1982 ANAYASASI’NIN DEĞİŞTİRİLEMEZ MADDELERİ -2


Anayasaların ve hukuk normlarının toplumların ihtiyaçlarını karşılayabilir özellikte olması için neye sahip olmalıdır? Öncelikle anayasalar, meşru yollarla ve millet tarafından ve onun meşru temsilcilerince meşru yollardan yapılması gerekmektedir. Tepeden inmeci bir yaklaşımla, toplumun özelliklerini yansıtmayan, ona yabancı, başka kültürlerin ürünü olan kurallar bütünü toplumun taleplerini karşılamayacak, sorunlarını adaletli bir şekilde çözemeyecek, toplumsal adaleti tesis edemeyecektir. Yani anayasa ve hukuk normları milletlerin tarihine, kültürüne, değer yargılarına, inançlarına uygun olmalıdır. Örneğin bizim toplumun değer yarılarına ve inançlarına göre suç olan, yanlış olan, cezalandırılması gereken zina suçunun, bir hukuk normunda suç sayılmaması, cezalandırılmaması, o kuralın yaşayabilir olması ve kabul edilebilir olması mümkün değildir. Bu suç, toplumda insanı, toplumu, düzeni ve aileyi zehirleyen bir olgudur. Bu olguyu görmeyen bir hukuk normu o toplumda yaşayabilir ve toplumsal düzeni sağlayabilir özellikte değildir.

Anayasaların ve hukuk normlarının uzun ömürlü olması, toplumun ihtiyaçlarını karşılaması, demokratik, çağdaş ve evrensel değerlere uygun olması neye bağlıdır? Öncelikle anayasaların, milletin kendisi veya meşru temsilcileri tarafından meşru ve demokratik yollarla yapılması, milletin kültürüne ve değerlerine uygun olmasına ve çağın talepleri ile çoğulculuğa ve katılımcılığa dayalı olmasına bağlıdır. 1982 Anayasası askerler tarafından kısa süre içinde, kapalı bir gruba, darbe sonrası yaptırıldığı için anti demokratik, baskıcı, jakoben, gayrimeşru yollarla ortaya çıkmış, milleti baskılayan, devleti kutsayan, insan haklarını budayan ülkenin, vatanın ve milletinin ilerlemesinin önünde set olarak duran bir hukuk ve anayasa faciasıdır.

Sonuç itibariyle, gelinen noktada anayasalar ve hukuk normları milletler ve onun meşru temsilleri tarafından meşru yollarla yapılır. Anti demokratik yollarla ve darbe ile yapılan anayasalar ve normlar kabul edilebilir ve meşru değildir. Kabul edilemez ve gayri meşru normlar; yeni, çağdaş, sivil, özgürlükçü, demokratik, yaşayabilir, milli, uzun ömürlü, insan haklarını koruyan, devleti sınırlayan, mükemmeliyetçi ve kapsayıcı anayasalar ile hukuk normlarının yapılması sürecinde temel alınamaz, kriter olarak kabul edilemez. Eğer anti demokratik kurallar ile sınırlayıcı ve tıkayıcı hükümler ile değiştirilemez maddeler dikkate alınarak bir anayasa yapılmaya çalışılırsa, bu demokratik, ideal ve yeni bir anayasa olmaz. Sadece değiştirilmiş bir anayasa olur. O bakımdan millet ve meşru temsilcisi hiçbir bağlayıcı kurala bağlı kalmaksızın, mevcut Anayasayı çöpe atıp, sıfırdan yeni bir ruh, çağdaş ve rasyonel bir bakış açısıyla yeni bir anayasa yapıp, yazabilir. Bunun önünde hiçbir engel ve gerekçe olamaz.

Bu bağlamda askeri darbe anayasası olan 1982 Anayasası’ndan kurtulup çöpe atılarak, yeni anayasa yapım ve yazım sürecinde millet ve meşru temsilcisi; milletin tarihine, kültürüne, gerçekliğine, toplum özelliklerine bağlı ve dayalı olarak; sınırlayıcı ve ideolojik milliyetçilik anlayışı ile dini devlet ve toplum hayatından dışlayıcı nitelikteki laiklik anlayışına bağlı olmaksızın; Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin insan haklarına saygılı olmak yerine insan haklarına dayalı, her türlü din, vicdan, inanç ve ibadet özgürlüğünü garanti eden, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olduğu, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütünlüğü simgeleyen ÜNİTER yapı ile Devletin resmi dilinin Türkçe, bayrağının ay yıldızlı al renkli Türk Bayrağı, başkentinin Ankara ve marşının İstiklal Marşı olduğu ilkeleri ve gerçekliğinde kati bir mutabakat ve teyitle; köküne bağlı, demokratik, sivil, çağdaş, rasyonel, evrensel, kapsayıcı ve mükemmel yeni bir Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yapabilir, yazabilir. Çünkü millet ve meşru temsilcisi, tek kurucu ve üstün irade olup, anayasa yapma görevi, hakkı ve yetkisi yalnızca kendisine aittir.