SERDAR ALİ ÇELİKLER (HABERTÜRK) - Fenerbahçe seneler sonra Galatasaray'ı yendi. Ali Koç ikinci derbi galibiyetini aldı. Fatih Terim, yine kaybettiği bir maçın ardından konuşmama yapmamak; eleştirileri azaltmak için kendini attırma taktiğine başvurdu. Galatasaray yine bir Fenerbahçe maçında stresten dağıldı. Sahaları da kapanır hocaları da ceza alır. Hakem Halil Umut Meler olabildiği kadar iyi maç yönetti.

Bu galibiyet 65. dakikaya kadar maça ve oyuna hakim olduğu futbol, Ali Koç-Pereira-Mesut-İrfan-MHY koalisyonunun başarısıydı. Oyun olarak çökülen dönemde ise Vitor'un transferi Crespo'nun golü atması tamamen ironiktir. Trabzonspor, Antep maçını kazanırsa G.Saray'ın ligle işi neredeyse bitmiş durumda olur. Fener'in de işi zor. Ama bu galibiyet morali yukarı çıkartır. Vitor Hoca ile takım arasında ilişkileri tamir eder. Şimdi ilginç bir fikstürü var Fenerbahçe'nin. Üst üste 4 galibiyet takımı ummadığı bir yere getirebilir. Koalisyonun devam etmesi, Ali Koç'un takıma koyduğu eli hiç çekmemesi ve Enner'in dönmesi 4 maçlık seri getirebilir.

UĞUR MELEKE (HÜRRİYET) - Maçın kaderini yine topa sahip olan değil, olmayan belirledi. Son yıllardaki düşük tempolu Galatasaray-Fenerbahçe derbilerine göre daha hareketli ve heyecanlı bir maç izledik, doğru. Ancak, dün her iki takımın da sete karşı hücumlardan sonuç alamadıklarını, maçın kaderini topa sahip olan değil olmayan tarafın belirlediğini başlığa çıkarmak gerek. Bu bir 'set oyunu derbisi' değil, 'geçiş oyunu derbisi' oldu tanım itibariyle. Ancak bu 'geçiş oyunu derbisi'nin kaderini yine topa sahip olan değil olmayan belirledi son bölümde. Galatasaray'ın iyi oynadığı ve galibiyet golünü aradığı son bölümde Berke ve Kim'in hayati müdahaleleri var maçı dengede tutan. Galatasaray yüzde 58 topla oynadı, şutlarda 14-10, kornerlerde 4-1 üstünlük kurdu ama topu bir türlü çerçeveden içeri dürtemedikleri için iyi oyunun karşılığını alamadan ayrıldı stattan sarı kırmızılılar.

GÜRCAN BİLGİÇ (FOTOMAÇ) - 15 dakika 10 kişi oynarken bile kontrolü bırakmayan bir Fenerbahçe takımı vardı. "Diriliş" aslında buydu. Tam anlamıyla bir "diriliş" izledik. Krizle, taraftar öfkesiyle boğuşurken, 50 bin taraftarı önünde Galatasaray takımını geri ite ite kazandı Fenerbahçe. "Yeniden" demek adına kurgulanmıştı sanki her şey. Pereira'nın sistemi değiştirip, 4-3-3 ile sahaya çıkması, oyuncu grubunun en iyi bildiği düzene dönmesiyle silahlar eşitlendi ilk olarak. Müthiş bir baskı vardı üstlerinde. Seyircinin sahaya gök gürültüsü gibi inmesi, şoklar yaşattı, basit top kayıplarını ve Kerem'in golünü getirdi. Ancak sonrasında İrfan ve Mesut'un da katkısıyla beşlenen orta saha oyunun kontrolünü eline geçirdi ve rakibini seyircisi önünde "bekleyen" takım yaptı. Uzatma dakikalarında bir anda kış soğuğunu Seyrantepe'ye getirdiler. Tisserand'ın ikinci sarısı ne kadar yanlışsa, Diagne'nin VAR tarafından tespit edilen gol öncüsü faulü de o kadar doğru. Ali Koç döneminin ilk Galatasaray galibiyeti geldi, Fenerbahçe bu kriz döneminde kendini düzlüğe taşıyacak enerjiyi yakaladı.

ÖMER ÜRÜNDÜL (SABAH) - Galatasaray rekor sayıda gol kaçırdı. Diagne'nin filelere giden topu da VAR uyarısı ile iptal edildi. Bu büyük gol sevincinin iptal edilmesinin yarattığı travma, Fenerbahçe'nin son dakikalarda Crespo'nun attığı mükemmel golle ilginç bir sonuca döndü. Fenerbahçe dün çok önemli bir deplasman derbisinden üç puan kazandı. Ama bu galibiyetin bence iki mimarı vardı: Biri genç kaleci Berke, biri de baştan sona müthiş oynayan iki tane de net golü kesen Kim idi... Hakem Meler, VAR uyarısı ile Diagne'nin iptal ettıği golünden önceki pozisyona çok yakındaydı ve faulü kendisinin görmesi lazımdı. Bu büyük hata tansiyonu da iyice yükseltti.

ŞANSAL BÜYÜKA (MİLLİYET) - İlk yarıda bu kadar etksiz kalırsan, ikinci yarıda bu kadar gol kaçırırsan, bu kadar beceriksiz kalırsan hakemdi, rakipti, VAR'dı, yoktu konuşmayacaksın, yanlışı kendinde arayacak , özeleştiri yapacak, faturayı kendine keseceksin. Fenerbahçe'de Mesut, en mesut olduğu dönemlerde bile bu kadar mücadele etmemiştir. İlk defa Mesut gibi oynadı... Genç kaleci Berke, 'Ben buradayım, korkmayın' dedi. Kim Jae, 'Süpermen' gibi oynadı. Tombaladan çıkan Crespo, golü atıp 'bingo' yaptı. Vitor Pereira'ya sormak lazım; Başkan telkiniyle dörtlü savunmaya döneceksen, geride kalan 12 maçta üçlü savunmada inat edip Fenerbahçe'ye niye bu kadar puan kaybettirdin? Elbette Fatih Hoca… Şampiyonlukta son iki yılı ıskaladı…Tarihinde, kariyerinde, istatistiğinde şampiyonluğu üç yıl arka arkaya ıskaladığı yazmıyor… Ama bu sezon bir ilk yaşanabilir. Görüntü öyle… Galatasaray maç sonu kaybeden her takım gibi 'hakem' dedi. Özellikle ikinci yarıda yakaladığınız beş net gol pozisyonundan en az üçünü atabilseniz gene 'hakem' diyecek miydiniz? Maç bitti, yazıyı yazıyorum. Hakem otoritelerini daha dinlemedim. Ama Galatasaray hakemle mi kaybetti, akıl almaz fırsatları kaçırıp mı kaybetti derseniz..... Ben 'kaçırdıklarıyla kaybetti' derim.

BÜLENT TİMURLENK (SABAH) - Kontrataktan golü bulan Galatasaray, sonrasında üç geçiş hücumunda doğru pasları yapamayınca amatör bir golü kalesinde gördü. Kendi yarı sahasından çıkan Mesut'u marke edememek, doğrusu bir futbol intiharı. Cicaldau saklanıyor, Morutan güçsüz ve takım tamamen Kerem'in ayaklarına bakıyordu. En önde Halil sevdası dün de olmadı. Fatih Terim'in değişiklikleri yine gecikti. Fenerbahçe'nin 70'te İrfan ve Sosa'yı oyundan alıp üçlü defansa dönmesi Rus ruleti gibi bir karardı. Pereria, o dakikadan itibaren 1 puana razıydı. Aanholt'un kaçırdığı pozisyondaki kötü oyunu, orta sahadaki Berkan ve Taylan'ın bir derbiye yetmeyen oyunları, ev sahibi ekibin sonunu hazırladı. Büyük sıkıntı yaşayan Fenerbahçe bir tünelden başı dik çıkarken Galatasaray'da soru şudur: Tek forvet Halil ile Galatasaray, Brentford'un pilot takımı mıdır?

ALİ GÜLTİKEN (SABAH) - Galatasaray favori miydi? Evet, daha önde görünüyordu. Oynanan oyuna baktığınız zaman bunu sahada da gördük. Daha çok pozisyon üretti, daha çok denedi, belki daha da çok istedi. Ama burada da Berke'nin olağanüstü performansına ve direklere takıldı. Aslında maçın kırılma anı Tisserand'ın oyundan atıldığı noktaydı. Mostafa hamlesi ile beraber görüntü bundan sonra Galatasaray'ın daha çok maçı kazanmaya yakın olduğu şeklindeydi ama bu Crespo'nun müthiş şutu ile tamamen tersine döndü. Bazen böyledir. Eksik kalmak bu tür maçlarda direnci ve motivasyonu daha yukarı çeker. F.Bahçe adına eksi görünen bu durum sonuca pozitif yansıdı. Galibiyet F.Bahçe'ye tekrardan yeni bir kapı açtı. Derbilerin kaderi yine değişmedi. Günde ve anda inisiyatif alan oyuncular, sonucun altına imza attılar.

ATTİLA GÖKÇE (MİLLİYET) - Oyun başlarken gördük ki sezon başından beri üçlüde ısrar eden Pereira, derbiye özel dörtlü savunmaya dönüyor… Mesut Özil de yedek kulübesinde değil, oyunda, iyi mi! Anlaşıldı… Fenerbahçe'yi maça Başkan hazırlamış… Vitor'un yaptığı, kurmay masasındaki kararları manevra alanına indirmek. Galatasaray derseniz… Kendi sahalarında kendi bildikleri gibi başladılar maça… Fatih Terim, Halil'i santrfor olarak başlattı. Öteki golcüleri yanında hamleye sakladı. Tisserand içeride, Fatih Hoca da kenarda kırmızı kart gördüler. Fenerbahçe 10 kişi oynarken golü ve galibiyeti buldu. Dahası, ligdeki iddiasından da kopmadı. Maçı hak ederek aldılar tamam da… Sahi, kazanan kimdi? Başkan mı hoca mı?

REHA KAPSAL (FOTOMAÇ) - F.Bahçe, böyle zor bir süreçten geçerken hem Pereira'nın hem de takımın geleceği açısından çok önemliydi. Eksik kalmalarına rağmen hiçbir zaman mücadele, kazanma ruhunu bırakmadılar. Maçı kazanmasını da bildiler. Mesut'un liderliğinde Kim ile Berke'nin savunma duvarı örmesiyle ve saha içine koyulan karakterle böyle önemli bir derbide geri düşmesine rağmen 2-1 kazanmasını bildiler. HHH F.Bahçe galip geldi ama saha içinde organizasyonu geliştirmesi gerekir. Bunu da Pereira'nın bilmesi gerekir. 3'lü veya 4'lü formasyon değil, sistemler değil. Maalesef ülkede bunlar çok konuşuluyor. Oyun felsefesi ve prensiplerini daha iyi belirlemeli. Takımı hücumda ve savunmada geliştirmesi gerekir. F.Bahçe, 1-0 geri düşmesine rağmen kırılan değil, 'kıran taraf' olarak hak ettiği 3 puanı almasını bildi.