AB intihar ediyor

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ve AB Komisyonu Komşuluk ve Genişleme Müzakerelerinden sorumlu Komiser Johannes Hahn tarafından yapılan sözde itidal tavsiye eden ancak Hollanda’nın insanlık dışı hareketlerine dolaylı destek veren açıklamalarına Dışişleri neredeyse ipleri kopma noktasına gelecek sert bir açıklama ile cevap verdi.

Açıklamada şu hususlara değiniliyor:

  • Yabancı düşmanlığı ve Türk karşıtlığı gibi aşırı uçlara prim verilmektedir.

  • Anayasal düzenimizi ve demokrasimizi hedef alan 15 Temmuz hain darbe girişiminden gerek AB terör örgütleri listesinde yer alan PKK saldırılarından sonra yaptığı açıklamalarda olduğu gibi objektiflikten uzak ve gelişmeleri tam manasıyla değerlendirmeden hareket edilmiştir.

  • Korumacı bir tavırla üye ülke dayanışması ile Hollanda’nın arkasında durmuştur.

  • AB’nin tavrı vahimdir.

  • AB’nin açıklaması basiretsizdir.

  • Bu tavır ülkemiz için değer taşımamaktadır.


Yani artık AB bizim için yok mesabesindedir.

***

Yaşanan iki dünya savaşının da merkezi Avrupa’ydı.

Sonra savaşlardan ders çıkardılar, barış içinde yaşamanın yolunun birlikten geçtiğini keşfettiler.

Fransa ve Almanya’nın arasında sorun teşkil eden kömür havzalarının bir savaşa yol açmasını önlemenin yolunun ortak ekonomik çıkarlardan geçtiğinden hareketle aralarına İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’u da alarak önce Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunu oluşturdular.

Bu topluluk daha sonra Avrupa Ekonomik Topluluğuna dönüştü.

Daha sonra da siyasal ilişkileri de geliştirmek amacıyla Avrupa Topluluğu’na…

Aralarına Danimarka, İrlanda ve İngiltere’yi de alarak genişlediler.

Berlin Duvarı’nın yıkılması ve soğuk savaşın sona ermesi ile tüm Avrupa’yı içine alacak bir birlik haline dönüşme kararı aldılar.

Maastricht Antlaşması ile Avrupa Birliği’ne dönüşen birkaç istisna dışında topluluk bütün Avrupa’yı alacak şekilde genişledi.

***

Türkiye Avrupa Ekonomik Topluluğunun kurulmasından kısa bir süre sonra Temmuz 1959'da Topluluğa tam üye olmak için başvurmuştu.

1963’te Ankara anlaşması ile ortaklık noktasında önemli bir adım atılmıştı.

1999’da Helsinki zirvesinde tam üyelik yolunda önemli bir süreç başlatılmışsa da 2004 Brüksel Zirvesi ile müzakerelerin başlaması için adım atılsa da oyalama taktikleri ile bugünlere kadar gelindi.

Aradan yarım asırdan fazla zaman geçti hala Ankara anlaşması askıda.

Neredeyse Afrika’daki Hıristiyan ülkelere bile davetiye çıkarma noktasına gelen AB Türkiye’yi dışlamak için olmadık taktiklere başvurdu.

İngiltere’nin kopuşundan sonra biraz daha ırkçı bir yapıya büründüler.

Hele 15 Temmuz darbesinin başarısızlığa uğratılmasından sonra demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri falan unutarak Türkiye’ye karşı gerçek hislerini açığa vurdular.

Hollanda’nın yaptığı insanlık dışı hareketleri sahiplenerek gerçek yüzlerini ortaya koydular.

***

AB’nin takındığı tavır Türkiye’ye karşı düşmanlığın açığa çıkmasıdır.

Bu tavır, 15 Temmuz’da Türkiye’de darbenin gerçekleştirilememiş olmasına karşı bir intikam tavrıdır.

15 Temmuz darbesinin arkasında kendilerinin olduğunun itirafıdır.

Türkiye’ye karşı düşmanlık, gözlerini o kadar bürümüş ki varlık sebeplerini hiçe saymaktadırlar.

Bindikleri dalı kesmektedirler.

Son günlerde yaşananlar, AB’nin intiharıdır.

Irkçılığa, şovenizme kaymanın, gerilimi tırmandırmanın, kutuplaşmayı dünyayı yeni bir savaşa sürükleme anlamına geleceğini umarız kavrarlar.