Müslüman Türkler, Malazgirt Zaferinden sonra (26 Ağustos 1071) yoğun olarak Anadolu’ya göç etmeye başlamışlar ve bu toprakları ebedi vatan yapmanın mücadelesini vermişlerdir...

Müslüman Türkler, Malazgirt Zaferinden sonra (26 Ağustos 1071) yoğun olarak Anadolu'ya göç etmeye başlamışlar ve bu toprakları ebedi vatan yapmanın mücadelesini vermişlerdir. Kazanılan askeri ve siyasi başarılardan sonra, Türk İslam medeniyetini Anadolu'da, Bizans Medeniyetine üstün kılmak için yeni fethettikleri bu toprakları vatan yapmak; dağına taşına Türk-İslam mührünü vurmak gerekiyordu. Türklerin Anadolu'yu vatanlaştırmasında, yerleşik hayata ve aşiret hayatından millet hayatına geçmelerinde; şehir hayatına intibaklarında, iş ve aş sahibi, üretici, eğitimli insan olmalarında, meslek edinmelerinde, İslami bir hayat nizamı oluşturmalarında; edebi, mimari, zirai, iktisadi, sosyal güvenlik ve eğitim sistemlerini meydana getirmelerinde şüphesiz ki ahiliğin büyük etkisi olmuştur. Ahiliği iyi anlayabilmek için önce Anadolu ahiliğinin kurucusu Ahi Evran Veli'yi tanımak; sonra da ahiliğin tanımını, gayesini, esaslarını, oluşumunu ve etkilerini değerlendirmek gerekecektir.

AHİ EVRAN VELİ KİMDİR: Şüphesiz ki, Anadolu Ahiliğinin kurucusu Ahi Evran'dır. Kurmuş olduğu Ahilik Teşkilatı ile sosyal, iktisadî ve siyasî hayatımızı etkileyen; Anadolu'nun vatanlaşmasında ve Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda büyük rol oynayan, bu sebeple Türk-İslam tarihinin önemli şahsiyetlerinden olan Ahi Evran 1171 (H.566) yılında İran'ın Batı Azerbaycan tarafında bulunan Hoy kasabasında doğmuştur. Asıl adı Mahmut'tur. Babasının adına ve doğum yerine nispetle Mahmut bin Ahmet el-Hoyi (Hoylu Ahmet'in oğlu Mahmut) denmiştir. Lakabı 'dinin yardımcısı' anlamına gelen Nasiruddin'dir. Ahi Evran'ın çocukluğu ve ilk tahsil devresi memleketi olan Azerbaycan'da geçmiş olsa da, gençliğinde Horasan ve Maverünnehir'e giderek o yörede büyük üstatlardan ders almıştır. Bu arada alim Fahrettin Razi'den aklî (fen) ve naklî (dini) ilimleri öğrenmiştir. Ahi Evran, bir hac yolculuğu esnasında (tahminen 1204'te), evliyadan Şeyh Evhadüddin Kirmanî ile tanışmış ve ondan ders almış, tefsir, hadis, fıkıh, kelam ve tıp alanında derin bir alim, tasavvuf yolunda yüksek makam sahibi bir veli olmuştur. Bağdat'ın İslam dünyasının büyük sanat ve ilim merkezi olması, Ahi Evran'ın çok yönlü yetişmesinde etkili olmuştur. Bu dönemlerde İbn-i Sina, Sühreverdi el-Maktul ve Fahrettin Razi'nin eserlerinden istifade etmiş; Abbasi Halifesi Nasır Lidinillah'ın kurduğu fütüvvet teşkilatını da tanımıştır. XIII. Yüzyıl başlarında Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde Muhyiddin Arabî ve hocası Evhadüddin Kirmanî ile birlikte Anadolu'ya gelen Ahi Evran, bu tarihlerde hocası Evhadüddin Kirmani'nin kızı Fatma Bacı ile evlenmiştir. Anadolu'da özellikle esnafa İslamiyeti anlatarak dünya ve ahiret işlerini düzenli hale getirmeleri için nasihatte bulunmuştur. Yaklaşan Moğol tehlikesine karşı halkı uyarmıştır. Hocasının vefatından sonra O'nun vekili olmuştur. Ahi Evran Anadolu'ya geldikten sonra Kayseri'de bir debbağ (deri işleme) atölyesi kurmuştur. Sanat sahibi kimseler arasında çok sevilmiştir. Moğollara karşı Kayseri'yi savunan Ahileri, Ahi Evran teşkilatlandırmıştır.1237 yılında I. Alaeddin Keykubat'ın zehirlenerek öldürülmesi üzerine sultanla gönül bağı bulunan Ahiler, II. Gıyaseddin Keyhüsrev ve Vezir Sadettin Köpek'e karşı koymuşlardır. Hatta bu dönemde Ahi Evran ve bazı ileri gelen Ahiler Konya'da tutuklanmışlardır. II. Gıyaseddin Keyhüsrev 'in ölümünden sonra saltanat naipliğine getirilen Celaleddin Karatay zamanında Ahiler ve Türkmenler üzerindeki baskı kalkmıştır. Bundan sonra kısa bir dönem Denizli'ye giden Ahi Evran tekrar Konya'ya dönmüş; daha sonra da Kırşehir'e gelerek ömrünün sonuna kadar Kırşehir'de yaşamıştır. Ahi Evran, kaynağını Yesi'den alan kutlu bir davanın gönül erleri ile birlikte bu toprakları vatan yapmanın, Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasının öncülüğünü yapmıştır. Özellikle yeni kurulan Ahilik sistemi ile Anadolu'ya göç eden Türkmenlere hem aş hem iş vermiş; onları tekke ve zaviyelerde iyi bir Müslüman ve vasıflı bir meslek sahibi üretici insan haline getirmiştir. Onları hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışan insanlar halinde yetiştirmiştir. Böylece Anadolu'nun iktisadi kalkınmasına ve imar edilmesinde öncülük etmiştir. Ahi Evran, 32 çeşit esnafı teşkilatlandırmış; Selçuklu ve Osmanlı coğrafyasında sanatını icra eden bütün esnaflar İslam medeniyetinin zirve kuruluşu Ahilik Teşkilatının merkezi Kırşehir olduğu için buradan 'İcazetname' almışlardır. Kardeşliğin, cömertliğin, yiğitliğin, fedakarlığın, doğruluğun, dürüstlüğün, kalitenin, üretimin, ahlakın, sanatın, aklın ve bilimin esas alındığı Ahilik Teşkilatının kurucusu bu faziletli alim ve mutasavvıf Ahi Pîri Horasanlı Türkün, kesin olmamakla birlikte Moğollara karşı mücadele ederken 93 yaşında şehit edildiği ifade edilmektedir. 1261 (H.653). Kabri Kırşehir'de kendi adı ile anılan camiin bitişiğindedir. Ahi Evran'ın 20 kadar te'lif ve tercüme eseri mevcuttur. Diğer yazımızda görüşmek üzere ya Selam