İsrail’de aşırı sağcılığın ve ırkçılığın yükseldiği belirtiliyor. Geçtiğimiz yıl Mayıs Ayında, İsrail askerlerinin Etiyopyalı başka bir İsrail askerini dövdüğü videolarının yayılmasının ardından İsrail sokakları savaş alanına dönmüş ve ülkede tansiyonlar yükselmişti. Olayın ardından İsrail Meclisi (Knesset) Başkanı Yuli Edelstein ise 'Etiyopyalı kardeşlerimizin bu acılarından dolayı kalbimiz sızlıyor.Şu eşiğinde olduğumuzu düşündüğüm iç savaşa sürüklenmemek için dikkatli adımlar atmalıyız' ifadelerini kullanmış İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin’de 'Hata yaptık. Duyarlı olmadık ve yeterince onları dinlemedik. Tel Aviv ve Kudüs’teki protestolar, İsrail toplumunun kalbinde derin bir yara açmıştır. Etiyopyalıların ayrımcılık, ırkçılık ve haykırışlarına cevap bulamamalarından kaynaklanan bir acıları söz konusu' açıklmasını yapmıştı.

İsrail’de bu olaylar yaşanmışken eski Mossad Şefi Tamir Pardo, 'İsrail'deki fanatik sağcılar ile solcular arasındaki kutuplaşmanın devam etmesi halinde iç savaş çıkabililir. Ülkenin varlığına yönelik tehdit dışarıdan değil içeriden gelecek. Ortadoğu’da içeriden gelen tehditler hükümetlerin yıkılmasında yol açtı' diye konuştu.

çiçekçi
Ceyhun Çiçekçi

Peki, İsrail’de bir iç savaş çıkar mı? İsrail’de artan aşırı sağcılığı ve bir iç savaş olasılığını ORSAM dış politika uzmanlarından ve Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Araştırma Görevlisi Ceyhun Çiçekçi AjansHaber’e değerlendirdi.

İSRAİL VE FRANSA’DAKİ IRÇILIK BİRBİRİNE BENZİYOR’

İlk olarak, 'İsrail'de artan fanatizm' ifadesi kısmen sorunlu. Çünkü yeni bir durum yok. Zaten Aliyah yapmış (İsrail'e göç etmiş) Etiyopyalı Yahudiler mütemadiyen sıkıntı yaşıyorlardı. Bu noktada, İsrail'de ten rengi üzerinden gelişen anakronik bir ırkçılığın yine kısmen etki alanı bulduğunu söyleyebiliriz. Bu durumun birkaç sebebi olabilir. Birincisi, Etiyopyalı Yahudiler genel hatlarıyla Siyonist bir idealden yola çıkıp da İsrail'e göç etmiş değil. Kahir ekseriyeti yaşadıkları sosyo-ekonomik sıkıntılar nedeniyle İsrail'e gelmiş ve ikinci ve hatta üçüncü sınıf işlerde istihdam edilmişler. Yani aslında göç literatürünün temel saikiyle hareket edip, sosyo-ekonomik cennetlerine doğru yola çıkmışlar ve fakat bekledikleri kalitedeki hayatı yakalayamamışlar. Bu tipolojideki ırkçılık, Fransız metrosunda çalıştırılan Cezayirliler örneğiyle yakından ilintili. Bugün de İsrail'e gittiğinizde başlıca belediye hizmetlerinden olan çöp toplama işinde daha ziyade Etiyopyalıları görürsünüz.

‘TEN RENGİ TOPLUM İÇİNDE ÖTEKELEŞMELERİNE NEDEN OLUYOR’

Bir diğer husus, ten rengi farklılığının da kolaylaştırdığı gettolaşma. Yani hem İsrail toplumunun genelinden gelen ötekileştirici agresyon hem de grubun içerisinden gelen savunmacı refleksler neticesinde ülkenin belli bölgelerinde ikamet etmeyi mücbir hal kabul etme durumu. Bugün bile Tel Aviv'in belli kenar köşe mahallelerinde Yemenliler, Etiyopyalılar vb. 'Üçüncü Dünyalı Yahudiler' yaşamaktadır. İdealize edilmiş sosyolojik harmanlanmadan oldukça uzak bir durumdan bahsediyoruz. Daha temel bir sosyolojik fayı da bu noktada vurgulamak gerekebilir. İsrail devletini Avrupalı Siyonistler kurmuşlardı ağırlıkla. Üçüncü dünya ülkelerinden göçen Sefaradlar ve Mizrahiler ise 1977'de Likud iktidara gelene kadar ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmüşlerdi. Bu fay, zaman zaman görünmezleşse de hala daha oldukça canlı. Etiyopyalı Yahudilerin bir de ten rengi üzerinden uğrayabilecekleri ekstra bir mağduriyetleri olduğunu da hesaba katalım.

'İSRAİL’DE BİR İÇ SAVAŞ ÇIKMAZ’

Peki İsrail'de iç savaş çıkar mı? Kesinlikle hayır. Etiyopyalı Yahudilerin sayısı ve kümelendikleri sosyo-ekonomik evren, zaten otomatikman bir güçsüzlüğe delalet ediyor. İsrail, kelimenin tam anlamıyla 'toplama bir millete' sahip. Yahudilik üzerinden gelişen vatandaşlık süreci, dünyanın dört bir yanından Yahudi'nin ülkeye göç etmesini kolaylaştırıyor.

‘ASIL SORUN ÜLKEDEKİ SEKÜLER-DİNDAR EKSENİ’

Bugün İsrail toplumunun daha keskin bir sorunu var. Göç edilen kaynak ülkelerden doğabilecek sorunlardan ziyade seküler-dindar ekseni ülkenin geleceğini belirleyecek gibi. Çünkü Etiyopyalı Yahudilerde olmayan fors, örneğin ultra Ortodoks Yahudilerde mevcut. Batı Şeria'da ve 2005'teki geri çekilmeden önce de görüldüğü üzere Gazze'deki yerleşimlerde konuşlanan ultra Ortodokslar, ülkenin ontolojik sorunu olan Filistin'i şekillendirmede ve dolayısıyla ülke siyasetini yönlendirmede başat bir role sahipler. Söz gelimi, Batı Şeria'da Filistinli Araplara yönelik gerçekleştirilen 'Bedel ödetme eylemleri' (Price-tag), zannedilenin aksine İsrail devletinin politikalarına mukabelen ortaya çıkmıştır. Ayrıca ultra Ortodoksların doğurganlığındaki yüksek oranlar, merkez/kozmopolitan değerleri temsil eden ve giderek yaşlanan seküler İsraillileri kara kara düşündürüyor. Etiyopyalılar, aynen Dürzilerde olduğu gibi, gün gelir ve İsrail'e angaje olurlar. Lakin bahsettiğim seküler-dindar ekseni çok daha büyük bir sorun. İsrail'de bir gün iç savaş çıkarsa sebebi bu yarılma olabilir.

YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.

Kaynak: Ajanshaber