Doğu Türkistan Uygur özerk bölgesinden Çin Halk Cumhuriyeti'nden zulüm gördükleri gerekçesiyle kaçan Uygur Türkleri, dünyanın dört bir yanına dağılmış durumda. Geçen haftalara kadar ABD Dışişleri Bakanlığı görevini yürüten Mike Pompeo Çin'in bölgedeki davranışlarının soykırıma vardığını söylemiş Çin ise Pompeo'nun iddialarını 'ölçüsüz yalanlar' olarak tanımlamıştı.

Çin'den kaçıp Türkiye'ye gelen pek çok Uygur vatandaşı var. Türkiye'deki Uygurların gözü kulağı ise şu sıralar Çin'le imzalanan suçlu iadesi anlaşmasında.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 30 Aralık 2020'de yaptığı açıklamada Çin'le imzalanan 'Suçluların İadesi Anlaşması'nın henüz Meclis'te onaylanmadığını söylemiş ve Pekin yönetiminin Uygurlarla ilgili iade taleplerinin de Ankara'da karşılık bulmadığını ifade etmişti.

Bakan Çavuşoğlu'nun açıklamasına göre; Çin'le olan bu anlaşmayı 'Türkiye Uygurları Çin'e teslim edecek' diye yorumlamak yanlış. Ancak Uygurlar yine de tedirgin. Bu tedirginliği ve anlaşmanın Meclis'te onaylanma ihtimalini insan hakları ve Uygur meselesi konusunda uzman hukukçu Ankara Hacıbayram Veli Üniversitesi'nden (eski Gazi Üniversitesi) Profesör İlyas Doğan ve Türkiye'de doktora eğitimine devam eden Uygur Türkü Yakup M. ile konuştuk.

'ÇİN'İN TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ ETKİSİ ARTTI'

Doğan sözlerine Çin'in son yıllarda Türkiye üzerinde geçmişe nazaran daha fazla etkisi olduğunu anlatarak başlıyor. Profesör İlyas Doğan, 'Çin'e bakarsanız doğumdan Müslüman olan, Türk halklarından birine mensup olan herkes teröristtir. Dolayısıyla bu anlaşma onaylandığı takdirde Türkiye'de bulunan ve Türk vatandaşlığı alamamış bütün Doğu Türkistan Türkleri için iade riski güçlü bir şekilde mevcuttur' ifadesini kullandı.


Doğan son zamanlarda kendisine ulaşan Uygur Türkleri olduğunu anlatarak, 'Evlerine polis geldiğini ve 'senin Türkiye'de başka akraban var mı?' şeklinde notlar alıp gittiğini söylüyorlar. Kimi kimsesi olmayanlar, yalnız olanlar özellikle büyük risk altında' değerlendirmesinde bulundu.

İlyas Doğan'a göre Uygur Türkleri Türk vatandaşlığına geçse bile başka bir ülkede yakalanıp Çin'e geri gönderilme riskleri var.

Doğan, Türkiye'de ikamet eden Uygur vatandaşlarının ağırlıklı olarak Çin rejimine karşı olduğunu söylüyor.

Geçen günlerde tutuklanan Uygur Türkü Abdullah Metseydi'nin eşiyle telefonda konuştuğunu aktaran Doğan, 'Eşi gayet güzel Türkçe konuşan biri. Çin adına beyanatlarda bulunduğu söylenmiş. Abdullah, Sefaköy'de bir kapıcı dairesinde yaşayan, gündelik işlerde çalışan biri. Eğitimli biri aynı zamanda. Çin rejimine muhalif biri doğru ama Çin rejimine muhalif olmakla suçlayan biz miyiz? Yoksa Çin'in kendisi midir?' ifadelerini kullandı.

ANAYASA VE ULUSLARARASI HUKUK NE DİYOR?

İade anlaşmasını okuduğunda anlaşmada 'siyasi suçlular iade edilmez' gibi bir hükmün bulunmadığını belirten Doğan itirazlarını şöyle açıyor:

6458 sayılı 'Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nda diyor ki, bir kimse iade edildiği takdirde ırkından, kültürel veya dini mensubiyetinden dolayı zulme uğrayacaksa, bu kişi iade edilmez. Bir başka maddede de deniliyor ki ölüm cezası bulunan ülkeye iade yapılamaz. Çin'de işkence var, bu çok yaygın. Kurdukları toplama kamplarında yapılanlar zaten tüyler ürpertici. Ayrıca ölüm cezası rutin bir uygulama gibi hayata geçirilmektedir. Böyle olunca aslında Doğu Türkistan'dan gelen hiç kimsenin Çin'e iade edilmemesi gerekir ama bu böyle olmamış geçmişte. Son 3-4 yılda da iade edilenler var.

'SON AYLARDA GÖZALTINA ALMALAR ARTTI'

İstanbul'da uluslararası ilişkiler alanında doktora eğitimine devam eden Yakup M. ise Türkiye'ye yıllar önce lisans eğitimi almak için gelmiş. Yakup M. İstanbul'da kendisi gibi Uygur Türkü olan eşi, annesi ve kız kardeşi ile yaşıyor. Ayrıca iki kuzeni de onlarla birlikte.

2017 yılından beri Doğu Türkistan'daki babasından haber alamadığını söyleyen Yakup M., 'Son iki üç haftada Sefaköy ve Zeytinburnu'nda bulunan Uygurların evine baskın yapıldığı ve gözaltına alındıklarına dair haberler alıyoruz. Gönderme merkezine götürülenler var. Birkaç aylık süren bir inceleme sonucu suçsuz olduğu veya yanlışlıkla tutuklandığı belirlenerek serbest bırakılanlar da var. Buna benzer birkaç vaka gerçekleşince Uygurlar da haliyle tedirgin olmaya başladılar' değerlendirmesinde bulundu.


'Çin'in terörist tanımı oldukça geniş!' diyen Yakup, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin başkenti olan Urumçi'de, yani Doğu Türkistan diye adlandırılan bölgede büyümüş. Yakup, Çin'in 'terör' bakış açısını şöyle aktarıyor: Namaza gitmek, dini usulle yapılan bir cenaze törenine katılmak, vaaz dinlemek, sakal bırakmak, başörtüsü takmak, çocuklarına ana dilini öğretmek veya kuran öğretmek gibi çok basit, gündelik hayatın bir parçası olarak bilinen birçok aktivite terörist unsuru içeren aktiviteler olarak karşımıza çıkıyor.

'BEN YASAL YOLLARLA GELDİM AMA…'

'Ben burada öğrenciyim. Tamamen yasal yollarla geldim. Çin vatandaşıyım, lisansımı ve yüksek lisansımı Türkiye'de yaptım. Doktoramı da burada yapıyorum. İkametgah iznim var ama memlekete dönemiyorum' diyen Yakup, 'Çünkü Türkiye'de bulunmam dahi bir suç teşkil edecek. Burada bulunmam Çin açısından 'tedavi edilmesi gereken ideolojik hastalığa bulaşma olasılığımı' gösteriyor. Düşünün böyle bir ortamdan geliyorum.'

Yakup'a göre Türkiye'deki Uygurların çoğu siyasi bir mücadele vermeseler bile yurt dışında bulundukları ve geri gitmedikleri için Çin'e göre bir tehdit unsuru. Yakup, Çin'in Türkiye'ye uzun dönem vatandaşlık başvurusunda bulunan Uygurların da bir tehdit gibi algılandığını söylüyor.

'İKAMETGÂH İZNİ OLMAYANLARIN İŞİ ZOR'

Yakup M., 'Suçluların İadesi Anlaşması'nın onaylanması durumunda ilk etapta ikametgah izni olmayan herkesin risk altında olacağı görüşünde. 'Vatandaş olan Uygurlar biraz daha güvende olabilir ama diğerleri için aynı durum geçerli değil' diyen Yakup, sözlerini şöyle noktalıyor: 'İkamet izniyle kalan Uygurlar veya Türkiye'de bir güvencesi olmayan Uygurlar, Çin'e veya üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilme riskiyle karşı karşıyalar.'