ABD İLE NEYİZ !?

Geldiğimiz noktadan birkaç yıl geriye gidecek olursak eğer, hemen hemen hepimizin ABD’ye dair ortalama bir tanımlamamız vardı ve bu ortalama tanımlama da Ülkenin genel geçer kitlesi de hemfikir idi.

Suriye sorunu sonrası ABD ile olan ilişkilerimizin türevi, içeriği ve gittiği yola dair tutarlı üç kelime kuramayacağımız gibi, mebzul miktarda ve biri diğerinden bağımsız milyonlarca tanımlama çıkıverdi orta yere.

Belki birilerinin kendince bir tanımlaması olsa da, ben böylesi bir tanımlamaya dair aciz hissediyorum kendimi.

ABD ile dost muyuz bilmiyorum

Düşman mıyız bilmiyorum.

Yan yana mıyız bilmiyorum

Karşı mıyız bilmiyorum.

Müttefik miyiz bilmiyorum.

Ticari ortaklığımız var mı bilmiyorum.

Bizi boykot mu ediyor bilmiyorum.

Biz boykot ediyor muyuz onu da bilmiyorum.

Bunca bilinmezleri içeren bir ilişkinin adı ne vallahi onuda bilmiyorum.

Atıp tutuyor mangalda kül bırakmıyoruz. Verip veriştiriyoruz günün beş vakti ama kime ve nereye gidiyor ben onu da bilmiyorum.

Bildiğim bir şey var ki, bizimle gazoz kapağı ile oynar gibi oynandığıdır.

Bildiğim bir şey var ki ; gerek Ülke, gerek Devlet ve gerekse Millet olarak bir gram saygıya, ciddiyete bile muhatap değiliz. Günden güne kucağımıza bir bomba bırakıyor ; Sabah, çekiliyoruz diyor, öğlen üç ay süre lazım, akşam, vaz geçtim oynamıyorum diyor.

Hayır, dalga geçmenin, küçük düşürmenin de bir limiti varken, bizimle limitsiz dalga geçip limitsiz aşağılar davranışlar sergiliyor.

Bütün bunlara rağmen hala dostumuz, müttefikimiz, fikir alışverişin de bulunduğumuz kadim dostumuz (!) ABD..

ABD ile neyiz biz !?

ABD için bir şamar oğlanı mıyız !?

Dilediği zaman dilediği şekilde aşağılayacağı, kafa bulup dalga geçeceği bir Millet ve Devlet miyiz !?

Hani biz korkmayacaktık ve bir kez öleceksek o da neden Allah için olmasın diyenlerden idik..!

Hani bizim Dış politikamızın bir omurgası vardı ve bu omurga bir karakter üzerine inşa edilmişti…

Hani bizim Allah’ımız vardı ve biz ancak ondan korkar ve ondan çekinirdik…

Hani bizim Devlet ve Millet olarak bin yıllara dayanan köklü bir geçmişimiz vardı ve biz bir kabile devleti değildik…

Hani biz bir kabile Devleti değildik ve bizimle bir kabile Devleti gibi konuşulamazdı…

Sahi biz neyiz !?

Kimiz biz !?

Saydıklarımdan hangisiyiz !?

Kimi okuyucularım, bu satırları terennüm ederken, fazlaca hamasi nutuk cinsinden bir serzeniş diyebilir de. Şunun altınız çizerek ifade edeyim hemen. Savaş elbette melanet bir şeydir. Savaş elbette kan, gözyaşı ve çok şeyin kaybıdır. Elbette ABD güçlü bir Devlet. Elbette ABD ile böylesi bir karşılaşmaya gelmezden evvel, olayın her boyutu uzmanlarınca detaylı şekilde hesap edilmeli. Ama geldiğimiz nokta da bütün bunların hesabının da yapılmış olmasının vakti haylidir de geçmektedir. Madem bir beka sorunumuz var ve madem bu beka sorunumuzun ana kaynağı ABD’nin kendisidir, artık bu nokta da güçlerin teraziye çıkarılma, tartılma vakti de geçmiş demektir.

Ben, sıkıntımızın ana kaynağının ne olduğunu biliyorum da…!