Kaya kitabın önsözünde şu ifadeleri kullanıyor;

“Ülkemizde tüm toplumsal yapı ve kurumlarda ciddi bir ahlak krizi ve ahlak erozyonu ile karşı karşıya bulunuyoruz.

Sadece kamu kurum ve kuruluşlarında değil, tüm toplumsal katmanlarda bu kirliliğin ve yozlaşmanın giderek arttığını ve kurumsallaştığını gözlemlemekteyiz.

Ahlak krizi, ahlak erozyonu en başta siyasal alanda görülmektedir.

Siyasal kültürün ve siyasetin yozlaşmalarının yaygınlaşması ülkemizde demokrasiyi ciddi anlamda tehdit etmektedir. Bunun yanı sıra siyasal ahlaksızlıklar toplumun diğer alanlarında da ahlak sorunlarını gündeme getirmektedir.

Siyasal alan dışında medya sektörü de bir ahlak krizi ile karşı karşıya bulunmaktadır. Çağdaş demokrasilerde dördüncü kuvvet olarak anılan medyanın gücü ve toplumsal yaşam üzerindeki olumsuz etkileri akıl almaz bir hızla devam etmektedir.

Bu bakımdan medya ahlakının yeniden tesis edilmesi önem taşımaktadır.

Siyaset ve medyada yaşanan kirlilik ve yozlaşmalar dışında ülkemizde iş dünyasında da ahlak sorunu ile karşı karşıya bulunmaktayız.

Serbest piyasa ekonomisinde “iş ahlakı” ya da “firma ahlakı” ile ilgili kuralların yokluğu yeni sorunları beraberinde getirmektedir. Örneğin, Rant düşkünlüğü, rüşvet, adam kayırmacılık ve adrese teslim yandaşlara ihale verilmesi, gerekli duyarlılığın gösterilmemesi ve benzeri sorunlar giderek ciddi boyutlara varmaktadır.

Benzeri ahlaki çöküntülerin toplumun diğer katmanları için de var olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, hukuk devleti anlayışından bir yozlaşma yaşandığı, bunun sonucu olarak adalet ve yargının işlemez durumda olduğu bilinmektedir.

Toplam ahlak kavramını tanımlamaya geçmeden önce burada ülke düzeyinde kabul görmüş bir atasözünü de hatırlatmak isterim: “Balık baştan kokar