Hatalarla boğuşmaktan yoruluyor, olumsuz duyguların pençesinde gücünüzü yitiriyor, kendinize acı çektiriyor ve güvensizlik içinde gerçekleri görmekten kaçınıyorsanız bu yazıyı kaçırmayın.

Hatalarla boğuşmaktan yoruluyor, olumsuz duyguların pençesinde gücünüzü yitiriyor, kendinize acı çektiriyor ve güvensizlik içinde gerçekleri görmekten kaçınıyorsanız bu yazıyı kaçırmayın.

Acı Duygusu Nedir?

Genellikle bedende duyulan acılar, her şeyden önce bir tehlike işareti, bir hastalık ya da doku bozukluğuna işaret olarak gösterilir. Eğer acı sürekli olarak devam ediyorsa buna ağrı denir. Ancak bu ağrı ile acı halk arasından genelde eş anlamda kullanılır.

Acı, vücudumuzda bir organ ya da dokuda tehdit oluştuğunda bize sinirler yardımı ile haber vermesine denilir. Bir yerimiz kanadığında acı hissederiz ya da bir darbe aldığımızda acı hissederiz. Bu vücudumuzdaki tehlikenin bize bildirim halidir. Acı duyumu sinirler yolu ile beyne iletilir, böylelikle biz de acıyan tarafımıza tedavi uygular ve acıya neden olan tehlikeyi ortadan kaldırırız. Bu yüzden dolayı bedende tehlike anında duyulan acının yararı vardı. Acıyı oluşturan rahatsızlığın yerini aramayı ve bulmayı sağlar. Ama acı, aynı zamanda elden geldiğince kısa sürede dindirilmesi en azından hafifletilmesi gereken üzücü bir durumdur. Biyolojik acıyı gidermede iki tane yol vardır. Birincisi acının nedenini yok etmek, ki bu en iyi ve sağlıklı yöntemdir. İkincisi ise ilaçlar vasıtası ile acıyı uyuşturmak o anki duyulan kötü hissi kısa süreliğine ortadan kaldırmaktır.

İnsanlarda bedensel acının yanı sıra bir de ruhsal acılar vardır. Bu ruhsal acılar insanların bedensel durumlarını da baya bir etkilemektedir. Ruhsal acılar, insana ağır ağır yerleşir ve sonunda depresyon, anksiyete, panik atak, ruhsal çöküntü, yalnızlık ve başarısızlık gibi ortaya çıkar. Bedensel acıda nedenleri bulunup yok edilme tekniği mevcuttu ancak ruhsal acıda nedenleri yönünden tedavi edilmez, sadece sonuçları yönünden tedavi edilir. Genellikle bu tedaviler hastanın eğlenceli şeyleri yapmasına teşvik ya da hayatına yenilik getirmeyi önermek gibi şeylerdir. Dünya üzerinden ruhsal acı çeken insanlar, genellikle aşk yüzünden bunu yaşamaktadır. Bir insan sevilir, aşık olunur ve belli nedenler sonucunda o insandan ayrılmak zorunda kalır. Bu ayrılık ruhsal acıyı beraberinde getirir. İnsanların depresyona girmesine sebep olur.

Bu durumlardan kurtulmak için genellikle yeni şeylere yönelmek şarttır. Spor gibi aktiviteler bu acıyı az da olsa dindirir. Ruhsal acıyı dindirmek için psikolojik tedavi ve psikoterapi almak kesinlikle önerilmektedir.

Ruhsal acı, kaçamayacağımız bir şeydir. Duygular hem pozitif hem de negatif olabilir. Ancak kimi zaman negatif duygular, başa çıkamayacağımız bir ağırlıkta olur.

Bu nahoş duygusal acı, çoğu zaman fiziksel acıdan bile kötü olur. İşte bu nedenle, bazı insanlar bir şeyleri yumruklayıp avazları çıktığı kadar bağırarak, aşırı durumlarda ise kendilerine zarar vererek bu acıyı hafifletmeye çalışırlar.

'Başkalarının hayatını asla yargılayamayız çünkü herkes yalnızca kendi acısını ve birçok şeyden feragat edişini bilir.'

– Paulo Coelho

İyimser ve pozitif olmayı seçerek, duygusal acıyı kontrol edebilir ve aşabilirsiniz.

Bugün sizlerle duygusal acıyı aşmak için uygulayabileceğiniz diğer stratejileri paylaşacağım:

  1. Durumla yüzleşin

Çoğu zaman, farkında olmadan içinde bulunduğumuz durumu inkar ederiz. Bu tamamen normal bir tepkidir, zira yaşadığımız acıdan uzaklaşmaya çalışmak, kaçınılmazdır.

Ne var ki, bu duygusal acının derin bir yara halini almasını istemiyorsanız, yaşadıklarınızı kabul etmeniz, bunların nedenini ve duruma nasıl çözüm bulacağınızı anlamanız gerek.

Durumun farkına vardığınızda, bunları kabullenebilmek için meselelere farklı açılardan bakmayı deneyin. Böylece gerçeği görebilmeniz kolaylaşır.

'Büyük güçlükleri aşma sanatı, çalışarak ve küçük meseleleri ele alma alışkanlığıyla kazanılabilir.'

– Cristina Trivulzio di Belgiojoso

Ayrıca dikkatinizi bu duygusal acıdan başka yöne çevirmeye çalışmamalısınız. Bunu iyileşmeyen, iltihap kapıp yeniden kanayan bir yaraya benzetebiliriz.

  1. İçinizi Dökün

Kabul etmek istemeseniz de size işkence eden ve acı çektirip duran acılardan kurtulabilmek için içinizi dökmeniz gerek.

Bunun için rahatlamak amacıyla şu teknikleri uygulayabilirsiniz:

  • Sizi samimiyetle dinleyecek biriyle konuşun.
  • Elinize bir kağıt kalem alıp hiç anlamı olmasa bile bir şeyler karalayın.
  • Bir yastığa kapanıp bağırın.
  • Dışarı çıkıp egzersiz yapın. Böylece kafanızı boşaltarak acılarınızla daha iyi yüzleşebilirsiniz.
  • Biraz müzik dinleyin.
  • Bir şeyleri kırın. Bir parça kağıt alıp yırtabilir ya da elinizde buruşturabilirsiniz. Bu bile size yardımcı olacaktır.
  1. Pozitif olanı bulun

Her zaman için olumsuzluklardan pozitif şeyler çıkarabiliriz. Mesela, bir arkadaşımız bize ihanet etmiş olabilir. Ama bu olumsuz olay bize ileride arkadaşlarımızı seçerken daha dikkatli davranmayı öğretir.

Duygusal anlamda acı çekmenize neden olan her şey, sizi olgunlaştırabilir de. Başarısız ve acı verici bir ilişkiden, hayal kırıklıklarından ders çıkarırız ve bu dersler sayesinde daha dikkatli, olgun kişiler haline gelerek hayatta gerçekten ne istediğimizi ve nelerden uzak kalmamız gerektiğini öğrenebiliriz.

'Yenilginin pozitif bir yanı vardır: asla kesin değildir.'

– José Saramago

Negatif deneyimler, ders çıkarmamız ve gerçekten olmak istediğimiz kişi olabilmemiz için vardır. Bu deneyimler sayesinde, negatif anlarda yeni bir şey öğrenip hayatımızda ilerleyebiliriz.

  1. Acınızın sizi tanımlamasına izin vermeyin

Tek bir adım atmanız gerek. Hepimiz bu durumu yaşıyoruz ve atacak daha çok adım olacak. Birçok acı verici durumu yaşayan duygusal varlıklarız ama sırf bu yüzden vaz mı geçeceğiz?

Acılarla yüzleşecek, ders çıkaracak ve size getireceği pozitif şeylerden beslenecek güce sahipsiniz.

Acınızı, motivasyon ve güç kaynağı olarak görün. Hissedip benimseyeceğiniz ve böylece sizi çok daha güçlü ve olgun bir hale getirecek bir şey olarak algılayın.

Acının sizi yok etmesine asla izin vermeyin. Size üstün gelmesine müsaade etmeyin. Siz, eninde sonunda geçip gidecek olan bu zor anlardan daha güçlüsünüz.

'Acı, kaçınılmazdır. Acı çekmek ise size kalmış.'

– Gautama Buddha

Daima sizi dinlemek isteyen, güvenebileceğiniz birini arayın. Her şey paylaşıldığında daha kolay aşılır.

  1. Kendi kendimize acı çektirmeyi seçtiğimiz ile yüzleşin

    İnsanların yüzde 95' i kendi kendine acı çektiriyor. Bir iş yanlış gittiğinde, hemen genelleme yaparak, "Ben bu işte iyi değilim" demeye başlıyoruz. Oysa, herhangi bir durumda bir sorun olduğunda, "Nerede yanlış yapıldı?" diye sormalıyız. "Ben yeterince iyi değilim" diyen bir kişinin, nelerin yanlış olduğunu anlama imkanı ortadan kalkar. Bir anlamda duyguları felç olur.

    6. Duygular karmaşıktır, bütünsel bir resim içinde tekrar bakarak duygularınızı yeniden anlamaya çalışın

    Duygularla sorunumuz, onları çoğu kez sadece neşe ve öfke gibi bir iki duyguya indirgemeye çalışmamızdır. Oysa, duygularımız karmaşıktır. Örneğin, neşe, gurur ve tatmin; öfkeyse bezginlik veya saldırganlık gibi başka duygular da içerir. Duygular, bir halıya benzer. Bütünsel bir resim içinde bakmadan, duyguları anlamak mümkün olamaz.

    7. Sürekli olumsuz duygulara kulak vermemek gerekir

    Sıcak bir sobaya dokunup elimizi yaktığımızda, beynimiz bize o acıdan uzak kalmak için bir daha sobaya elimizi uzatmamız gerektiğini öğretir. Günlük hayattaki acılarla ilgili olarak da aynı mekanizma işler. Kafamızdaki bir ses sürekli olarak bizi acıdan uzaklaşmaya çağırır. Duygularla yüzleşmek için acı çekmeyi kabullenmek şarttır. Bu yüzden, duygularımızın söylediklerine bir süre kulaklarımızı kapamak ve gerçeklere bakmayı öğrenmemiz gerekir.

    8. Aşırı basit cevaplar yanlış ve yetersizdir

    Hayatı çok basite indirgeyen yaklaşımlardan kaçınmak çok önemlidir. Psikolojide aşırı basit cevaplar doğru değildir ve yetersizdir. Gerçeği görmek ve sorunların özüne inmek için karmaşıklıktan korkmamayı, bütünsel bakmayı ve bataklığı kurutmayı öğrenmeye ihtiyacımız vardır.

    9. Engelleri aşmak öğrenilebilir

    Başarısız olduğumuzda veya bir sorun yaşadığımızda, yüzde 80' imiz kendimizi çaresiz hissederiz. Yüzde 20' miz ise, bir engelle karşılaşınca onu nasıl aşacağımızı sorgulamaya başlarız. Çaresizlik duygusundan kurtulmak mümkündür. Sorunları aşmak öğrenilebilir. Bunun için "Ben bu engeli aşabilir miyim?" değil, "Nasıl aşabilirim?" sorusunu sormamız gerekir.

    10. Sorun çözmek ağır gelebilir, ama ödülü büyüktür

    Biz, çoğu kez büyük resme bakarken, küçük ayrıntıları gözden kaçırırız. Aslında bu küçük ayrıntıları gözden kaçırmak bize çok pahalıya mal olur.

    Yanlış giden şeyleri anlamaya çalışmak, duygusal olarak pek de hoşa gitmeyen bir işlemdir. Neleri yanlış yaptığımıza ve sorumluluklarımıza bakmak ağır gelir. Kendimize duygusal yükler taşıtmamak için, bir şey yapmamayı seçeriz. Oysa, duygusal olarak hoş olmayan şeyleri yapmanın çok büyük bir faydası vardır. Aynaya, gerçekçi bir biçimde bakmak, bize onarma ve çözme şansı sunar. Bir kör noktayı hallettiğimizde, binlerce başka hatayı da çözebiliriz.

    11. Kaybolan güven duygusu geri gelebilir

    Bir ilişkide ihanet yaşandığında ve güven duygusu sarsıldığında korkmamalıyız. Bir ihanetin yarattığı sarsıntı onarılabilir ve güven yeniden inşa edilebilir. Ama, tarafların nelerin neyin yanlış gittiğini anlamak için çabalaması gerekir. İncinen taraf, hata yapanın hatasını gördüğüne ikna olmadan ona yeniden güvenemez. Bu yüzden şeffaflık şarttır.

    Hata yaptığımızda, hatamızı anlamaya ve kendimize karşı dürüst olmaya ihtiyacımız vardır. Çoğu zaman bahanelerin ardına sığınırız ama bu da sorumluluğun bizde olduğunu anlamamıza engel olur.

    "Merak etme, ben hallettim, bir daha olmayacak" demek karşı tarafı rahatlatmaz. Hatayı anlamak çok önemlidir. Hatalarla yüzleşmek hoşa gitmez. Bu yüzden cesur olmak gerekir. Ama cesaretin ödülü büyüktür.

    Güven yaratmak uzun duygusal bir süreçtir. Bozulan bir ilişki bir günde tamir edilemez. Zaman gerekir. Her şeyi doğru yaparsanız, şeffafsanız, açıksanız, neyi yanlış gittiğini anlamaya çalışırsanız, nasıl düzelteceğinizi anlamaya çalışırsanız, zamanla güven duygusu geri gelir.

    12. Markalar ve şirketler de insanlar gibidir

    Şirketler de insanlar gibidir. Onlar da bireyler gibi aynı tuzaklara düşerler. Şirketler aslında insanların oluşturduğu gruplardır. Gruplar da, bireyler gibidir. Bazı şirketlere girdiğinizde, daha koridorlarda ilerlerken o şirketin depresyonda olduğunu gözlemleyebilirsiniz. Bir kuruluşta, herkes mutsuz görünüyorsa, orada insanlar proaktif değil, tepkisel olur. Bir yön çizmekten çok, yangın söndürmekle uğraşırlar.

    Kuruluşlar, insanların düşüncelerini anlamak zorundadır. Tüketicilerle bireyler gibi ilişki kurmalı, onları dinlemeliler.

    Sorunlar ortaya çıktığında, şikayetlere kulak vermeliler. Bir ilişkinin en önemli gerçekleri dinleme anlarında ortaya çıkar.

    Bir müşteri bir sorunla geliyor, sorunu çözülüyorsa, o müşterinin sadakati sorundan öncesine göre daha da büyük artış gösteriyor.

    Yeni bir müşteri kazanmak var olan bir müşteriyi tutmaktan 5 kat daha maliyetlidir.

    Sorunları genellikle, yöneticiler, marka müdürleri bilmez. Cephede olan çalışanlar sorunlarla karşı karşıyadır. Satış ve müşteri ilişkileri çalışanlarına kulak vermek gerekir.

    Duygusal olarak güçlü olmalısınız Bu biraz da dişçiye gider gibi. Ama ağrı kesiciniz olamıyor. Yapmalısınız, her ne kadar hoş olmasa da, çünkü sonuçta büyük yarar görürsünüz.

Elbette, çok daha fazla ve etkili yöntemim mevcut. Yukarıda yazdığım bütün bu teknikler sayesinde rahatlayabilirsiniz. Sizin için hangilerinin işe yarayacağını düşünüyorsun ?

Bu arada kendi tekniklerinizi benimle ve diğer okuyucularım ile paylaşmak ister misin?