“Ahdim olsun ki...”

Bu konuşma basit bir “seçim manifestosu” açıklaması değil...

Bu konuşma bir “ahitleşmedir” artık...

Muhterem Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan 1071’lerden alıp getirdiği Müslüman Türk tarihinin şanlı mazisine vurgu yaparak başladığı “seçim manifestosunu açıklama” konuşmasının sonunda, yıllardır büyük bir samimiyetle yönettiği Türkiye ile ahitleşti...

“Ahdim olsun ki, Türkiye muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkacak. Türkiye küresel bir güç olarak dünya sahnesindeki yerini alacak. (.......) Şehirlerimiz, kültür sanat üreten kimlikli şehirler haline gelecek...

Daha önce cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın tarafından da ifade edilen üç mühim ekseni tekrar vurguladı...

“İrade, erdem, cesaret... Gelecek vizyonumuzu bu üç ayak üzerine inşa edeceğiz...” dedi.

Son dönem, yakın geçmişin darbelerine, Gezi ve FETÖ ihanetlerine de vurgu yapan reis-i cumhur, tam bir vakar ve kararlılıkla ilân etti:

“Biz 15 Temmuz gecesi çıplak elleriyle tankları durduranlarız. (.......) Şehitler tepesini boş bırakmadık, boş bırakmayacağız.

Ülkemizi içerde çökertemeyince sınırlarımızı terör koridoruyla kuşatmaya kalktılar. (.......) Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarıyla terör koridorunu paramparça ettik. (.......) Ülkemizi hedef alan tüm planları nasıl bozduysak, bundan sonra da aynı kararlılıkla bozacağız...”

Bu güzel konuşmanın sonundaki samimi ahitleşmeye iştirak etmemek olmazdı, millet de “amin”lerle ahitleşmeye destek verdi... Birlik beraberlik, kardeşlik mesajları yüreklere yeniden sindi...

* * *

Erdoğan’ın fevkalâde mühimsediğim bir sözü de şuydu: “Kapalı kapılar ardında pazarlıklar yapmak yerine herkesin önünde muhasebe yaptık. Milletimize olan saygımızın ve sevgimizin gereği olan bu siyaset tarzımızı sürdürmeye kararlıyız...”

Erdoğan sözünün eridir... Etrafındaki; (sayıca fazla olmasalar da) işe yaramaz, işi gücü yalakalık olan takımı tasfiye edebilir ve kararlı, samimi kadrolara yolu açabilirse, bütün bu sözlerini fazlasıyla yerine getireceğine, getirebileceğine inanıyorum...

Lâkin samimiyetle şunu da ifadeye mecburum ki, bu söylediğim şey, işlerin en zorudur... Zira artık politika paranın tam hâkimiyetindedir... Meselâ parası olan biri (isterse cahilin teki olsun) milletvekili olma şansına parasız olana nisbetle yüzde bin kat daha fazla sahiptir...

Eğri oturalım doğru (harbiden) konuşalım... Şu anda milletvekili aday adayı olan arkadaşlarımız buyursun anlatsınlar... Ne kadar bağışta bulundular partilerine? Bundan sonra ne kadar harcayacaklar?

Tamam parası olan isterse milyonlar bağışlasın... İyi de olur. Lâkin öncelikle parası olmayıp da vasıflı, hayırlı; İRADE, ERDEM ve CESARET sahibi kişiler milletvekili olmalıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bozuk, geri bırakan, vesayetçi düzeni kökten değiştirmek istiyor! Yanındakilerin bu hedefe uygun SAĞLAM KİŞİLİKLER olması şart!. Höt deyince al sana döt diyenlerle bu vartadan çıkılamaz!..

#HARBİDEN: Bendeniz, milletvekiliğini düşünmüyorum bile. Talip değilim, matlub (talep edilen, istenen) olsam da ehil değilim, kabul etmem. Mesele, züğürt de olsa, hayırlı olacak vasıflı kişilere yolu açmak... 08.05.2018