Yahudilerin Cenab-ı Allah'a iftiralar ettiler. Yahudiler, Allah'ın eli bağlıdır, dediler Yahudiler, Allah'ın eli sıkıdır, dediler. Yahudiler, Allah, cimridir, dediler. Rezzâk, kerim, Rahman ve Rahim olan Cenab-ı Allah, şöyle buyurdu:

-"Yahudiler, "Allah'ın eli çok sıkı (bağlIdı) dır" (cimridir), dediler. Söyledikleri söz sebebiyle onların elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar! Aksine Allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onların çoğunun azgınlığını ve küfrünü azdırıyor. Biz, onların aralarına tâ kıyamete kadar düşmanlık ve kin atmışızdır. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar. Şüphesiz Allah bozguncuları sevmez." (1) Yahudiler, sürekli yeryüzünde fesat ateşini tutuşturdukları, yeryüzünde bozgunculuk çıkarttıkları ve insanları birbirlerine düşürdükleri halde, Cenab-ı Allah, yine onlara rızık vermektedir. Bu hadise bile Cenab-ı Allah'ın ne kadar cömert olduğunu göstermektedir. Cenab-ı Allah'a cimrilik isnadında bulunan Yahudiler, Allahın peygamberlerine ve salih kullarına her türlü zulmü ve iftirayı revâ göreceklerdir. Gördüler de.

İbrâhim Aleyhisselâm Kimler Yakındır

İbrâhim Aleyhisselâm'a yakın Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri ve onun hayırlı ümmetidir.

Çünkü ümmet-i merhume, Hazret-i İbrâhim'in milletidirler.

Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri ve ümmetinin İbrâhim Aleyhisselâm'a yakın olduğunu şöyle ifâde etmektedir:

"- Doğrusu onların İbrahim'e en yakın olanı, ona uyanlar, şu Peygamber ve iman edenlerdir. Allah da müminlerin dostudur.

- Kitap ehlinden bir grup sizi saptırmak istediler, halbuki sırf kendilerini saptırıyorlar da farkına varmıyorlar.

- Ey kitap ehli! (gerçeği) gördüğünüz halde, niçin Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?

- Ey kitap ehli! Niçin hakkı batıla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?" (2)

EDEBİ ÖLÜME MAHKUM EDİLDİLER

Küreselleşen bir dünyada yaşıyoruz. Dünya, büyük bir globalleşme doğru gidiyor. Hızlı bir şekilde hareket ediyor. Dünya kamuoyu'na globalism fikirleri hâkim. İlk bahar'da karların erimesiyle dol dolu akıp, önüne çıkan, asırlık ağaçları bile yerinden söken, sel gibi, üzerimize gelen, globalleşme hareketi ve akıntısının daşında kalmamız mümkün değildir.

İslâm evrenseldir. Bütün çağların, mekanların ve varlıkların üstündedir. Globalleşmenin lehinde veya aleyinde olmak ayrı bir konudur. Küreselleşen bu yeni dünya tebliğ görevimizi yapmakta bir hizmet aracı olabilir. Tarihe. Özellikle Bilim Tarihine baktığımız zaman, bir çok Avrupalı dâhi insan ve bilginleri Yahudiliğin ırkçı ilah inancından ve Hıristiyanlığın “teslis” (3) akidesinden dolayı dinlerinden uzaklaşmış ve Müslümanlık hakkında sağlıklı bir bilgiye sahip olmadıklarından da hep büyük bunalımlar içinde bocalamışlardır. Batılı filozof ve bilginlerin, hayat hikâyelerini okuduğumuz zaman, onların İslam dini ile müşerref olmalarına ve İslam dinin anlattığı gibi bir ma’bud-i hakikiye inanıp ebedi kurtuluşa ermelerine çok yaklaştıklarını görürüz. Her biri kendi mesleklerinde insanlığa büyük hizmetler etmiş, kafa yormuş olan bilim adamlarının ve filozofların, İslamiyetle müşerref olmalarına kıl payı kaldığı halde, iletişim ve diyalog eksikliğinden ve İslâm dini hakkında sağlıklı bir bilgiye sahip olmayışlarından; tahrif edilmiş, akıl ve mantık dışı dinlerinin hurâfelerden meydana gelen inanç çıkmazında bocalamış veya “ateizmin” kör kuyusunda ebedî ölüme mahkum edilmişlerdir.

YAHUDİLER PEYGAMBERLERİ ÖLDÜRDÜ MÜ?

Yahudiler, gerçekten peygamberleri öldürmüşler mi?

Ancak Yahudiler tarafından yönetilecek olan bu soraya cevap vermek lazım.

Yahudiler, peygamberleri öldürdüler.

Kendi varlığımızdan şüphe edebiliriz; ama Yahudilerin peygamberleri öldürmelerinden asla tereddüdümüz olamalıdır.

Yahudiler bir çok peygamber öldürdü.

Cenab-ı Allah, Kur'an Kerim'de Yahudilerin peygamberleri öldürmeleri hakkında şöyle buyurmaktadır:

-"Hani bir zamanlar, "Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, yeter artık bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın." dediniz. O da size "O üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya konaklayın o vakit istediğiniz elbette olacaktır." dedi. Üzerlerine zillet ve meskenet damgası vuruldu ve nihayet Allah'dan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu, çünkü Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Evet öyle oldu, çünkü isyana dalıyorlar ve aşırı gidiyorlardı. (4)

-"Celâlim hakkı için Musa'ya o kitabı verdik, arkasından birtakım peygamberler de gönderdik, hele Meryem oğlu İsa'ya apaçık mucizeler verdik, onu Rûhu'l-Kudüs ile de destekledik. Size nefislerinizin hoşlanmayacağı bir emirle gelen her peygambere kafa mı tutacaksınız? Kibrinize dokunduğu için onların bir kısmına yalan diyecek, bir kısmını da öldürecek misiniz?" (5)

-"Onlara, "Allah ne indirdiyse ona iman edin." denildiği zaman, onlar "Biz kendimize indirilene iman ederiz." derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Oysa yanlarındaki Tevrat'ı tasdik eden gerçek vahiy odur. Onlara de ki; "Peki madem gerçek mümin sizsiniz de ne diye daha önce Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?" (6)

-"Allah'ın âyetlerini inkâr edenler ve haksız yere peygamberleri öldürenler, insanlar içinde adaleti emredenlerin canına kıyanlar yok mu? Bunları acıklı bir azapla müjdele!" (7)

-"Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, üzerlerine alçaklık damgası vurulmuştur. Meğer ki Allah'ın ipine ve insanlar (müminler)ın ahdine sığınmış olsunlar. Onlar Allah'ın hışmına uğradılar ve üzerlerine de miskinlik damgası vuruldu. Bunun sebebi, onların Allah'ın âyetlerini inkâr etmiş olmaları ve haksız yere peygamberleri öldürmeleridir. Ayrıca isyan etmiş ve haddi de aşmışlardı." (8)

-"Allah, "Şüphesiz Allah fakirdir, biz zenginiz." diyenlerin lafını elbette duymuştur. Onların söylediklerini ve peygamberleri haksız yere öldürmelerini yazacağız ve şöyle diyeceğiz: "Tadın o yakıcı azabı!" (9)

-"Ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiç bir peygambere iman etmeyeceğimize dair Allah bize ahidde bulundu." diyenlere de ki: "Benden önce size bazı peygamberler açık belgelerle ve sizin dediğiniz şeyle geldi. Eğer doğru insanlarsanız, ya onları niçin öldürdünüz?" (10)

-"Verdikleri sözden dönmeleri, Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberlerini öldürmeleri ve "kalblerimiz kılıflıdır" demelerinden dolayı (başlarına türlü belalar verdik). Doğrusu Allah, inkârları sebebiyle onların kalplerini mühürlemiştir. Pek azı hariç onlar inanmazlar." (11)

-"Andolsun biz, İsrailoğulları'ndan söz aldık ve onlara peygamberler gönderdik. Fakat ne zaman onlara bir peygamber nefislerinin hoşlanmadığı bir şey getirmişse, bunlardan bir kısmını yalanlamışlar, bir kısmını da öldürmüşlerdir." (12)

Bu âyet-i kerimelerden sonra, Yahudilerin peygamber öldürüp öldürmediği hakkında şüphe etmek; akıl kârı değildir.

Elbetteki Yahudiler, Peygamberleri öldürmüşler.

Bir değil ve hemde bir çok peygamber öldürdüler.

Yahudilerin, peygamberleri öldürdüğünü inkâr etmek; Kur'ân-ı Kerim’in inkârına varacağı için; küfür sayılır.

Kur'ân-ı Kerim'e aykırı düşünmekten Allah'a sığınmak lazım.

Yahudiler, bütün peygamberlere eziyet ettikleri muhakkak; ama öldürdükleri peygamberlerin sayısında âlimler ihtilaf etmişlerdir.

KAYNAKLAR

(1) El-Mâide: 5/64

(2) Âl-i İmrân: 3/68,69,70,71

(3) Teslis,Hıristiyanların Allâh inancıdır. Bugünkü Hıristiyanlık, Teslis (üçleme) esası üzerine kurulmuştur. Onlara göre: Allâh, üç unsurdan meydana gelmiştir. Onlar: "Baba", "Oğul" ve "Ruh'ul-Kudüs"dür. İşte buna Hıristiyanlıkta “Teslis (üçleme)” denir. Baba, Allâh'dır. Oğul (Mesih), Hazreti İsâdır. Ruh'ül-kudüs, baba ve oğuldan peyda olmuş, kuvvet, kudret ve mukaddes ruh. Üçünün de mahiyetleri ve cevherleri birdir. Üçü de birbirinden farksız olarak ezelîdir. Fakat var olmalarından az bir fark vardır. Baba kendiliğinden vardır, oğul babadan varlığını almış; ruh'ül kudüs ise hem baba ve hem oğuldan meydana gelmiştir. Yeryüzü Hazreti Ademin işlemiş olduğu günah ile kirlenmişti. O günâhın zulmetinden insanlığı kurtarmak için, Allâh, oğlu İsâ'yı gönderdi. Mesih, bedenleşerek bâkire Meryem'in rahmine intikal etti. Üzerinden normal hamilelik müddeti geçtikten sonra dünyaya geldi. Rüşd çağına gelince insanları kedisine ve babasına iman etmeye davet etti. Zamanı gelince Allâh, insan eliyle oğlu İsâ'nın kanını akıttırdı ki, yer yüzü temizlensin. Müslümanlar, cehaletleri nispetinde dinlerinden uzaklaştıkları gibi batılılarda bilgileri nispetinde Hıristiyanlıktan uzaklaşmaktadırlar. Çünkü, Avrupa da okuyan, kafasını çalıştıran, ilim ve kültürde ilerleyen ilim ehli, kendi dinlerinden uzaklaşmanın sebebi, onların bu mantıksızca Allâh düşüncelerinden ileri gelmektedir. Eğer bizler ilim ehline, fen bilginlerine ve filozoflara İslâm inancına göre Cenab-ı Allâh’ı mübârek sıfat ve güzel isimleriyle anlatabilsek bütün bilginler, hemen bizi kabul ederler. İletişim noksanlığı ve bizim vazifemizi ihmal etmemizden dolayı bir çok filozof ve bilgin Hıristiyanlığın teslis inancını akıl ve mantık dışı bularak ateizm’in karanlık dünyasında yollarını kaybetmekte veya bunalıma girmektedirler. Çünkü onların okudukları bütün ilimler, onlara Allâh’ın varlığını ispatlamakta, ama Kilise ve Papazlardan öğrendikleri İlâh ise akıl ve mantık dışı kalmaktadır. Onlara İslâm itikadına göre Cenab-ı Allâh anlatılmaldır.

(4) Bakara: 2/61

(5) Bakara: 2/87

(6) Bakara: 2/91

(7) Al-i İmrân: 3/21

(8) Âl-i İmrân: 3/112

(9) Âl-i İmrân: 3/181

(10) Âl-i İmrân 3/183

(11) En-Nisâ: 4/155

(12) El-Mâide: 5/70