Özellikle 2018'den sonra, Türkiye'nin üyelik müzakeresi yürüten bir aday ülke olduğu gerçeğini gölgelemeye ve 'çok önemli ortak ve komşu' algısını yerleştirmeye çalışan Avrupa Birliği, bu doğrultuda sınırları zorlayan bir adım attı. AB Komisyonu, Komşuluk ve Genişleme Müzakereleri Genel Müdürlüğü'nde yeni bir organizasyona gitti. Türkiye, yeni organizasyon şemasında Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin yer aldığı birime kaydırıldı. Yeni birimin adı da 'Güney Komşuları ve Türkiye' oldu. Uzun süredir erozyona uğratılmaya çalışılan genişleme bağlantısı bu hamleyle daha da güçsüzleştirildi.

Üyelik müzakerelerinin yürütülmesi konusunda Türkiye'nin ana muhatabı konumunda olan AB Komisyonu, başlangıçta aday ülkeler arasında ayrıma izin vermeyen bir yaklaşıma sahipti.

O KARAR ETKİLİ

Organizasyon da bu anlayışa paraleldi. Ancak AB ülkelerinin Batı Balkanları ayrıcalıklı konuma sokma eğilimleri Komisyon'daki yaklaşıma da yansıdı. Türkiye, ilgili genel müdürlüğün 2019'daki organizasyon şemasında Batı Balkanlar'dan ayrı tutulsa da 'Strateji ve Türkiye' biriminde yer almış, 'Güney Komşuları' birimine kaydırılmamıştı. Yeni oluşturulan 'Güney Komşuları ve Türkiye' bölümü; Cezayir, Mısır, İsrail, Ürdün, Lübnan, Libya, Fas, Suriye, Tunus ve Filistin'i de kapsıyor. Gerek son dönemde artan söylemlerde gerekse AB Komisyonu'nun son adımında Türkiye'yle ilişkileri farklı bir kalıba oturtma çabasının ardındaki en önemli etkenlerden biri, Haziran 2018'de alınan ve 'AB Konseyi, Türkiye'nin AB'den daha da uzaklaştığını not eder' ifadesinin yer aldığı karar. AB dışişleri bakanları tarafından alınan ve liderlerin de destek verdikleri kararda, 'Türkiye'nin katılım müzakereleri efektif olarak durma noktasına geldi. Mevcut koşullar altında başka başlıkların açılması ya da kapanması düşünülemez' denilmişti.

ANKARA RAHATSIZ

Hürriyet'in haberine göre, genişleme sürecinde aday ülkeler arasında ayrıma gidilmesine karşı çıkan Ankara, yaşanan son gelişmeden oldukça rahatsız. AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Oliver Varhelyi'nin uzunca bir süredir bu yönde bir adım hazırlığı içinde olduğu biliniyordu. Türkiye ise başından itibaren böyle bir adımın olumsuz sonuçlar doğuracağı uyarısında ve kararın gözden geçirilmesinin yerinde olacağı telkininde bulunuyordu. AB Komisyonu nezdindeki telkinler ve sert çıkışlar belli bir fren etkisi yaratsa da sonucu değiştirmedi. Konu son olarak Varhelyi'nin 6-7 Eylül'de yaptığı Türkiye ziyaretinde de gündeme geldi.

BEKLENENİ VERMEDİ

BİR önceki 'Genişleme Komiseri' Avusturyalı Johannes Hahn ile görevinin son döneminde köprüleri atan Türkiye, Macar Oliver Varhelyi ile olumlu bir çizgi yakalama beklentisi içindeydi. Gelinen aşamada bu beklentinin karşılandığını söylemek zor. İlişkileri özellikle göç sorununa indirgeme çabasına çoğu AB yetkilisinde olduğu gibi Varhelyi'de de rastlanıyor. Türkiye konusunda konumunu ve Komiser ağırlığını kullanmadığı, sürece sahip çıkmadığı da sıkça işitilen yorumlar arasında yer alıyor. Türkiye'ye ilk resmi ziyaretini göreve gelmesinin üzerinden neredeyse iki yıl geçtikten sonra yapması da Varhelyi'nin yaklaşımın özeti niteliğinde.