ABD VE AB

Bugün, Suriye’nin kuzeyinde yapılmak istenilenler, tarihin bir tekerrüründen ibaret ve adeta sıradan bir mevzu niteliğindedir. Zira ABD ve AB, Türkiye ve milletine ve müntesibi oldukları İslam ile husumetlerine, hesaplaşmalarına ara vermeksizin devam etmişlerdir. Her ne kadar bilindik olması dolayısıyla haçlı seferleri devamlı anlatıla gelen olsa da, aslında geri planda yapılanlar çok daha vahamet içeren cinstendir.

Osmanlının gerilemeye başladığı zaman diliminden başlayarak yıkılmasına kadar geçen tüm süreç, bu iki şer odağının aralıksız ayak oyunlarına sahne olmuştur.

Kozmopolit bir hüviyete sahip Osmanlıyı, içerisinde bulunan bu değişik unsurları kaşıyarak, örgütleyerek, maddi ve manevi destekleyerek bir gün bile ara vermeksizin altını oyan iki şer oluşumdur ABD ve AB

Öyle ki !

İngiltere, Amerika ve Avrupa’nın ortaklaşa çalışmaları sonucunda, Osmanlı tebaası olan Rum ve Ermenileri ayaklandırmak, isyankâr tavır ve tutum içerisine sokmak amacıyla ciddi yardımlarda bulunmuşlardır.

Bu yardımları genel başlıklar halinde verecek olursak

1915 yılında 177.000 dolar, 1916 da 2.400.000 dolar, 1917de 4.550.000 dolar, 1918 de 7.000.000 dolar 1919 da 19.500.000 dolar 1920 de 14.000.000 dolar, 1922 de 11.000.000 dolar yardımlar toplanarak bu iki halkın ayaklanmalarını finanse etmek amacıyla kullanmışlardır.

Bu rakamların ne denli devasa olduklarını gerek günün koşulları içerisin de ve gerekse de o yıllarda ki yaptırım gücünü hesaba katarsak, olayın kühnünü daha kavramış olacağız.

Ayrıca, bahsettiğimiz iki toplum kurulan okullar, yetim haneler, sağlık kuruluşları ve çok çeşitli isimler altında yapılan katkılar ise bambaşka bir yazı konusu.

Amerika, özellikle bu misyoner kolları ve kodlarını Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu üzerine yapmış olmasının üzerine de ayrıca eğilmek gerekmektedir.

Batman, Siirt, Mardin, Elazığ, Harput bu illerin başında gelmektedir. Bu illerde ki Rum ve Ermeni tebaa üzerine özellikle eğilim gösterilmiş ve bu milletlerin çocuklarını çok küçük yaşlarda özel eğitimlere tabi tutmuşlardır.

Yapılan şaşalı yardımlar sayesinde, yoksul Müslüman milletin algıları ile oynayarak çeşitli saptırmalar ve ayak oyunlarına alet etmişlerdir. Yapılan bu gizli faaliyetler çok çeşitli raporlara konu edilmiş ve gerekli mercilere iletilmiş olmasına rağmen, birbirinden farklı gerekçeler sebebiyle yeteri yaptırımlar uygulanamamıştır. Öyle ki, Osmanlı topraklarında görev yapan misyonerler ‘’ bu coğrafyada ki rahatlık bizim kendi memleketimizde dahi yok ‘’ diyerek izah etmişlerdir.

Bu iki Millet için yapılan yardımlar sadece para, sağlık ve eğitim ile sınırlı kalmamıştır elbette. Eğitim safhası bittikten sonra, ayaklanma aşamasında kullanılmak üzere çok ciddi miktarlarda silah, bomba ve cephane yardımları da devasa miktarlara tekabül etmektedir.

Gerek Ermeniler ve gerekse Rumlar’ın nefret dürtülerinin galeyana gelmesi ve bu galeyanın pratikte istedikleri şiddette tezahür etmesi amacıyla, Osmanlıların Rum ve Ermeni kadınları haremlerinde kullandıklarını veya daha aşağılık emellere alet edildikleri yalanlarını, sahip oldukları basın yayın yoluyla da geniş kitlelere ulaştırmaktaydılar.

ABD, İngiltere ve Avrupa, tarihin hiçbir evresinde bu Ahlaksız, edepsiz, izansız tavır ve tutumundan bir lahza geri durmamıştır. Bulduğu her boşluğu doldurmuş, her anı kullanmış ve her çıkmazı alabildiğince semirmiş ve sömürmüştür.

Tarih, bu tavır ve tutumun sayısız örneklerini kaydetmiştir. Dolayısıyla bugün ki Suriye ve Irak üzerinde ki yapılanlar ve yapılmak istenilenleri, yukarıda bahsettiğim yaşanmışlıklardan bağımsız düşünemeyiz. Attıkları ve ektikleri bu nefret tohumlarının semeresini hasat etmeye devam etmektedirler.

Millet olarak ve bütün unsurlarımız ile bu kirli ve sınırları belirsiz oyunun farkında olacak, yapılan hamleleri boşa çıkaracak şekilde kendimizi beslemeli ve konumlandırmak zorundayız.

Aksi halde çocuklarımız, gelecek nesillerimiz için çizilen senaryo Filistin, Irak, Afganistan Urumçi çocuklarına reva görülenin aynen kendisidir…!