Bir zamanlar bir kasaba varmış. Dönemin iktisadi koşulları gereği oldukça fakir, herkesin birbirine borcu olduğu, zor durumda bir kasaba imiş bu.
Bir gün kasabaya bir seyyah gelmiş, birkaç gündür yollarda olan kendisine kalacak, başını sokacak bir han arayan seyyah kasabanın hanına giderek odaları görmek istediğini söylemiş hancıya.
Hancı şart koşmuş, seyyaha odaları göstermek için eğer kalmaya karar vermezse geri ödemek koşulu ile bir depozito ister. Seyyah depozitoyu vermiş, bu sırada hancı seyyahın verdiği depozito ücretinin, geçen aydan kalan aşçı ücretine denk düştüğünü görerek aşçısının kalan maaş ödemesini yapmış. Aşçı da durur mu, hikaye bu adı üstünde herkes borçlu bu kasabada, gidip geçen aydan kalan erzak borcuna denk düştüğünü görerek gidip çerçiye ödeme yapmış. Çerçi de parayı alır almaz bu tutarın geçen ay gittiği doktorun ödeyemediği ücretine denk düştüğünü görerek doktara ödeme yapmış. Doktor da yeni taşındığı için geçen ay odasında bir gece kaldığı hancıya giderek borcunu ödemiş.
Cayan seyyah
Bu sırada seyyah hanın odalarını beğenmemiş, yol durumunu da bahane ederek handan ayrılmak için depozito tutarını hancıdan geri almış. Kasabadaki 4 kişinin borcu ödenmiş, seyyahın ödediği depozito da kendisine geri iade edilmiş. Para elden ele dolaşmış, geri dönmüş ancak kimsenin kimseye de borcu kalmamıştır.
Dönelim kendimize
Nasıl oldu bu iş? Dönüp dolaşıp modern iktisatta kliring olarak tanımlanan olguya geliyoruz. Burada kısa vadeli olarak hancıya faizsiz kredi (depozito) veren seyyah esasen kasaba ekonomisine bir likidite sağlamıştır. Kliring dediğimiz şey aslında bir iktisadi ara buluculuktur. Modern dünyada kendi paraları ile ticaret yapmak isteyen devletlerin de başvurabileceği kendi içinde olumsuz sonuçları da olabilen bir çeşit yöntemdir.
Toplumsal iş bölümü
David Hume, İnsan Doğası Üzerine Bir İnceleme adlı eserinde toplumsal emek hakkında, kişinin öznel emeğinin kişinin tüm ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılmasının mükemmelliğe asla ulaşamayacak boşuna bir çaba olarak tanımlayarak, bir zorunluluk olarak bahsetmektedir. Mesele basit bir borç ilişkisi değildir esasen başka bir açıdan bu hikayeyi ele aldığımızda. Toplumun iş bölümü ve emek ticareti ile daha güçlü hale gelmesi, yarına ulaşabilmesidir. Her şeyin dayanağı ve güvencesi olarak tanımladığım hukuk da tam olarak burada devreye girmektedir.
Para dediğimiz şey
Bu kısa anekdot, hikaye aslında para dediğimiz şeyin bir rakamdan, sayıdan, bir banknottan fazlası olduğunu bir olgu ve kıymet olduğunu hatırlatıyor.
Yabancı literatürde The Rich Guest Paradox olarak geçen bu anlattığım paradoks, paranın emek karşılığını ve sermayenin, kredinin, likiditenin bağımsız bir ekonomi üzerindeki olası etkilerini anlamak için de harika bir yol.
Öte yandan elde dolaşan paradan ziyade, esnaflar ve kişiler arası borç ilişkisi paranın itibari değerini de düşündürüyor bizlere.