölümünden otuz iki yıl sonra vefat eden Mimar Sinan'ın kabir ve sebilinin yazılarının da Karahisarî'ye ait olduğunu kaydetmektedir. Bu yazılar muhtemelen Karahisarî'nin yazı kalıplarından istifade edilerek talebeleri tarafından yazılmıştır.
Doksan yaşlarında vefat eden Karahisarî'nin vefatına Hüdayî Mustafa Efendi, 'Geçti hayfa Karahisarî-i pîr' (963) ibaresini tarih düşürmüştür. Mezarının kitabe yazısı sağlığında kendisi, vefat tarihi ise evlatlığı Hasan Çelebi tarafından yazılmıştır. Tezkirelerde Karahisarî'nin tasavvuf ahlakının canlı bir örneğini teşkil ettiği, zahidane, mütevazı ve sade bir hayat yaşadığı, şiir ve terzilikte de hüner sahibi bir sanatkar olduğu kaydedilmektedir.
Ehl-i tarik ve sofî-meşreb bir zat olduğundan, ömrünü mücerret bir şekilde geçirmeyi tercih etmiş olan Ahmed Karahisarî tüm dikkat ve mesaisini sanatına hasretmiş ve uzun bir yaşam sürdükten sonra H. 963/M. 1556 yılında vefat etmiştir. Pîri İshak Cemaleddîn Halvetî'nin Sütlüce'deki dergahında medfundur.

Türbede evlatlığı Hasan Çelebi ve Şeyhi Cemaleddin Karamani'nin halifeleri ile sırlıdır.
Türbe Haliç Kongre Merkezi karşısında Mahmud Ağa Caminin yanındadır.