1 Mayıs Nasıl Doğdu? Ne Anlamalıyız?

Bizim mahallede 1 Mayıs İşçi Bayramı hep bir sol hareket olarak görülmüş ve soğuk bakılmıştır. Sanki işçi haklarını savunmak solculuktur şeklinde algılandığı gibi, sol hareketler de 1 Mayıs’ı bir işçi bayramı ve işçi hakları mücadelesi şeklinde kutlamak/anmak yerine hep İslam karşıtı, din karşıtı bir etkinlik haline getirdiler. Artık bu kısır anlayışın son bulması gerekir.

1 Mayıs, ne solcuların dinsizlik ve anti İslam/din ve ne de sol propagandaların yapıldığı gündür. Bugün işçilerin, emekçilerin haklarını alma mücadelesini yaptıkları gündür. Bu günün anlamını yerli yerine oturtmak lazımdır. Böylece 1 Mayıs’ı aşırı sol örgütlerin propaganda malzemesi haline getirmelerini engellediğimiz gibi, bizim mahallenin de emek, iş ve işçi sorunlarına kafa yormasını sağlamış olacağız.

Bizim mahallenin entelektüelleri ve hocaları maalesef bu konularda az kalem oynattıkları gibi, bu konulara da fazla duyarlı da değiller. Halbuki işçi haklarına en fazla önem vermeleri gereken kesim bizzat mütedeyyin insanlar olmalıdır. “İşçinin alın teri kurumadan hakkını verin” diyen bir peygamberin tabilerinin bu sorunlara çözüm üretmelerinin zamanı gelip geçmedi mi? Müslüman ilim adamlarının/hocalarının artık kanıksadığımız bazı meseleleri tartışmayı bırakıp (sıfatlar, mehdi, kabir azabı, nüzulü isa) günümüz insanlarının gerçek sorunlarına yoğunlaşması gerekmez mi? Yeter artık 1400 yıldır tartıştığımız ve bir sonuca ulaştıramadığımız, ulaştıramayacağımız konuları tartışarak efor kaybettiğimiz… Artık günümüze uyanmamızın zamanı gelmedi mi?

1 Mayıs olayının tarihçesine baktığımızda temelinde bir zulme karşı isyan vardır. İslam’da zalime karşı mazlumun yanında değil midir? 1 Mayıs 1886 yılında Amerika’nın Chicago kentinde işçilerin, çalışma koşullarını protesto etmek ve çalışma saatinin 8 saat olarak belirlenmesi yani daha insanca çalışmak için mücadele etmeleri ve grev yapmalarıdır. Fakat onların bu grevine karşılık işverenler devleti de yanlarına alarak işçilere saldırdılar. Polisin açtığı ateş sonucu 4 işçi hayatını kaybetti. İşverenler, çetelerle de anlaşarak grev kırıcılığı yaptılar. Binlerce insan işten atıldı. Grev kısa zamanda yayıldı. Bunun üzerine devlet, greve öncülük yapan dört sendika başkanını idam etti. Diğer önde gelenlere de çeşitli hapis cezaları verildi.

Bu idam edilenlerden Albert PERSONS isimli işçi, özür dileme şartıyla affedileceğinin söylenmesi üzerine, mahkeme heyetinin karşısında tarihe geçecek şu sözleri söyledi: "Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım." İşçi önderlerinin cenaze törenine yüz binlerce insan katıldı.

Amerika’da gerçekleşen bu olaylar Avrupa’ya da sıçradı. Paris’te toplanan işçi temsilcileri Amerika’daki işçileri destekleme kararı aldı. II. Enternasyonal 1889'da Paris'te düzenlediği kongrede, Amerikan işçilerinin mücadelesini desteklemek amacıyla dünya çapında gösteriler düzenledi. Ardından 1890 yılından başlamak üzere 1 Mayıs’ı "Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü" ilan etti.

Osmanlı’da 1 Mayıs ilk kez, 1905 yılında İzmir'de kutlandı. Bunu 1909 Üsküp kutlaması izledi. İstanbul'da ilk kez 1 Mayıs kutlaması 1910'da yapıldı. Cumhuriyet döneminde 1 Mayıs kutlamaları çeşitli baskılarla karşılaştı. Bir dönem yasaklandığından gizlice kutlanmaya başlandı. Ardından serbest bırakıldı. Daha sonra da resmi tatil günü haline getirildi. Ama günümüzde işçilerin çalıştığı memurların tatil yaptığı bir gün olduğu gibi, kimsenin işçi ve emek sorunlarını konuşmadığı tamamen sol ideolojik zemine hapsedilmiş bir gün haline geldi. Bu durumu el birliği ile aşmamız gerekir.

1 Mayıs tüm dünyaca iş ve emek günü olarak kutlanmasına rağmen taşıdığı gerçek anlam üzerine düşünmemiz ve buna alternatif projeler geliştirmemiz gerekir. Olayı ideolajik bağlamından koparmak gerektiği gibi, işçi ve emekçi haklarının/sorunlarını sosyalist oluşumların da tekelinden almamız gerekir. Bu konulara İslami çözümler ve öneriler sunmalıyız…