Piyasalar, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki
darbe girişiminden aldığı ağır yarayı bir yılda sardı. Borsa
İstanbul'da BIST 100 endeksi, 15 Temmuz öncesindeki 83.000
seviyelerine ancak 6 ay sonra, bu yılın ocak ayında ulaştı. Aralık
2016'da gördüğü 71.792 seviyesinden başlattığı yükseliş trendini
aylık bazda 7 ay sürdüren BIST 100 endeksi, bu yılın ilk yarısında
rekor üstüne rekor kırarak 100.000 puanı aşmış olsa da dolar
bazında ancak 15 Temmuz öncesi seviyelere çıktı.
Dolar bazında, darbe girişimi öncesi 28.737 puanda seyreden endeks,
7 ayı aşan yükselişine karşın bir yıl sonra hala 28.500
seviyelerinde bulunuyor.
Analistler, darbe girişiminin olumsuz etkileri ile dünya
borsalarından negatif ayrışma sürecinin, Aralık 2016'dan itibaren
gerek Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) Türk lirasına
(TL) güveni artırıcı adımları gerekse ekonomi yönetiminin
teşvikleri ile sonlandığını belirtti.
Buna karşın dolar bazında ve fiyat/kazanç oranı bakımından hala
BIST 100 endeksinin yükseliş potansiyelinin devam ettiğini kaydeden
analistler, küresel risk iştahının devam etmesi durumunda diğer
borsalarla arasındaki getiri farkının kapanmaya devam etmesinin
beklenebileceğini söyledi.
Hain darbe girişiminin ardından 2016'nın ikinci yarısında Borsa
İstanbul pay piyasalarına alım yapmaya yanaşmayan yabancı
yatırımcının girişi sadece 35 milyon dolar ile sınırlı kalırken,
ekonomi ve para politikasında sağlanan güvenle bu yılın ilk 6
ayındaki net yabancı girişi 1 milyar 628 milyon dolara
yükseldi.
TL'nin değeri açısından darbe girişiminin faturası ağır
oldu
TL'nin diğer para birimleri karşısındaki değeri açısından ise darbe
girişiminin faturası daha ağır oldu. Yüzde 50 dolar, yüzde 50
avrodan hesaplanan döviz sepeti, darbe girişimi öncesinde 3,00-3,05
bandında yatay bir seyir izlerken, sonraki 6 aylık süreçte 4,05'e
kadar çıktı.
Bu yıl, 12 Ocak'ta gördüğü 4,0543 seviyesinden TCMB'nin attığı
adımlarla düşüşe geçen döviz sepeti, bugüne kadar yaklaşık yüzde 7
geriledi. Söz konusu dönemde dolar/TL 3,90'ın üzerinden 3,50'lere
inerken, avro/TL'deki düşüş uluslararası borsalarda avronun değer
kazanmasına paralel daha sınırlı oldu.
Analistler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Aralık 2016'da
yaptığı "dövizi olanlar satarak TL'ye dönsün" çağrısı ve TCMB'nin
güven artırıcı adımlarının döviz kurlarının ataklarını
sınırladığını ifade etti.
Darbe girişimi öncesi yüzde 8,5 seviyelerinde olan 2 yıl vadeli
gösterge tahvilin bileşik faizi ise yüzde 12'lerin üzerini
görmesinin ardından ekonomideki toparlanmanın etkisiyle yüzde 11,2
seviyelerinde dengelendi.
"Büyümenin hızlanarak süreceğini tahmin
ediyorum"
Turkey Macro View Consulting Kurucusu Serkan Özcan, konuya ilişkin
AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Türkiye'nin son bir yılda,
küresel ve jeopolitik sorunlara ve TL’nin rekor düşük seviyesine
inmesine rağmen alınan tedbirler sayesinde G20’de, Asya
ülkelerinden sonra en hızlı büyüyen ülke konumunu sürdürmeyi
başardığını kaydetti.
Kredi Garanti Fonu (KGF) ve maliye politikasında sahip olunan geniş
manevra alanının katalizör olarak kullanılmasıyla Türkiye
ekonomisinin ilk çeyrekte yüzde 5 büyüdüğünü ifade eden Özcan,
takip eden çeyreklerde de büyümenin hızlanarak süreceği tahmininde
bulundu.
Özcan, yatırımcıların bir ülkeye yatırım yaparken dikkate aldıkları
ana göstergenin büyüme olduğuna işaret ederek, son bir yılda
ekonomi yönetiminin aldığı tedbirlerin gayet yerinde ve ihtiyacı
karşılar nitelikte olduğunu vurguladı.
Darbe girişiminin ardından geride kalan bir yılda bazı negatif
algıların aksine, sermaye girişlerinin görece güçlü kalmaya devam
ettiğine dikkati çeken Özcan, özellikle şubat ayından itibaren
Merkez Bankası’nın makroekonomik riskleri dengelemek amacıyla
aldığı tedbirler ve ABD Başkanı Donald Trump’a yönelik endişelerin
azalmasıyla fon girişlerinin hızlandığını söyledi.
"TL cinsi varlıklarda çok daha olumlu fiyatlamalar
görülebilir"
Serkan Özcan, bölgesel çaptaki zorlu ekonomik ve siyasi konjonktüre
karşın Türkiye’ye son bir yılda doğrudan yabancı yatırım girişinin
10,6 milyar dolar ile cari açığın üçte birini finanse eder
seviyelere ulaştığını bildirdi.
Özcan, şubattan beri yabancı yatırımcıların nette 4,6 milyar dolar
devlet tahvili alarak toplam bono portföyündeki paylarını yüzde
18’den yüzde 21’e kadar yükselttiğini, ayrıca, son bir yılda 2,1
milyar dolarlık net hisse senedi alarak borsadaki paylarını yüzde
63’ten yüzde 66’ya taşıdıklarını kaydetti.
Bu süre zarfında TL’nin hem nominal hem reel olarak yüzde 4,5
değerlenmesine karşın hala uzun dönem ortalamasına göre oldukça
değersiz kaldığını belirten Özcan, şunları kaydetti:
"Makroekonomik istikrarı güçlendirerek TL’yi ideal seviyesine
yaklaştırabilmek ve salt yüksek getiri için değil, kalıcı bir güven
tesisini sağlayarak uzun vadeli yatırımları çekebilmek için
yatırımcı algısını renove edebilecek yapısal reformların
hızlandırılmasına ihtiyaç duyuluyor. Önümüzdeki dönemde yatırımcı
dostu ekonomik ortamı önceleyen ekonomi politikalarının hayata
geçirilmesi halinde TL cinsi varlıklarda çok daha olumlu
fiyatlamalar görülebilecektir."
Özcan, yılın ilk yarısında son 8 yılın en yüksek yatırımını çeken
gelişmekte olan ülke varlıklarının, ikinci yarıda özellikle küresel
faizlerdeki yükseliş ve önde gelen merkez bankalarına ilişkin
normalleşme beklentileri ışığında düzeltme yapabileceği
beklentisinin ön plana çıktığını söyledi.
Özcan, "TL, bu dönemde dolara karşı değer kaybetse dahi yatırımcı
ortamını iyileştirmeye odaklanıldığı müddetçe önümüzdeki dönemde
rakip ülkelerin para birimlerine kıyasla daha olumlu bir
fiyatlamaya maruz kalabilecek." dedi.
"Vatandaşlar, sağduyulu davranarak iktisadi faaliyeti
ayakta tuttu"
Ziraat Bankası Ekonomisti Bora Tamer Yılmaz da başarısız darbe
girişiminin ardından ekonomi yönetimi ve regülatörlerin, insan
hayatında belki de bir kere karşılaşabileceği nadir bir olay
karşısında çok isabetli adımlar atmayı başardığını, vatandaşların
da son derece sağduyulu davranarak iktisadi faaliyeti ayakta
tuttuğunu söyledi.
Hain darbe girişiminin ardından piyasalar henüz açılmadan likidite
garantisi sağlandığını, böylece piyasaların arz ve talep açısından
dengelenerek kendi fiyatlarını bulma şansına sahip olduğunu
kaydeden Yılmaz, Merkez Bankası'nın, olayların hemen akabinde
gerçekleştirdiği toplantı ile sadeleştirme adımlarını sürdürerek
işlerin normal akışında seyrettiği mesajını pekiştirdiğini, bunun
da piyasalara güven aşıladığını söyledi.
Yılmaz, "Makroihtiyati para politikaları, klasik para politikaları
ve maliye politikaları tam bir bütünleşik dahilinde ve literatüre
uygun şekilde sırasıyla devreye alındı." dedi.
Kriz sonrasında öğrenilen yeniliklerden birisinin de "döngüsel
tampon" kavramı olduğunu belirten Yılmaz, "Buna göre işler iyi
giderken tamponlar güçlendiriliyor ve kriz dönemlerinde hareket
alanı sağlanıyor, tıpkı 'ak akçe karar gün içindir' deyimindeki
gibi..." ifadelerini kullandı.
Yılmaz, daha önce finansal istikrarı gözetmek için sıkılaştırılan
kredi koşullarının darbe girişimi sonrasında rahatlatıldığını,
kredi kartı limitleri ve bireysel kredilere yönelik bazı sınırların
gevşetilerek kredi limiti artan hanehalkı üzerinden özel tüketim ve
toplam iç talep koşullarının canlı kalmasının sağlandığını
kaydetti.
Dünyanın en güçlü bütçelerinden birisine sahip Türkiye'nin, bütçe
çarpanını doğru zamanda kullandığını belirten Yılmaz, maliye
politikaları sonucu Türkiye'nin ilk çeyrekte çarpan etkisiyle yüzde
5 büyüme hızı yakalayarak çıktı açığını önemli ölçüde büyüdü.