Peygamberler, Cenâb-ı Hakk'ın, şerîatını, emirlerini, yasaklarını, haberlerini kullarına bildirmek için gönderdiği müstesna zatlardır. Peygamberler insanları, Allâh'a şirk koşmak ve puta tapmak gibi dalâletlerden kurtarmaya, inananları hem dünyada hem de âhirette saâdete erdirmeye vesiledirler.

İnsanların akılları gerçek kurtuluş yolunu bulmakta yetersiz olduğundan Hazreti Allâh, kullarının ebedî saadeti için peygamberler göndermiştir. Peygamberler, Allâh tarafından mûcizelerle kuvvetlendirilmişler; Allâh'ın izni ile bir çok hârikulâde yani eşi görülmemiş ve olamaz diye bilinen şeyler, onların elinde kolayca olmuştur. Peygamberler Allah'ın seçkin kullarıdır. Allah onları insanların içinden seçti; kendisine peygamber yaptı. Peygamberlik çalışmakla olmaz. Peygamberlik bir sanat değildir. Peygamberlik Allah vergisidir. Allah, seçtiği kullarına peygamberlik verir. Peygamberler, en hayırlı insanlardır. Peygamberler hakkında bilinmesi vâcip ve zarûri olan sıfatlar beştir.

Sıdk: Peygamberler doğrudurlar. Asla yalan söylemezler. Peygamberler kimseyi aldatmazlar. Hile yapmazlar. Bütün hal, hareket ve sözleri doğruluktur.

Emânet: Emindirler. (Her hususta kendilerine inanılır.) Peygamberler güvenilir kişilerdir. Onlara, mal, mülk ve hatta namus bile güvenilir.

Tebliğ: Hz. Allâh'ın emir ve yasaklarını hiç noksansız ve çekinmeden tebliğ ederler. Hiçbir zaman, Allah'ın emirlerini tebliğ etmekten kendilerini müsteğni kabul etmezler. Her durum ve her şart altında Allah'ın emir ve yasaklarını insanlara duyururlar.

Fetânet: Son derece zekîdirler. İnsanların en üstün zekâli kişileri peygamberlerdir.

Ismet: Mâsumdurlar; günah işlemekten uzaktırlar. Cenab-ı Allah, peygamberlerini günah işlemekten korumuştur.

Bizim Peygamberimizin diğer peygamberlerden ayrı beş vasfı daha vardır:

Bütün peygamberlerden efdâldir (Üstündür).

Bütün insanlara ve cinlere gönderilmiştir.

Peygamberler silsilesinin son halkası (Hâtemü'l-Enbiyâ) yâni son peygamberdir. Ondan sonra peygamber gelmeyecektir.

Bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.

Şerîatı, kıyâmete kadar devam edecektir.

Peygamberlerin Bazı Vasıfları

Peygamberlik sanat değildir. Allah vergisidir. Çalışmakla kişi peygamber olmaz.

Peygamberler erkektirler.

Kâmil ve mükemmeldirler.

İç ve dış güzelliğe sahiptirler. Çirkin değiller.

Akıl, zekâ ve fetânette (anlayışta), rey (görüş) ve tedbirde en üstün insanlardır.

Nesepleri meşru ve meşhurdur.

Anne ve babaları zamanın makbul insanlarıdır.

Peygamberler, fesih ve beliğdirler.

Adi sanatlar ile uğraşmazlar.

Günah işlemekten masumdurlar.

Yüz kızartıcı her türlü hatadan korunmuşturlar.

Allahın emirlerini kullarına bildirirler.

Hiçbir ortamda tebliği terketmezler.

Peygamberler, zeki ve hafizası kuvvetlidir.

Peygamberler doğru sözlüdür. Onlardan asla yalan sadır olmaz.

Peygamberler güvenilir kişilerdir.

Hiçbir şeye hainlik sadır olmaz .

Peygamberler nefret ettirici işler yapmazlar.

Peygamberler, tebliğe mani olan hastalıklara yakalanmazlar.

Peygamberler, tiksindirici, aşağılayıcı, pis kokulu ve nefreti mucip hastalıklardan korunmıştur.

Hiçbir peygamber savaşta şehid düşmemiştir.

Peygamberler güzel ahlak sahibidirler. Güzel ahlakla ilgisi olmayan bütün rivâyetler yalandır.

Peygamberlerin terleri misk gibi kokar. Peygamberler pis kokmazlar.

Her peygamberin yanında onu şeytan koruyan ve şeytanın melek şekline girip kendisine yaklaşmasına mani olmaya çalışan vazifeli bir melek vardır.

Peygamberler şiir söylemezler. Şiir yazmazlar.

Peygamberler asla ihtilam olmazlar.

Peygamberler asla esnemezlerdi.

Her peygamberin müzicesi kendi ümmetinin içinde meşhur ve makbûl olan şeyin cinsinden olur.

Peygamberler genelde kırk yaşlarında nübüvvet verilmiştir. Ancak Hazret-i Süleyman, Hz. İsa ve Hz. Yahya'nın daha küçük yaşlarda peygamber olduğu rivâyet edilir.

Nuh ve Lut Aleyhisselâm'ın hanımları kâfirdiler; ama namuslu kadınlardı…

Hiçi bir peygamberin hanımı, annesi, kızı ve diğer akrabası zina etmemiştir.

Peygamberlere söven kişi mürted olur. Dinden çıkar.

Bütün peygamberlere iman ederiz.

O HİKAYE YAHUDİ UYDURMASI

Peygamberler nerede vefat ederlerse orada defin olunurlar. Cenazeleri başka yere taşınmaz. (Yusuf Aleyhisselâm hariç)

Peygamberlerden sadece kâinatın Efendisi (s.a.v.) Hazretleri ile Hazret-i ibrâhimin kabir yerleri kesin bellidir. Diğer peygamberlerin kabirleri katî olarak belli değildir.

Peygamberler bütün işlerini vahye göre yaparlar.

Vahyin olmadığı bir konuda peygamberler, ictihad ederler, ictihadlarında isâbet ederler. Eğer azıcık isâbetsizlik olsa hemen vahiy gelir onlara doğruyu Allah bildirir.

Peygamberler azledilmezler.

Peygamberler, bütün ayıplardan uzaktırlar.

Peygamberler, kimseye kötülük ve hile yapmazlar. Peygamberler, Allah'ın emir ve yasaklarını insanlara tebliğ ederler. Allah şefaatlerinden mahrum etmesin. (1) Amin.

Peygamberler hakkında okuduğumuz bir kıssa eğer bu şartlardan biriyle çekişiyorsa elbette o hikâye bir Yahudi uydurmasıdır.

Peygamberlerden nakıl edilen veya rivâyet olunmuş kıssalar, hikâyeler ve işler, günaha işâret onlar; eğer mütevâtir olmayıp; da haberi ahad ise nakledilen bütün rivâyetler merdudtur. Asla kabul edilemezler… Tevâtür olanlar, ise zâhirinin dışına çevirilir, te'vil edilir. Te'vile imkan yoksa terkedilir. (2)

Kitap ve sünnete mühâlif olan bir tevâtür, asla kabul edilmez. Tevâtürün makbul olması için, gerçek ve hakikat ile zıtlaşmaması gerekir.

MUSA ALEYHİSSELÂM

Yusuf Aleyhisselâm’ın (3) Mısır’a azîz olmasının üzerine uzun bir süre geçmişti.

Firavun (4) Yahudîleri emri altına almıştı.

Firavun, Yahudîleri, sınıflara ayırtmıştı.

Yahudîler sınıf sınıftı.

Bir sınıf yapı işlerinde,

Bir sınıf, ziraat işlerinde

Bir sınıf, şehrin pisliğini temizleme işlerinde kullanılıyordu.

Yahudîlerin içerisinde sanatı olmayanlara ise ağır vergiler yüklenmişti.

Çalışamayacak durumda olanlardan ise, cizye (vergi) alınıyordu. (5)

Yahudîlerden hayat vergisi alınıyordu.

Onlara zulmün en kötüsü yapılıyordu. (6)

Firavun, Yahudîlere büyük zulümler ediyordu.

Kendi putlarını yaptırıp halkı onlara tapmaya zorluyordu.

-“Ben sizin en yüce (en büyük) rabbinizim!” dedi. (7) Yahudîler büyük bir zillet ve meskenetin içine girmişlerdi.

Aşağılık kompleksi bütün benliklerini kaplamıştı.

Tutunacak bir dalları yoktu.

Acınacak bir haldeydiler.

İnsanlıktan çıkmışlardı.

Yahudîler, Firavun ve onun akrabaları olan Kıptilerin angarya işlerinde çalışmak mecburiyetinde idi.

Firavun ve onun akrabaları Yahudîlerden istedikleri şahısların yakasından tutup işlerinde ücretsiz olarak çalıştırabiliyorlardı.

Peygamberlerin yolundan çıkan Yahudîler, kendi aralarında kabilelere bölünmüştü.

Bölük pörçüktüler.

Yahudiler, kabilelere bölünmüştüler.

Tam on iki kabile olmuştu.

Kabileler birlerinden kopuktu.

Birbirlerinden maddeten ve manen koparılmıştı.

Her bir kabile ayrı bir baş çekiyordu.

Kabilelerde oymaklara, ailelere bölünmüştü.

Yahudîler, güdülen bir hayvan durumuna düşmüşlerdi.

Dinî duygularını da kaybetmişlerdi.

Yahudîler, Firavun’un zulmü altında inim inim inliyorlardı.

KAÇACAK DELİK ARIYORLARDI

Yahudîler, kendilerine zulüm ve bin bir türlü işkence eden Firavun’un yüzünü görme şerefinden! mahrumdular. (8)

Bir Yahudî’nin Firavun’un yüzüne bakması yasaktı.

Firavun, şehirde geziye çıktığı zaman, önünde çavuşları yürür ve halka Firavun’un gelmekte olduğunu duyururdu.

Çavuşların:

-“Firavun Geliyor! Firavun Geliyor!”, sesini işiten, Yahudîler, kaçacak delik arıyorlardı.

Eğer orada bir duvar varsa elleriyle yüzlerini kapatıp; hemen yüzüstü duvara yaslanırlardı…

Duvar bulunmazsa yüzü koyun yere yatmak mecburiyetindeydiler.

Yahudîlerin düşmüş oldukları zillet, meskenet ve ruh halini siz düşünün…

Yahudîler, kendilerini birleştirecek, kendilerini Firavun’un zulmünden kurtaracak bir önder bekliyorlardı.

Firavun bir rüyâ gördü.

Firavun, görmüş olduğu rüyâ’yı kâhin ve sihirbazlara tabir ettirdi.

Onlar kendisine,

-“İsrâil Oğulları içinden çıkacak olan bir erkek çocuk senin helâk olmana sebep olacaktır” demeleri üzerine Yahudîlerin erkek çocuklarını öldürüyor, kız çocuklarına dokunmuyordu." (9)

Kız ve kadınlarına her türlü kötülüğü revâ görüyordu. Onlara birer câriye gözüyle bakıyordu.

Firavun, Şeddâd (10) ve Nemrud (11) gibi ilahlık iddiasına kalkışmış, halkı kendisine ve kendi sûretinde yaptırdığı put ve heykellere taptırıyordu.

Musa Aleyhisselâm, insanların büyük bir bekleyiş içinde olduğu bir dönemde dünyaya şeref verdi.

Ona ve bütün peygamberlere salât-ü selâm olsun.

KAYNAKLAR

(1) Mir'ât-ı kâinât, c. 1, s. 382-388

(2) Sırrı Paşa, Nakdu'l-Kelâm Fî Akâidi'l-islâm, s. 300, Dersaadet-1324

(3) Yusuf Aleyhisselâm, Yakub Aleyhisselâm’ın oğlu ve Mısır halkına gönderilen peygamberdir. Annesinin adı Râhil’dir. Kardeşleri tarafından “kölemizdir”, diyerek satıldı ve Mısır’a geldi.., Mısır’da saraya satıldı. Güzellikte ve iffetteki hali meşhurdur. Hayatı hakkında daha geniş bilgi için Yusuf sûresine bakınız.


(4) Firavun, eski Mısır hükümdârlarına verilen isimdir. Mısır’a hâkim olan 26 (yirmi altı) firavun sülâlesi vardı. Hazret-i Musa’nın zamanında İsrâil Oğullarına en çok kötülük eden Firavun’un adı Velid bin Mus’ab idi. Ölümünden binlerce sene sonra cesedi Kızıldeniz e bulundu. Firavun’un cesedi şimdi Londra’daki, British Museum’da teşhir edilmektedir.

(5) Tarihu't-Taberî, Tarihü'l-ümem ve'l-mülük, c. 1, s. 232, Darül-Kütübi'l-ilmiyye, Beyrut. 2001

(6) Ebû İshâk, Ahmed bin Muhammed bin İbrâhim, es-Sa’lebî, Aracisu’l-Mecâlis s. 166-167, 1312

(7) En-Naziât: 79/24

(8) Şerh-i Mesnevî, c. 9, s. 217, Tarihü’l-Mevlevî,

(9) Ebû’l-Fidâe İsmail İbni Kesîr, Kısasu’l-Enbiyâ, c.2, s.5, Talik ve Tahkik, Abdülkadir Ahmed Atâ, Darü’l-İhyâu’t-Türâsi’l-Arabiy-Beyrut; İbni Esîr, El-Kâmil fit-Tarih Tercümesi, c. 1, s. 163, Çeviren Abdullah Köşe, Bahar Yayınları, İstanbul-1989

(10) Şeddâd, Âd, kavminin hükümdârıydı. Putperestti. Kendi putunu yaptırmıştı. Halkı kendisine tapmaya zorluyordu. Kendisine tapmayan insanları acımasızca feci bir şekilde öldürüyordu. Cenab-ı Allâh onlara Hûd Aleyhisselâm’ı gönderdi. Hud Aleyhisselam'a inanmadılar. Allâh onu, inançsız kavmini ve yalancı cennetini, “berdü’l-acûz-kocakarı soğukları”nda “Sarsar” rüzgarıyla savurdu. Helâk oldular.

(11) Nemrud, Hazreti İbrahim'in döneminde yaşayan keldânî kavminin en zâlim hükümdarıdır. Dünyâ’nın meskûn bölgelerine hakim olan dört kişiden biridir. (Dünyaya dört kişi hakim olmuştur: ikisi mümin ikisi de kafir idi. Müminler Hazreti Zülkarneyn ile Süleyman Aleyhisselam; kafirler ise Nemrud ile Buhtunnasır idi) İlahlık davasında bulundu ve insanların kendisine secde etmelerini emretti. Hazreti İbrahim Aleyhisselam onu ve kavmini uyardı ise de dinlemedi. İbrahim Aleyhisselam'ı ateşe attı. Ateş gül bahçesi oldu. Nemrud genzine giren bir sivri sinek tarafında öldürüldü.