31 Mart 1908’den, 31 Mart 2017’ye

31 Mart vakası Sultan II. Abdülhamid’e yapılan büyük bir askeri kalkışmaydı. Rumî Takvim'e göre 31 Mart 1325'te (13 Nisan 1909) başladığı için bu adla anılmıştır. Bu kalkışma özellikle planlı bir şekilde yapılmış ve üst aklın ve de dönemin Ulusalcıları bugünün küreselcileri tarafından organize edilmiştir. On üç gün süren ayaklanma, II. Meşrutiyet döneminin en önemli olaylarından biri olarak kabul edilmektedir. Özellikle ayaklanmada yer alanlar sokak olayları ile kışkırtmalara başlamış ve şartları oluşturmuştur. Bu kalkışma direk Sultan Abdülhamid’in şahsına yapılmıştır. , Selanik'te bulunan Üçüncü ve Edirne'de bulunan İkinci Ordulara mensup askerlerin oluşturdukları, Rumeli halkının gönüllü katıldığı “Hareket Ordusu”’'nun İstanbul'a gelmesi ile isyan bastırıldı. Üç gün süren çarpışmaların ardından sıkıyönetim ilan edildi; padişah Abdülhamid Han tahttan indirilip yerine V. Mehmed Reşad tahta çıktı. İsyana katılanlar ve destekleyenler yargılanarak 70 kişi idam edildi, 420 kişi ise çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı. Özellikle dikkat etmemiz gereken husus ise Ordu’ya bu müdahale fırsatını veren olaylar ve bunları planlayan beyinlerdir. Neticede dönemin en önemli hükümdarlarından olan Abdülhamid Han tahttan indirilmiş ve Osmanlı Devleti dünün Ulusalcıları bugünün küreselcilerinin himayesine geçmiştir. O zaman ki bu olaylarda rol oynayanların torunları, bugün de aynı oyunun peşindeler. Sahne aynı ama dönem farklı. Bu sefer de 16 Nisan’da yapılması planlanan Referandum öncesi son viraj olarak gördükleri Mart ayı için düğmeye bastılar.

Bu sefer de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ‘ı indirmek için planlarını sahnelemeyi bekliyorlar. Dünün Ulusalcıları bugünün küreselcileri son büyük kozlarını oynamak için kurumlarda da hakimiyetlerini genişlettiler. Özellikle Ordu içinde önemli bir güç elde ettiler. Fetö’den boşalan koltuklara bu kanadın adamları getirildi. Stratejik kurumlarda da b u kanadın büyük bir nüfuz alanı oluştu. Allah göstermesin yarın 31 Mart’taki gibi bir sokak olaylarında, karışıklıklarda bu hadiselere benzin dökecek kişiler kurumlarda hazırda tutulmaktadır. Aslında bu söylediklerimi eminim devletin derin delhizlerinde konuşanlarda var lakin Cumhurbaşkanı’nın etrafını saran sahte ve sözde dava adamları olan kişiler kendisine yanlış ve eksik bilgi vermektedir. Abdülhamid Han tahttan indirilirken en yakınında olanlar bir anda karşısında olarak Sultan’a büyük bir ihanet içine girmişlerdi. Tarih yaşanmayacak kadar uzak, yaşanacak kadar da yakındır. Bu sözü asla unutmamak gerekir.

Beni bilen bilir! Ben felaket tellallığı yapmıyorum ama tedbir kuldan takdir Allah’tandır. Tedbirli olmak uyanık olmak zorundayız. Milletimizin kaderi ve Devletimizin güvenliği söz konusu olduğunda susan bazı dalkavuk gazeteci takımını da iyi tanımak lazımdır. Tarih elbet bunları da yazacaktır. Bu konuda herkes kör ve sağır olmuş durumda.

Evet sevgili dostlar uzun zamandır bu hususu dile getiriyorum ve önceki bazı yazılarımda da bu vaziyeti anlatmaya çalıştım. Gelelim kulağıma gelen bazı önemli hususlara… Özellikle birkaç gündür bazı isimler konusunda ilginç bilgiler geliyor. Bu bilgilerin geldiği kişiler de bir zamanlar Ak Parti içinde olup bugün deyim yerindeyse çaktırmadan muhalefet edenlerdir. Bu ekip başta Derin İngiltere olmak üzere birkaç yerden önemli destek görmektedir. Mart Ayı içinde bir kalkışma olursa bunun sonraki siyasi adımı olarak bu ekip seçilmiş durumda. İçte ve dışta çatlak sesleri de susturmak için bu ekibe yeni bir parti kurulması dahi planlanmıştır. Maksat mütedeyyin İslami hassasiyetleri yüksek olan kesimin bir nevi bu şekilde gazını almaya çalışacaklardır. Yani bu planları kuranlar bir kalkışma olursa çok kan dökülmeden bazı kesimi susturacak siyasi aktörleri de kendi planı çerçevesinde sahaya sürecektir. Dediğim gibi bu isimler bir zamanlar Ak Parti içinde olup da şimdi çaktırmadan muhalefet yapanlar veya susup beklemede kalanlardır.

Mart ayı Türkiye’nin kader ayıdır. Dünün Ulusalcıları bugünün küreselcileri Mart ayında planladıkları bu plana göre hareket etmek için fırsat kolluyorlar. Bu bahsettiğim kanadın kurumlardaki adamlarına ve onların faaliyetlerine iyi bakılmalıdır. Aslında çok isim zikretmek çok daha bilgi vermek isterim ama malum her bilgi her zaman yazılamıyor maalesef… Ama şunu biliyorum ki: Bu plan yapanlarında karşısında mutlaka plan yapan birileri vardır. Ya da aksi halde… Düşünmek bile istemiyorum! Rabbim şüphesiz tuzak kuranların en hayırlısıdır.

Onun bunun değil Devletin adamları olan adamlara kurumlarda çok ihtiyaç vardır. Eğer başka bir kanadın adamlarına makam ve mevki verilirse sonuç vahim olur… 15 Temmuz bunun acı bir örneğidir.

Ve son söz: ‘’Tarih tekerrür etmez, hatalar tekerrür eder.’’ Sultan Abdülhamid Han