Antibiyotiklerin eski gücünü kaybetmesinin ciddi endişelere neden olduğunu vurgulayan Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Antibiyotik Direnci Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Çağrı Büke, “Dirençli bakteri enfeksiyonları önceleri hastanede yatan hastalarda görülen sorunken günümüzde toplum kökenli pnömoni (zatürre), üriner sistem enfeksiyonları, deri ve yumuşak doku enfeksiyonlarında da karşımıza sık çıkıyor” diyor. Eskiden evde ya da ayakta daha dar etkili antibiyotiklerle ağız yolundan tedavi edilebilen hastalar, ilaca gelişen direnç nedeniyle hastaneye yatırılarak, damar yolundan ve en son seçenek antibiyotiklerle tedavi edilmeye çalışılıyor.
BONBON ŞEKERİ GİBİ TÜKETİLDİ
Prof. Dr. Büke, gelinen son noktayı, antibiyotiklerin yıllarca ve
çoğu zaman gereksiz yere ‘bonbon şekeri’ gibi kullanılmasına
bağlıyor: “Akılcı kullanmamamız, ağzımızda, bağırsaklarımızda ve
derimizde bulunan ve bizi dışarıdan gelecek mikroorganizmalara
karşı da bir ölçüde koruyabilen flora bakterilerimizde
antibiyotiklere karşı direnç gelişimine yol açtı. Bu, hem insanın
kendisi hem de çeşitli yollardan bulaşarak bir başkası için ciddi
bir enfeksiyon hastalığı nedenini oluşturuyor. Elimizde çok sayıda
antibiyotik var ama direnç yüzünden etkisiz ve işe yaramaz hale
geldiler.”
HAYVANCILIKTA KULLANILIYOR
Prof. Dr. Büke dünyada mevcut tüm antibiyotiklerin yarısından
çoğunun hayvancılıkta hayvanların gelişimi ve büyümesi için
kullanıldığını söylüyor. Bunları yediğimizde hayvanlardaki
antibiyotikleri vücudumuza alıyoruz ve flora bakterilerimizde
direnç gelişiyor. Büke, “Hayvancılıkta gereksiz antibiyotiklerin
kullanımının önüne geçilmeli. Enfeksiyon hastalığı dışında hele de
hayvanların büyümesi amacıyla hayvanlarda antibiyotikler
kullanılmamalı” diyor.
GENÇLER BİLİNÇLİ, YAŞLILAR ISRARCI
İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi ve aile hekimi Recep Koç
ise “Şeker gibi antibiyotik istiyorlar” diyor ve şöyle devam
ediyor: “Ateş düşürmek, ağrılarını kesmek için istiyorlar. Oysa
bunların çoğunluğu virütik hastalıklar. Özellikle yaşlı
hastalarımız kutu, prospektüs getirip antibiyotik istiyor. Daha
önce antibiyotikle birlikte kullandıkları ilaçlar ağrıları
dindirmiş. Ağrıları olunca antibiyotiğin keseceğini sanıyorlar.
‘Bacağım ağrıyor, kullandım iyi geldi’ diye geliyorlar. Bir de
boğaz ağrılı, grip veya nezle olan daha kapıdan girerken
‘antibiyotik yazar mısınız’ diyor. Biz sakıncalarını anlatınca,
‘Cebinizden mi veriyorsunuz, bu benim hakkım’ diyerek
tartışıyorlar. Gerginlik yaşıyoruz bu yüzden. Son yıllardaki kamu
spotları, dağıtılan broşürler hem hekim hem de hastalar üzerinde
etkili oldu. Gençler daha bilinçli. Ama orta yaşlı ve yaşlılar
ısrarla talep etmeye devam ediyor maalesef.”
ŞANLIURFA’NIN MÜCADELESİ
SAĞLIK Bakanlığı’nın son yıllarda yürüttüğü etkili çalışmalar sonuç
vermeye başladı. 2011 yılında aile hekimlerinin her 100 reçetesinin
35’inde antibiyotik varken, 2017 yılında bu oran 25’e düştü.
Özellikle yoğun çalışmaların yürütüldüğü güney bölgesindeki illerde
belirgin düşüşler elde edildi. 2011- 2017 yılları kıyaslandığında,
Güneydoğu Anadolu Bölgesi ortalaması yüzde 52.63’ten yüzde 32.81’e,
Akdeniz Bölgesi ortalaması yüzde 42.85’ten yüzde 30.81’e indi.
Şanlıurfa 2015’te yüzde 50 oranla en fazla antibiyotik reçetelenen
ildi. Ancak Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun bölgede yaptığı
yoğun çalışmalar sıralamayı değiştirdi. Çalışmalarda Şanlıurfa’da
yazılan her dört reçetenin birinde akut tonsillofarenjit (bademcik
ve ses teli iltihabı) ve ilişkili tanılar olduğu saptandı. Akut
tonsillofarenjitle ilgili toplantı yapılıp aile hekimlerine kendi
reçeteleriyle ilgili verilerin olduğu mektuplar verildi. Bir yıl
sonraki toplantıya aile hekimlerinin yanı sıra çocuk sağlığı ve
hastalıkları uzmanları, acil tıp uzmanları ve diş hekimleri de
çağrıldı. Akut tonsillofarenjit konusu çocuk sağlığı ve
hastalıkları uzmanları ve acillerde çalışan hekimlerle de
konuşuldu. Şanlıurfa Eczacı Odası’dan destek alındı. Her toplantıda
antibiyotik direnci ve yapılabilecekleri konuşuldu.
5 DAKİKALIK TEST
Aile hekimleri başta olmak üzere tüm sağlık çalışanları antibiyotik
direncinin yavaşlatılması mücadelesine destek verdi. Yapılan bu
çalışmalar sonucunda ise Şanlıurfa’da 2015 yılında aile
hekimlerince oluşturulan her 100 reçetenin 50’sinde antibiyotik
varken 2017 yılında her 100 reçetenin 35’inde antibiyotik yer
aldı.
İlin en az antibiyotik reçete eden aile hekimleri arasında yer alan
Aydın Çelebi, “Verilen eğitimler ve dağıtılan hızlı antijen
testleri çok etkili oldu. 5-10 dakikalık testlerle enfeksiyonun
bakteriyel mi virüs kaynaklı mı olduğunu anlayabiliyoruz. Böylece
doğru hastalara reçete edebiliyoruz. Bu sadece hekimlerin sorunu
değil. Sağlık okur-yazarlığının arttırılması, kamu spotları,
siyasilerin, ünlülerin destekleri vs. de etkili olacaktır”
diyor.
ATEŞ DÜŞÜRMEZ, AĞRI DİNDİRMEZ, GRİBİ TEDAVİ
ETMEZ!
Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere uluslararası sağlık
kuruluşları ve Türkiye’de Sağlık Bakanlığı ile hekimler kontrolsüz
antibiyotik kullanımına karşı mücadele veriyor. Toplumun
bilinçlendirilmesi bu mücadelede çok önemli. Bazı hayati bilgiler
şöyle:
- Antibiyotikler yalnızca bakteriler için etkili. Virüslerden
kaynaklanan enfeksiyonları tedavi edemez.
- Ateş düşürmez. Sadece uygun doz ve şekillerde kullanılan
antibiyotik, hastalığın kaynağı olan enfeksiyonu ortadan kaldırdığı
için ateş düşer.
- Grip ve soğuk algınlığını atlatmaya yardımcı olmaz.
- Ağrıyı dindirmez. Burun akıntısı, öksürüğü hafifletmez.
- Grip ve soğuk algınlığının başkalarına geçişine engel olmaz.
- Hekim önermeden kullandığında etki göstermez. Yaygın ve yanlış
kullanıldığında hızla direnç gelişir. Direnç geliştiğinde ise esas
etki beklediğimiz bakterilerin neden olduğu enfeksiyonların
tedavisinde etkili olamaz.
-Kontrolsüz kullanımda böbrek ve karaciğer fonksiyonları olumsuz
etkileniyor.
-‘Süper enfeksiyon’ ve hastalık derinleşiyor. Örneğin basit bir üst
solunum enfeksiyonundan sonra zatürre, sinüzit veya ortakulak
iltihabı gibi hastalıklar gelişebiliyor.
-Çocuklarda diş sararması görülüyor. Anemi ve astım hastalığı
tetikleniyor.
- Çocukların büyüme süreci engelleniyor.
SÜPER MİKROP 700 BİN KİŞİYİ ÖLDÜRDÜ!
İNSANLIĞIN en önemli keşiflerinden olan antibiyotikler 75 yılda
öyle kontrolsüz kullanıldı ki karanlık bir döneme doğru hızla
ilerliyoruz. Hatalı antibiyotik kullanımı dirençli bakterileri yani
‘süper mikroplar’ı çoktan yarattı bile. Bakteriler dirence neden
olan bu genetik yapılarını farklı türlerine de aktarabiliyor.
Gelecek 10 yılda ne yeni bir antibiyotik ne de benzer etki
yapabilecek bir ilaç üretilecek. Etkili antibiyotikler olmadan da
yoğun bakım, organ nakli, kanser tedavisi, yeni doğan bebeklerin
bakımı veya kalça-diz protezi ameliyatı gibi yaygın cerrahi
işlemler mümkün olamayacak. Üstelik diğer ilaçların yanlış ve fazla
alınması sadece kullanana zarar veriyor. Oysa antibiyotikler
kontrolsüz alındığında tüm topluma zarar veriyor. Direnç geliştiren
bakteri tarafından enfekte olmuş başka bir hastanın tedavisinde bu
antibiyotik işe yaramıyor.
PEKİ BU SAVAŞ NASIL
SÜRDÜRÜLMELİ?
DOKTORLAR DİKKAT!
- Hastanın tanısı doğru konulduktan sonra, hastanın kliniğine ve
bireysel özelliklerine göre en uygun antibiyotik belirlenmeli ve bu
ilacın etkin dozda, uygun zaman aralıklarıyla, uygun sürede
kullanılması sağlanmalı. Enfeksiyon kaynağının gerçekten bakteri
olması antibiyotik kullanımı kararı verilmesinde oldukça önemli.
Enfeksiyon olmaksızın antibiyotik kullanılması, uygun antibiyotiğin
seçilmemesi, antibiyotik dozunun yetersiz veya yüksek olması, doz
aralıklarının uygunsuz olması durumlarında antibiyotikler uygun
kullanılmamış olur.
HASTALAR DİKKAT
- Hekim reçete etmedikçe antibiyotik asla ve asla kullanılmamalı.
Eczacılardan reçetesiz antibiyotik kesinlikle talep edilmemeli ve
hekimlere antibiyotik reçete etmeleri konusunda kesinlikle baskı
yapılmamalı. Özellikle grip ya da nezle gibi virüslere bağlı
solunum yolu enfeksiyonlarında antibiyotiklerin tedavide yeri
olmadığı unutulmamalı. Hasta antibiyotikleri kullanırken hekimin
veya eczacının verdiği talimatlara dikkat ederek uygun saat
aralıklarında kullanmalı. Hasta kendini iyi hissetse bile
antibiyotik tedavisini asla yarıda kesmemeli.
10 reçeteden üçünde var
- DÜNYA Sağlık Örgütü’nün Antimikrobiyal İlaç Tüketim Ağı’na dahil
Doğu Avrupa ve Batı Asya ülkelerinden oluşan 13 ülkenin antibiyotik
tüketimi kıyaslandığında en yüksek tüketim Türkiye’de. Türkiye,
OECD ülkeleri arasında kişi başına antibiyotik tüketiminin en çok
olduğu ülke. 10 reçetenin en az üçünde antibiyotik var. Sağlık
Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Akılcı İlaç Kullanımı
Dairesi Başkanı Eczacı Mesil Aksoy’un verdiği bilgiye göre, 2017’de
aile hekimlerince 141 milyon 627 bin 146, diğer hekimlerce de 145
milyon 679 bin 845 adet olmak üzere toplam 287 milyon 306 bin 991
adet e-reçete kaydı oluşturuldu. Dünya Sağlık Örgütü yedi reçeteden
birinde antibiyotik bulunmasını makul sayıyor. Ancak aile
hekimlerinin reçetelerinin yüzde 24.97’sinde, aile hekimleri
dışındaki hekimlerin reçetelerinin yüzde 34.55’inde antibiyotik yer
alıyor.
- Tüm dünyada antibiyotiklerin en yoğun ve belki de en uygunsuz
kullanıldığı enfeksiyon hastalıklarının başında üst solunum yolları
hastalıkları geliyor. Tüm üst solunum yolları enfeksiyonlarının
yüzde 80 - 85’inden, grip ve soğuk algınlığına yol açan 8-10 farklı
virüs (bunların her birinin en az 10 farklı alt türü var) sorumlu.
Dolasıyla üst solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisinde
antibiyotiğin yeri çok az.