Sayın Dücane Cündioğlu’nun Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan, 15 Temmuz manifestosu’nu okuyunca bir İslamcı olarak, bizim eskiden İslamcı olarak gördüğümüz bir kişinin...

Sayın Dücane Cündioğlu’nun Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan, 15 Temmuz manifestosu’nu okuyunca bir İslamcı olarak, bizim eskiden İslamcı olarak gördüğümüz bir kişinin, tespitlerindeki eksiklikler ve satır aralarında verdiği ancak ehlince fark edilebilen fikirlere cevap verme ihtiyacı hissettim.

Yazının konusu 15 Temmuz gecesi yapılan darbe girişimi olmasına rağmen, yazının içeriğinde bir kere bile bu darbeyi yapan iç ve dış güçlerin kimliğinden, niyetlerinden ve yanlışlıklarından bahsedilmiyor. Oysaki yazarın, meşhur “taksim manifestosu”nda hükümet alenen eleştiriliyordu. Onların tavırlarını çok kibirli bulduğunu ima edip, tevazulu olun içerikli tavsiyelerde bulunuyordu.

Halkın meydanlara inmesindeki en büyük sebep Cumhurbaşkanımızın Tayyip ERDOĞAN olmasına rağmen hiçbir şekilde 15 Temmuz manifestosunda ismi geçirilmemiş. Sanki halk kendiliğinden karar vermiş de Cumhurbaşkanının liderliğinin bir önemi yokmuş gibi durum ortaya çıkmış. Darbeye karşı direnen, tankların ve silahların önüne göğsünü siper ederek şehit olan, yaralanan veya ölmeyi ve yaralanmayı göze alan insanların, Sayın Tayyip ERDOĞAN’ın İslami kimliği nedeniyle meydanlara inen ve darbeye karşı yapılan mücadeleyi vatan için, Müslümanlık için Allah için yapan bir topluluklar olduğundan hiç bahsedilmemiş. Darbenin ilk gecesi meydanlara inen topluluğu İslami kimliği ön plana çıkarılarak hiç övülmemiş. Oysaki yazar, Taksim Manifestosu’nda, Tanrının Taksimde olduğunu söylüyor, Gezicileri ise Tanrının çocukları olarak ilan edip kutsuyordu.

15 Temmuz Manifestosunda; canı pahasına darbeye direnen Tayyip ERDOĞAN’dan, onun çağrısı üzerine büyük bir cesaretle silahların önüne durarak darbeye direnmeyi İslam yolun da cihat etmek olarak gören halktan, onun harekete geçmesindeki İslam dinin etkisinden ve İslamcılıktan bahsedilmiyor. Ama 1927 yılında yazılan Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinden alıntı yapılarak, darbeye karşı direnişte Atatürkçülük düşüncesinin katkısının olduğundan ve demokrasi meydanlarındaki nöbetlerde Onuncu Yıl Marşının çalınmasından bahsedilerek, darbeye karşı direniş safında ulusalcıların veya gezicilerin yer aldığından bahsediliyor. Yıllar önce yaşamış Cumhuriyetin kurucu olan Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Gençliğe Hitabesi’nden bahsediyor ama insanları meydanlara davet edip canı pahasına direniş ateşini yakan 12. Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip ERDOĞAN’ın o gece ki söylediklerinden, çağrılarından veya halka hitaplarından bahsetmiyor.

Üstad Dücane Cündioğlu, 15 Temmuz Manifestosunda özet olarak diyor ki, darbeye halk tarafından karşı çıkılmasının nedeni, cumhuriyeti kuran ortak iradeyi yöneten Türkiye Ruhudur. Bu Türkiye ruhu, halkın %100’nün oluşturduğu bir ruhtur. Darbeye de bu ruh ile hareket eden halkın her kesimi karşı duruş sergilemiştir. Ama şehid ve gazilerin içinde neden sadece İslamcılar ve ülkücüler var? Bu sorunun cevabı da manifestoda yok. Darbenin İlk gecesi direnen cemaatler, ülkücüler, İslamcılar ve AK partili taban vardı. Ama ben gezicileri görmedim. Varsalar bile seslerini duyuracak kadar bir kalabalık değillermiş demek ki. Sonra ki geceler vardılar ama onlar ölüm tehlikesinin olmadığı gecelerdi diye biliyorum ben… Neyse sonra ki geceler dahi nöbete gelinmesi bizim için çok değerli bir tercihtir. Bence Allah indinde de makbul bir ameldir.

15 Temmuz manifestosu, hakikatlerin üstünün örtülü olduğu manifesto olmuş. Bilinçli ve kasıtlı yaptığını asla düşünmüyorum. Ama tam da Gezicilerin, ulusalcıların veya solcuların kabullerine ve beklentilerine uygun bir manifesto olmuş. Ben gezici, ulusalcı veya solcu olsam böyle bir formatta manifesto yazardım. Yani yazı içeriğinde; İslamcıların ve Tayyip ERDOĞAN’ın hiç övülmediği ve “Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nden ve Onuncu Yıl Marşı’ndan bahsedildiği 15 Temmuz Manifestosu yazardım. Darbeye karşı direniş başarısı, soyut bir kavram olarak ortaya konan ve ilk darbe gecesi sokağa çıkan halkın aklına bile gelmeyecek fikirlerden oluşan bir algının oluşturduğu Türkiye Ruhuna verilmiş. İlk gece sokağa çıkan birisi, o halkın büyük çoğunluğunun sadece İslami kaygılarla ve vatan için ölürsek şehid oluruz inancı ile çıktığını idrak ederdi.

Üstad, darbenin ilk gecesi belki sokağa çıkmamış olsa da darbenin ilk gececi meydana inenlerin fikirlerini ve inançlarını sonradan mutlaka duymuştur diye düşünüyorum. Solcuların kabullerine uygun olmak veya beklentilerini karşılamak içinde manifesto yazması da mümkün değildir. Öyle ise soruyorum; Üstad Dücane Cündioğlu neden böyle hakikatlerin örtüldüğü böyle bir manifesto yazdı? Cevabını ben de düşünüyorum. Bulursam yazarım…