TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, çölleşmenin, dünyada karasal alanın yüzde 25'ini oluşturan 4 milyar hektar alanı, 168 ülkede ise 1,5 milyar insanın hayatını doğrudan etkilediğini belirterek, "Verimli tarım arazilerimizin çölleşmesi riskine karşı tedbir almak hem bugün için hem de gelecek kuşakların haklarını koruyabilmek için hepimizin sorumluğudur." ifadelerini kullandı.

Tema Vakfından yapılan açıklamaya göre, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından her sene 17 Haziran'da kutlanan Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü, bu yıl tüketim ve toprak arasındaki bağlantıya odaklanıyor.

Bu yıl "sürdürülebilir üretim ve tüketim" temasına odaklanan Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü'nde TEMA Vakfı, sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaştırılmasının ve tahribata uğramış tarım arazilerinin rehabilitasyonunun herkesin görevi olduğunu belirterek, herkesi yalnızca bugün için değil, aynı zamanda gelecek için sorumlu davranmaya çağırdı.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Deniz Ataç, toprağın "yaşam" anlamına geldiğini vurgulayarak, verimli tarım arazilerinin çölleşmesi riskine karşı tedbir almanın, hem bugün hem de gelecek kuşakların haklarını korumak için herkesin sorumluluğu olduğunu kaydetti. Ataç, çölleşme ve kuraklıkla mücadele çalışmalarında, sürdürülebilir tarım arazi kullanımının sağlanması, bozuluma uğramış arazilerin restorasyonu, bireysel olarak tüketim alışkanlıklarının değişmesi gerektiğini belirterek, doğaya olan yükün azaltılması ve gıda israfının engellenmesi konularında herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğini kaydetti.

Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi'nde yapılan tanımda da belirtildiği gibi çölleşmenin kuraklık ve kurak alanlarla doğrudan ilişkili olduğunu belirten Ataç, kuraklık riski altındaki alanların aynı zamanda çölleşme riski altındaki alanları da ifade ettiğine değindi. Ataç, çölleşmenin iklim krizi, erozyon, toprak bozulumu, biyolojik çeşitlilik kaybı ve tarım arazilerinin tahribatı gibi birçok konu ile doğrudan ilişkili olduğunun altını çizdi.

"13,3 milyar ton gıda israf oluyor"

Deniz Ataç, nüfus artışı ve benzeri görülmemiş tüketimin başta toprak olmak üzere tüm doğal varlıklar üzerinde baskı yarattığını belirterek, 2050 yılında sadece gıda ihtiyacının karşılanması için iki Hindistan büyüklüğünde (yaklaşık 600 milyon hektar) ilave tarım arazisine ihtiyaç duyulacağına dikkati çekti. Ataç, şunları kaydetti:

"Bugün dünya nüfusunun 1/3'ü kurak bölgelerde yaşıyor ve bu ülkelerin yüzde 90'ı gelişmekte olan fakir ülkeler. Aynı şekilde dünya ekili tarım alanlarının yüzde 44'ü ve yetiştirilen canlı hayvan varlığının yüzde 50'si de kurak alanlarda. Toprak bozulumu nedeniyle dünyada verim artışı yüzde 10 azalırken, gelecek 10 yılda bu oranın yüzde 2 daha azalacağı ve verimde azalışın 2050 yılında kurak alanlarda yüzde 40'lara ulaşacağı tahmin ediliyor. Öte yandan Dünya'da 821 milyon insan açlık çekerken, gıdanın 1/3'ü (13,3 milyar ton) israf oluyor. İsraf edilen gıdanın ayak izi 1,4 milyar hektara yani dünya tarım alanlarının 1/3'üne denk geliyor. Gıda güvenliği açısından büyük önemi olan kurak alanlar toprak bozulumu nedeniyle verimliliğini kaybediyor. Açlığın önlenmesi ve gıda güvenliğinin sağlanması için tüketim alışkanlıklarımızı da tekrar gözden geçirmemiz gerekiyor."

Bir ton kumaşın boyanması için 20 ton suya ihtiyaç duyulurken, 1 tişörtün üretimi için 2 bin 500 litre su kullanıldığından bahseden Ataç, bugün su varlığının en büyük kısmının (yüzde 74) gıda üretiminde kullanıldığını belirtti. Ataç, gıda üretimi için suya olan ihtiyacın her geçen gün arttığını ve yapılan tahminlere göre gıda üretimi için 2050 yılında bu ihtiyacın bugünkü kullanıma oranla 3,5 kat artacağını ifade etti.

Türkiye'nin yaklaşık yüzde 80'i çölleşme riski altında

Türkiye Çölleşme Risk Haritası verilerine göre; Türkiye arazisinin yüzde 53'ünün orta, yüzde 26'sının ise yüksek çölleşme risk sınıfı içinde yer aldığını belirten Ataç, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Buna göre ülkemizin neredeyse yüzde 80'inin kaygıya değer düzeyde çölleşme riski altında bulunduğu görülmekte. Orta sınıftaki arazilerin bir kısmı ise çok yakın gelecekte yüksek çölleşme riski altında. Mevcut yüksek çölleşme sınıfındaki araziler ile yakın gelecekte çölleşme potansiyeli yüksek sahalar birlikte değerlendirildiğinde Türkiye yüzölçümünün yaklaşık yarısının yüksek çölleşme riski altında olduğu (yüzde 49'u) anlaşılıyor."

Toprak kaybı ve erozyon, en büyük sorun çölleşme ile toprağın üretkenliğini kaybettiğini vurgulayan Ataç, bu durumun kırsal fakirliğin artmasına ve dolayısıyla geliri toprağa bağlı olan insanların göç etmesine neden olduğunu belirtti.

TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ataç, görüşlerini şöyle aktardı:

"Küresel ölçekte son 20 yılda 10 milyon kişinin çölleşme nedeniyle göç ettiği tahmin ediliyor. Çölleşme, dünyada karasal alanın yüzde 25'ini oluşturan 4 milyar hektar alanı, 168 ülkede ise 1,5 milyar insanın hayatını doğrudan etkiliyor. Tarım arazilerinde de Dünya genelinde her yıl 12 milyon hektar tarım arazisi (3 Konya ili büyüklüğünde bir alan) tahribata uğruyor. Buna bağlı olarak tarımsal üretimde gelecek 10 yılda yüzde 2 azalma olacağı öngörülüyor. Türkiye'de de son 16 yılda yaklaşık 3,5 milyon hektar tarım arazisi (yaklaşık Konya ili kadar) tarım dışı amaçlara tahsis edilmiş ve ekolojik anlamda çöle dönüşmüş durumda. Tarım arazilerinin yüzde 59'u, meraların yüzde 64'ü, orman arazilerinin yüzde 54'ünde çeşitli şiddetlerde erozyon görülüyor. Küresel salgının bize hatırlattığı en önemli unsurlardan biri, sağlıklı yaşam için gıda güvencesine, gıda güvencesi için tarımsal üretime, tarımsal üretim için de verimli tarım topraklarına duyduğumuz ihtiyaç. Bu nedenle verimli tarım arazilerimizin çölleşmesi riskine karşı tedbir almak hem bugün için hem de gelecek kuşakların haklarını koruyabilmek için hepimizin sorumluğudur."