Acilen kaçın İstanbul’dan....

Büyük zelzele kapıda... Artık gafiller bile, “İstanbul ve İstanbullu taş taş üzerinde bırakmayacak büyük zelzeleye hazırlansın” diyorlar..

Can alıcı sual: Hazık (uzman) jeoloji âlimlerinin raporlarına göre şiddeti, 7 üzerinde tahmin edilen depreme İstanbul ve İstanbullular hazır mıdır?

Kanser gibi korkutucu hastalıklar için söylenen sloganvari bir söz var: “.....’dan korkma, geç kalmaktan kork!..

Ceset torbaları dışında hangi hazırlıklar yapıldı? Halk korkup paniğe kapılmasın diye meteorolojinin tahmin ettiği seller, tufanlar gizlenir mi? Elbette gizlenmez... O hâlde depremler de gizlenmez, gizlenmemeli...

Sloganlar güzel fakat gel gör ki, deprem için bir slogan bile söylenmiyor... Büyük şehir “bir elinde cımbız, bir elinde ayna, umurunda mı dünya?” havasında Sodom ve Gomore gibi, büyük sona adım adım yaklaşıyor!..

Mevlüt Uysal’dan evvelki sâbık İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Kadir Topbaş bir konuşmasında “İstanbul’u 40 milyonun barınacağı bir büyükşehir yapacağız” diye ağzından kaçırmıştı.. Bu sözü hem akıllara sezâ (akla ziyan) bir laf, hem de Müslümana hiç yakışmayan bir gafletti...

Müslüman samimi (ihlâslı) ve şuurlu insandır. Politik laflar etmek kolay ama böyle abuk bir sözün gerisini getirmek muhaldir. Dikkat ediniz ‘zordur’ demiyorum, ‘muhal’ yani ‘imkânsız’dır diyorum... Zira değil 40, yaşayarak görüyoruz ki, 25 milyonu bile depreme hazırlamak muhal..

Üstad Mehmet Şevket Eygi 90’lı yılların başında yazmıştı:

“Allah saklasın felâket vukua geldiği takdirde yapılması gereken hizmetler, kurtarmalar planlanmış mıdır? İstanbul halkının hiç olmazsa bir kısmını tahliye etmek mümkün müdür? Şiddetli bir zelzelede şehir sularına lağım pislikleri karışacak ve halk içecek su bile bulamayacaktır. Bunca halkın yardımına nasıl koşulacaktır? Ahali nasıl barınacak, nasıl ekmek bulacaktır? Yaralılar nasıl tedavi edilecektir? Yağmacılık nasıl önlenecektir? [Beklenen] Büyük İstanbul zelzelesi Adapazarı, Gölcük, İzmit, Yalova, Düzce zelzelelerine benzemez. İstanbul ve civarında on beş milyon [şimdi 25-30 milyon.. REB] halk yaşıyor...”

O günlerde henüz 17 Ağustos 1999 büyük zelzelesi yaşanmamıştı... 7,4 şiddetinde ve merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan deprem İstanbul’a biraz sönmüş bir darbe halinde vurduğu halde, Avcılar gibi bazı yerlerde taş taş üstünde kalmamış ve bin kişi ölmüştü!..

Resmi kayıtlara göre Kocaeli’nde 9 bin 477, Sakarya’da 3 bin 891, Yalova’da 2 bin 504, İstanbul’da 981, Bolu’da 270, Bursa’da 268, Eskişehir’de 86 ve Zonguldak il sınırı içinde de 3 kişi olmak üzere toplam 17 bin 480 kişinin can verdiği büyük felakette yüz binin üzerinde insan da evsiz kalmış, yaklaşık 24 bin kişi yaralanırken, birçok kişi de sakat kalmıştı.

Deprem Sigortası bir kandırmacadır. Felâketlerden ne evimizi kurtarır ne canımızı... Tıpkı Zorunlu Trafik Sigortası gibidir bu yönüyle...

Trafik kazalarında da deprem ve sair afetlerde de bizi kurtaracak olan tedbirli olmaktır...

Beklenen büyük İstanbul zelzelesinden kurtulmanın en büyük ve ilk tedbiri ise, bu (insanı çileden çıkaran, Sodom ve Gomoreleşen ve havasında solurken bile hissedilen bol miktarda kanser yapıcı CO (karbonmonoksit) gibi zehli gazlar olan, içme suyu parayla satıldığı halde işe yaramaz şehri terketmektir..

İkinci sahici tedbir ise, çok ama çok sağlam ve azamî 4 katı geçmeyen, mutlak surette bir bahçesi olan evlerde oturmaktır...

Ha unutmadan... Bir de un, yağ gibi hayatî gıdaların stoklanması, bir miktar da acil durum parasının bulunması lazım... Bunlara sahip değilseniz sizi düşünen bir kardeşiniz olarak diyorum ki, “ACİLEN KAÇIN İSTANBUL’DAN...”

CUMANIZ MÜBAREK OLSUN...