2019-2020 EĞİTİM ÖĞRETİM YILINA GİRERKEN

Türküm, doğruyum, çalışkanım.

İlkem, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak,

Yurdumu, milletimi, özümden çok sevmektir.

Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir.

Bugünkü yazıma 27.08.2003 tarihinde okullarımızdan kaldırılan “Andımız” ile başladım. Yarınlarımızı ellerine teslim edeceğimiz dünyamızın en nadide çiçekleri olan evlatlarımızın onurla, gurur duyarak okudukları anlamlı, anlamlı olduğu kadar da coşkulu bu marş, çocuklarımıza bu milletin bir ferdi olmanın onur ve gururunun yanı sıra milli ruhu, milli duygu, millet ve yurt sevgisi ile bu milletin onlardan beklentilerini dile getirmektedir.

Kimler; niçin böylesine anlamlı, birlik ve bütünlüğümüzü pekiştirici, aynı vatanın aynı milletin, aynı bayrağın, aynı ülkünün evlatları olmamızdan rahatsız olurlar? İşte bu sorunun cevabını yine sizlerin takdirlerinize bırakarak 2019 2020 Eğitim öğretim yılına merhaba diyorum.

Vatanını, milletini, bayrağını, dinini, devletini, seven milli ve manevi değerlerine bağlı; ömrünü eğitim ve öğretime vakfetmiş emekli bir öğretmen olarak yıllarca feryat ettim, söyledim, yazdım. Yine söyleyecek, yine yazacak, yine haykıracak ve feryat edeceğim:

Dedim ve diyorum ki…

Ülkemizin varlığı ve devamlılığı, yetişen nesillerin birikim ve donanımları ile doğru orantılıdır. Eğitim; milli varlığımızın hamuru, milli kültürümüzün anahtarı, kalkınmanın, refahın ve huzurun temel taşıdır. Ancak, mevcut eğitim sistemi insanımızı zihni, fikri ve beceri yönünden köreltmekte, yok etmektedir. Türkiye’mizde eğitim- öğretim adı altında uygulanan sistem sakattır, yanlışlarla doludur. Eğitim ve öğretimin şakası yoktur; geriye dönüşü mümkün değildir. Siyasi birtakım tercihler, günübirlik politikalar, adam sendeciliklerle günü kurtarma endişeleri yanlışlıklar zincirine yenilerini eklemekten öteye insanımıza hiçbir şey kazandırmaz…

Dedim yine diyorum; yanlış yanlışla düzeltilmez. Allah aşkına 2003 yılından bu yana tam yedi milli eğitim bakanı değiştirildi. Bakanlara paralel de tam 14 defa köklü-köksüz sistem değişikliğine gidildi. 4+4+4 eğitim sistemi… Anaokullarının fonksiyonlarını görmezden gelme… İlköğretim yaşının 5,5 yaşına çekme… Okullara kılık kıyafet serbestîsi tanıma… Disiplin yönetmenliğini yok sayma… Genel liselerin adların Anadolu Lisesi olarak değiştirme… Liseleri nitelikli lise – niteliksiz lise diye ayırma, Meslek lisesi denince akla İmam Hatip Lisesini getirme… Dershaneleri kaldırma… Liselerde üç yılda bitirilecek müfredatı dört yıla yayma… Akıllı tahta, olmadı FATİH uygulaması… Öğretmen performansı sistemi ile öğretmenleri aşağılama... İdari sistemde siyasi tercihleri liyakatin üstüne çıkarma… Bir gecede 50 bin müdürü görevden alma… LGS yerine OKS’yi getirme, olmadı SBS, o da olmadı TEOG, sonra bir sabah 2003 öncesine dönerek LGS’yi uygulama, 14-15 yaşındaki bu ülke çocuklarının hayallerine kurşun sıkma… Daha sayayım mı?

Bütün bunların sonucunda;

Benim yarınım olan çocuklarım zekâ ve yeteneklere göre değerlendirilebilindi mi? Hayır!

Gençlerimiz; çağın gereklerine uygun ve donanımlı yetiştirilebilindi mi? Hayır!

Çocuklarımız ve gençlerimiz milletiyle, kültürüyle, tarihiyle, diniyle, diliyle, devletiyle, milli ve manevi değerleriyle dost edebilindi mi? Hayır!

Çocuklarımızın ve gençlerimizin kalpleri sevgi ile bezenebilindi mi? Hayır!

PISA’nın değerlendirme sonuçlarına göre Türkiye, 70 ülke içinde 50’inci, Başka bir değerlendirmede 145 ülke içerisinde 104 sıraya düştü.

2018-2019 Eğitim- Öğretim yılı sonunda Üniversite sınav sonuçlarına göre:

TYT'de sınavı geçerli olan 2 milyon 390 bin 188 adayın testlerdeki ortalama net sayıları: Türkçe 40 soruda 14,6 ortalama, sosyal bilimler 20 soruda 6,6 ortalama, temel matematik 40 soruda 5,6 ortalama, fen bilimleri 20 soruda 2,2 ortalama."

14 bin 971 aday sıfır çektiği TYT sınavında adaylar fizik, kimya ve biyolojide 10 sorudan birine dahi doğru cevap veremedi. AYT matematik testinde ise soruların yaklaşık yüzde 88’i doğru işaretlenemedi.

Peki, neden? Niçin? İşte bu nedenler, niçinler aranıp çözümler üretme yolunda gayret gösterilmesi gerekirken biz hala havanda su dövüyoruz.

Eğitim öğretimimiz yerlerde sürünüyor. Çocuklarımız ve gençlerimiz, umutsuz, karamsar, yarınlarından endişeli… Bıktırılmış bir yönetim kadrosu, morali ve enerjisi tüketilmiş bir öğretmen ordusu…

Yıllardan sonra eğitim ve öğretimin içerisinden gelen bir kişinin Milli Eğitim Bakanlığı’nın başına atanması bir umut, bir ışık olmuştu. Sayın Bakan Ziya Selçuk’un ortaya koyacağı irade ve yapacağı çalışmalarla milli varlığımızın harcı, milli kültürümüzün anahtarı, kalkınmanın, refahın ve huzurun temeli, tepesi, her şeyi olan eğitimimizi yazboz tahtası olmaktan ve yerlerde sürünmekten kurtarır, dedik; ancak bu hayalimiz de maalesef duman olmaktan öteye geçmedi. Sayın Bakan da koltuğun rehavetine kendisini kaptırarak yapılması gerekenleri yapmadı, yapamadı.

2019-2020 Eğitim öğretim yılının çocuklarımıza, gençlerimize öğretmenlerimize, okul yöneticilerine hayırlı olmasını diliyorum. Allah, bu milletin yar ve yardımcısı olsun.