Kırsal mahalledeki etnografya müzesi ayrıca sadece o yöreye ait eşyaların bulunduğu müze özelliğini de taşıyor.

1991 yılına kadar eğitim hayatına devam eden Akbaş Kırsal Mahallesi’ndeki Cumhuriyet tarihinin ilk köy okulunu atıl vaziyetten kurtaran Psikolog Dr. Gülay Dayıcan, müzenin kurulma aşamasını İHA’ya anlattı. Dayıcan okulun virane görünümünden müzeye dönüştürülme süreci ile ilgili yaptığı açıklamada, “2000 yılında bu köye yerleştim. Bu okulun bir özelliği var. Burası Cumhuriyet tarihimizin ilk köy ilkokulu gibi bir özelliği var. Yerini tespit eden de Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Latife Hanım. 1991 yılından 2000 yılına kadar hiçbir bakım onarım görmeyen bina ve içindekiler harap halde, çatısı çökmüş, içinde bütün köyün, muhtarlığın ne kadar ardiyesi, tabutlar, cenaze levazımı hepsi var burada. Ve hayvanlar, buradaki odalarda buzağılar kalıyordu ve okul eşyalarının üzerlerinde. O halde görünce bizim içimiz parçalandı. Özellikle kız kardeşim bir öğretmen olarak buraya giremeyeceğim dedi. O zaman karar verdik; dedik ki biz burayı kurtaralım. Burası çünkü bir değer dedik ve tarihini de araştırmaya başladık. İçine gelip yavaş yavaş temizlemeye, kurtarabildiğimiz bazı kitapları köye yaptığımız kütüphaneye buradan taşıdık. En azından tahrip olmasın istedik. Daha sonra işin başına geçmek gerekti. Ben muhtar oldum. Benim muhtar olmamdaki en büyük neden bu binayı kurtarabilmektir. Dolayısıyla başladık elbirliğiyle. Önce bütün eşyaları kurtardık” dedi.

Hakkari’den bile ziyaretçimiz oldu

Bir dönem mahalle muhtarlığı görevinde de bulunan Psikolog Dr. Gülay Dayıcan, kurdukları etnografya müzesinin içeriği ile ilgili olarak da şunları söyledi:

“Şu anda mesela burada iki tane köy galerisi, bir tane de okuldan kurtarabildiğimiz eşyaları sergilediğimiz galeri bulunuyor. Tüm bunlar çok kıymetli bizim için. Bu bina şu anda gördüğünüz gibi değildi. Zaman içinde sıvalanmış, sıvalarla kapanmış, kemerler kırılmış, şu görünümün dışında başka bir görünümü vardı. Sonuç olarak ilk açılımını okulun biz 2010 yılında yaptık. Dolayısıyla Türkiye’nin hemen hemen her yerinde duyuldu. Duyan Hakkari’den dahi bizim müzemize gelen ziyaretçiler oldu. Bir müze ziyaret defterimiz vardı, o bitti ikinciyi açtık. Gönen geliyor. Bir de bizim müzemizin bir özelliği var. Burada dışarıdan hiçbir şey yoktur. Mesela hep karıştırılıyor, Tahtakuşlarda’da bir müze var, biz oraya gittik, gördük. Orada dünyanın her yerinden eser sergileniyor. Bu köyün özelliği tamamen otantik olması. Biz dışarıdan; ben de getireyim, şunu da koyun biz hiçbir şey almıyoruz. Burada görünen her obje bizim bizzat köyde yaşayan insanların, atalarımızın kullandığı alet, edevattan oluşuyor. Mesela öyle bir kültür oluştu ki köyde; şu anda 90 yaşın üzerinde yaşlılarımız var, onlar bu okulun öğrencileri ve biz yaşlılarımızı kaybedince onların torunları, çocukları mutlaka onlardan kalan bir eski eşyayı bize getiriyorlar. Diyorlar ki bunları alın müzeye koyun ninemizin, dedemizin adına yaşasın.”

Müzede neler var

Psikolog Dr. Gülay Dayıcan’ın önderliğinde hayata geçirilen Akbaş Etnografya Müzesi’nde 1928 yılında eğitim öğretime açılan okulun eşyaları, öğrencilere ait kayıtlar, sıralar, kara tahta ve kitaplar bulunuyor. Müzede ayrıca çoğu müze haline getirilen köyde okumuş insanların günlük hayatta kullandıkları eşyaların sergilenmesi gerçekleştiriliyor.