“Burada iklimi güzelleştirme gibi bir operasyon söz konusu değil”

Ne çevreyi korumak amacı güdülüyor, ne de sadece ticari bir kaygı söz konusudur diyen Önder, “Bu kanun taslağına ticari mantıkla bakıldığında, olay sanki iyi bir şeymiş gibi sunuluyor. Ama bu kesinlikle doğru değil. Çünkü kanun taslağı 22 maddeden oluşuyor ve bu maddelerden en önemlilerinden biri, 'insan ve hayvan kaynaklı emisyonların azaltılması' ifadesidir. Bu ifade, aslında çok daha derin bir anlam taşıyor. Burada iklimi güzelleştirme gibi bir operasyon söz konusu değil. Yani amaç, 'Türkiye’yi daha yeşil bir ülke yapalım', 'her yeri ormanlaştıralım', 'ülkeyi tertemiz hale getirelim' gibi bir niyetle yaklaşılmıyor. Böyle bir şey yok. Zaten Türkiye’nin buna ihtiyacı da yok.” ifadelerini kullandı.

“Bugün ormanları yakanlar, bir iklim krizi algısı ve kılıfı oluşturuyorlar”

Önder, Türkiye’nin, doğasıyla, endemik bitkileriyle, envai çeşit gıdaları ve üretimiyle dünyanın göz bebeği olan bir ülke olduğunu belirtti. Bizim ormanlarımızın, çeşitliliğinin dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığını savunan Önder, “Ama bugün ormanları yakanlar, bir iklim krizi algısı ve kılıfı oluşturuyorlar.” şeklinde konuştu.

“Bu tasarı Türkiye’yi büyük bir bataklığa sürüklüyor”

Önder, “İklim kanununun getireceği hususlar ve tehlikeler, Türkiye’yi ve halkını büyük bir bataklığa, büyük bir tuzağa sürüklüyor. Ve bu sürecin geri dönüşü yok. Çünkü bu yasa tasarısı, dikkat edin, Türkiye'de ilk kez bir 'iklim kanunu' olarak haberlere yansıyor” dedi.

“İnsan müdahalesinin sonucu olan yapay bir krizdir”

Önder zamanlama konusuna değinerek, “Peki neden şimdi? Neden ilk kez böyle bir iklim kanununa ihtiyaç duyuldu? Türkiye bugüne kadar asırlardır bu sistemi nasıl ayakta tuttu? Mevcut ekolojik dengeyle oynarsanız, evet, yapay bir iklim krizi oluşturabilirsiniz. Ama tekrar ediyorum: Bu kriz, doğanın değil; insan müdahalesinin sonucu olan yapay bir krizdir. İklim Kanunu, Türkiye’yi ve halkı büyük bir tuzağa çekmektedir. Bu, geri dönüşü olmayan bir süreçtir. Bu yasa Türkiye’de ilk kez ‘iklim kanunu’ olarak lanse ediliyor. Neden şimdiye kadar ihtiyaç duyulmadı? Türkiye asırlardır bu düzen içinde ayakta kaldıysa, şimdi neden böyle bir yasaya ihtiyaç duyuluyor?” diye konuştu.

“Gerçekte bir iklim krizi yok”

Önder, gerçekte bir iklim krizinin olmadığını savundu ve  ormanları yakanların, ormanları talan edenlerin; suyu, gıdayı ve enerjiyi insanlara zararlı hale getirecek maddelerle kirletenlerin hem 'iklim değişikliği var' demelerine hem de 'küresel ısınma var' demelerine tepki gösterdi.

“ ’Telefonda çok fazla emisyon bırakıyorsunuz’ diyecekler”

Bu kanunun sadece ticari bir mantıkla ele alınabilecek bir madde olmadığını söyleyen Önder, “Bu kanun sadece şirketleri ya da firmaları ilgilendirmiyor. Bu kanun yürürlüğe girdiğinde ne olacak biliyor musunuz? Siz beni şu an İstiklal Gazetesi’nden arıyorsunuz ya, bir daha arayamayacaksınız. Neden biliyor musunuz? Çünkü siz telefonda emisyon bırakıyorsunuz. Telefonla konuştuğunuzda diyecekler ki: ‘Beyza Hanım, Selma Hanım ya da Ayşe Hanım… Siz bu telefonda çok fazla emisyon bırakıyorsunuz. Havaya çok fazla nefes ve tükürük salıyorsunuz. Bu nedenle konuşmalarınıza kısıtlama getiriyoruz.’ İşte iklim kanunu tam olarak bu demektir" ifadelerini kullandı.

“Şu anda bile bazı pilot bölgelerde küçükbaş-büyükbaş hayvancılık yasaklandı”

Kanun sorası olası durumlara örnek veren Önder, “Köyde anneniz babanız iki tavuk, bir keçi besliyorsa, ‘bu hayvanlar havayı kirletiyor’ denilip yasak getirilecek. Şu anda bile bazı pilot bölgelerde küçükbaş-büyükbaş hayvancılık yasaklandı. Bu, et, süt, peynir gibi temel gıdaların kısıtlanması anlamına gelir. Aynı şekilde tekstil sektörü hedeftedir. ‘Fazla kıyafet almayın, fazla kuaföre gitmeyin’ denilecek. Çünkü tekstil, enerji ve çimento sektörü çok emisyon üretiyor denilerek kısıtlamalar getirilecek” diyerek birçok konuda kısıtlanacağımızı iddia etti.

“Bir çeşit dijital faşizmdir”

Kanuna evet diyenlerin ‘Tarihe kara bir leke olarak geçeceklerini’ savunan Önder, “Bu kanuna imza atan, ‘evet’ oyu veren tüm milletvekilleri ileride bu ülkeye ihanet etmekle suçlanacak ve bu şekilde anılacak. Tarihe kara bir leke olarak geçecekler. Bu yüzden haftalardır bu kanun teklifine karşı çalışmalar yapıyoruz. Milletvekillerine sesleniyoruz: Lütfen buna ‘hayır’ oyu verin. Geçse de geçmese de ‘hayır’ deyin” ifadelerini kullandı.

“İlk dört madde geçti. Önümüzdeki hafta kalan maddeler şekillenecek. Süreç hâlâ devam ediyor. Ancak şunu bilin: İklim Kanunu geldiği anda, küresel baskılar ve yasaklar A’dan Z’ye her şeyinizi etkileyecek”

 Her şeye kısıtlama getirmek istediklerini iddia eden Önder, Bodrum’un Kızılkaya belgesinde belediye sebze ve bitki ekimi yasağı örneğini vererek su krizi algısı oluşturulduğunu ima etti. İddia edilen su krizi algısının doğru olmadığını savunan Önder şunları söyledi:

“Bugüne kadar yağan yağmurlar, karlar nereye gitti? Türkiye’nin bir yağmur ya da su sorunu yok. Türkiye’de, yapay yollarla hava modifikasyonunu bozan bir sistem sorunu var. Havasıyla, toprağıyla, suyuyla, gıdasıyla oynayan bir yapı var. Bu yapı, bozduğu düzenin faturasını da bize çıkarıyor ve sanki bir iklim krizi varmış gibi gösteriyor"

 "İklim krizi yok, algı krizi var. İklim krizi değil, iklim kerizi vardır”

Karbon ayak izi uygulamaları, attığınız adımı takip eden bir sistemdir. Bunun, bir vatandaşlık puanlama sistemi olduğunu söyleyen Önder, “Yani sizin her şeyinizin 7/24 gözetlenebileceği bir düzendir. Hatırlarsanız, bir dönem 'Biri Bizi Gözetliyor' adlı yarışmalar vardı. İşte o programlar aslında bugünkü sistemin küçük bir simülasyonuydu” şeklinde vurguladı.

"İklim Kanunu diğer kanunlara benzemez; çok basit bir durum değildir, iklimi güzelleştirmek ya da daha iyi hale getirmek için çıkarılmış bir yasa değildir. 'İklim krizi var' dedikleri şeyin sebebi de onlardı. İklim krizi yoktu, iklimimiz güzeldi; bizim iklimimizi bunlar bozdular”

 

Çin’deki yapay güneş üretimine dikkati çeken Önder, “ ‘Yapay güneş üreteceğiz’ diye doğal güneşin önüne püskürtme yapıyorlar. ‘Yapay bulut çalışması yapacağız’ diye doğal bulutların dağılımını yok ediyorlar, etkiliyorlar, birleşimini bozuyorlar. Böyle saçma sapan bir durumun içerisindeyiz. Yani İklim Kanunu, öyle ticari bir mantıkla ele alınabilecek bir konu değil” ifadelerini kullandı.

“Saygıdeğer milletvekillerimizin bazıları iklim kanununa karşılar. Ama şöyle karşılar: Sadece ticaret amacı güdüldüğü için karşı olduklarını söylüyorlar. Bu yanlış. Kanun sadece ticari amaç gütmüyor”

 

“Bu kanun ayaklarımızı zincirleyen bir prangadır”

Kanuna uymayanlar cezaya tabii tutulacak. Cezalara yönelik açıklamalarda bulunan Önder, "2025 ve 2027 arasında iklim eylem planları bütün kurumlara gönderilecek ve bu eylem planlarına uymayanlara büyük para cezaları uygulanacak. Yani 1 milyondan 10 milyon TL'ye, hatta 50 milyon TL'ye kadar — eski parayla 50 trilyon — para cezası kesilecek. Bu para cezası ödense de ödenmese de, yasaklara aykırılık devam ettiği sürece bu durum hapis cezasına dönüştürülecek. Bugün cezaevlerinin çok fazla yapılıyor olmasının sebebi aslında sadece suçlu ve suç oranının artması değil. Bu sisteme karşı çıkanlar da cezaevine atılacak. İklim Kanunu bir prangadır” diyerek ayaklara takılan bir kölelik zinciri benzetmesi yaptı.

“Sadece tabiata ve hayata tecavüz değil, insana da tecavüz”

Son olarak insana yapılan tecavüz tabirini açıklayan Önder, “İklim uyumlu kadınlar, iklim uyumlu erkekler ve iklim uyumlu çocuklar diye sınıflara ayıracaklar bizi. Bundan ötürü bu, fıtratımıza, bedenimize, vücut bütünlüğümüze, akıl sağlığımıza, aklımıza, kalbimize, her şeyimize bir saldırı girişimidir" diyerek sözlerini noktaladı.

Kaynak: Beyzanur Akar