Introversiyon ve extroversiyon, kişilik psikolojisinde temel kavramlar arasında yer alır. Bu terimler ilk kez 20. yüzyılın başlarında İsviçreli psikiyatrist Carl Gustav Jung tarafından tanımlanmıştır. Jung’un teorisine göre, introvertler ve extrovertler arasındaki temel fark, enerjinin yönelimiyle ilgilidir: enerji ya bireyin iç dünyasına ya da dış dünyaya yönelir.

Introvert bireyler, enerjilerini kendi iç dünyalarından alırlar. Düşüncelerine, duygularına ve içsel deneyimlerine odaklanma eğilimindedirler. Introvertler, derin düşünmeyi, bireysel çalışmayı ve az sayıda insanla daha anlamlı ilişkiler kurmayı tercih ederler. Aşırı dışsal uyarandan kaçınma eğilimindedirler ve yalnızlık onlar için çoğu zaman enerji toplama aracıdır. Araştırmalar, introvert bireylerin beyninde bilgi işleme ve uyarılma düzeyini düzenleyen alanların (örneğin prefrontal korteks) daha aktif olabileceğini göstermektedir.

Extrovert bireyler ise enerjilerini sosyal etkileşimlerden ve çevreyle iletişimden alırlar. Sosyal ortamlarda bulunmaktan keyif alır, yeni deneyimlere ve dışsal uyarıcılara açıktırlar. Extrovertler genellikle hızlı karar alır, daha spontane davranır ve duygularını ifade etmekte daha rahattır. Nörolojik çalışmalar, extrovert bireylerde beynin ödül ve motivasyon sistemlerinin (özellikle dopaminle ilişkili bölgelerin) daha aktif çalıştığını göstermektedir.

Önemli bir nokta, introversiyon ve extroversiyonun keskin sınırlarla ayrılmış kategoriler olmadığıdır. İnsanların büyük çoğunluğu bu iki uç arasında bir yerlerde bulunur ve duruma göre her iki eğilimi de sergileyebilir. Bu tür bireylere ambivert denir.

Günümüzde psikoloji, introvertlik ve extrovertliği birer eksiklik ya da üstünlük olarak değil, farklı dünya ile başa çıkma ve uyum sağlama stratejileri olarak ele almaktadır. Kendi kişilik yönelimini anlamak, bireyin mesleki seçimlerinde, sosyal ilişkilerinde ve enerji yönetiminde daha bilinçli adımlar atmasına yardımcı olur.

Sonuç olarak, introvertler ve extrovertler insan psikolojisinin doğal çeşitliliğini temsil eder; her iki yapı da toplumsal ve bireysel düzeyde önemli katkılar sağlar.