15 Temmuz darbe girişiminde şehit olan Onur Ensar Ayanoğlu'nun kardeşi gazi Emin Oğuz Ayanoğlu, kardeşinin kendilerine büyük bir gurur yaşattığını belirterek, "Şehadete beraber yürüdük ama şehitlik kardeşime gazilik bana nasip oldu." dedi.

15 Temmuz'da Boğaziçi Köprüsü'nde yaşadıklarını AA muhabirine anlatan Ayanoğlu, darbe gecesi işten eve gitmek için yola çıktığını, metrobüs seferlerinin durması nedeniyle yürüyerek Altunizade’ye geldiğini bu arada arkadaşlarıyla telefonla gelişmeleri takip ettiklerini söyledi.

Başbakan Yıldırım'ın yaşananları "kalkışma" olarak nitelemesinden sonra durumun ciddiyetini anladıklarını, mahalleden arkadaşlarıyla Kısıklı'ya gitmeye karar verdiklerini aktaran Ayanoğlu, şunları kaydetti:

"Kardeşim Onur Ensar’ı arayıp yanımıza çağırdım ve beraber Kısıklı’ya çıktık. Kısıklı’ya vardığımızda henüz 20-30 kadar insan vardı. Cumhurbaşkanımızın açıklamasından sonra Kısıklı meydanı doldu. ‘Biz köprüyü açmaya gideceğiz’ dediklerinde oradan tekbirler eşliğinde öyle bir kalabalık geldi ki ben hayatımda hiçbir şeyden bu kadar etkilenmemiştim. Sonra biz de köprüye gitmeye karar verdik. O arada kardeşim Onur Ensar’ı birkaç kez aradım ama ulaşamadım, tekrar arayınca bu sefer açtı ve bağırıp çağırdı. 'Burada yaralılara yardım ediyorum, beni meşgul etme' deyip telefonu kapattı. Köprüde durumun ciddi olduğunu düşünerek arkadaşlarımı da bırakıp, tek başıma Onur’u bulmak için köprüye doğru gittim. Amacım Onur’u gözetimim altına alıp, koruyup kollamaktı. O benim bir yaş büyüğümdü ama daha çok ben ona ağabeylik yapardım çünkü, çok iyi niyetliydi."

"Bir kişi tek başına tanklara doğru gitmeye başladı"
Kardeşini bulduğunda yaralıları taşıdığı için kıyafetinde kan lekeleri olduğunu kaydeden Ayanoğlu, gişelere doğru giden kalabalığa katıldıklarını, o sırada bir kaç el ateş edildiğini, bunun üzerine çömelerek gişelerin altına geldiklerini ifade etti.

Gişelerde bir kişinin tek başına tanklara doğru gitmeye başladığını, o şahsın kızının birkaç defa arkasından gitmeye niyetlendiğini kaydeden Ayanoğlu, "Onur 'Bacım yapma, vururlar seni' diyerek engel oldu. O esnada kızın babasını vurdular ve adam bir anda yere yığıldı. Kız bu durumu görünce kendini kaybetti ve tekrar gitmek istediğinde Onur onu kenara çekerek, 'Bacım sen dur burada' dedi. Ben olayları videoya çekiyordum. Onur'un gittiğini görünce hemen arkasından koştum. Yaralıya yaklaştığımızda o hainler de tam karşımızdaydı. Yaralıyı almaya giderken bizi taramaya başladılar. Yaralıların alınmasına ve taşınmasına da izin vermiyorlar, ateş açıyorlardı. Bunlar bu kadar hain, bu kadar alçaklar. Kurşun kalçamdan girip kasığımdan çıktı ve beni 2 metre kadar fırlattı." diye konuştu.

"Sadece 1 milimle şehadeti kaçırmış olduk"
Ayağa kalkmak istediğinde bacağını hissetmeyince vurulduğunu anladığını, kendisine yardıma gelen insanların da açılan yoğun ateş nedeniyle bir şey yapamadığını ifade eden Ayanoğlu, şöyle devam etti:

"5-6 dakika boyunca ateşe devam ettiler, o esnada da çok kişi vuruldu. Beni taşıyarak bir arabanın yanına bıraktılar. 10 saniye geçmeden Onur'u sırt üstü önüme bıraktılar, durumu ağırdı. 'Yardım edin, kardeşim ölüyor' diye bağırmaya başladım. Çevredekilerin yardımıyla bir arabanın arka koltuğuna Onur'u koydular, ben de sürünerek kendimi ön koltuğa attım. Hastaneye giderken Onur'un yanındaki kişiye sağlığıyla ilgili sürekli sorular sordum, o da beni teskin edici şeyler söyledi. Hastaneye geldiğimizde Onur'a yardım etmek içi sağ ayağımı attığım gibi yere düştüm. Çok kan kaybetmiştim. Acilde bana hemen müdahaleye başladılar. Hemşirelere 'Ben iyiyim lütfen kardeşime yardım edin' diyordum. Çünkü hastaneye geldiğinde nabzı yoktu, düştüğü yerde şehit olmuştu. Sonrasında da beni ameliyata aldılar, durumum çok ciddiymiş. Kurşun damarı sıyırmış. Sadece 1 milimle şehadeti kaçırmış olduk."

Ameliyattan çıktığında narkoz etkisinde babasına ilk sorduğu şeyin Onur'un durumu olduğunu, babasının da "İyi oğlum merak etme, sen de iyi olacaksın" diye teselli ettiğini belirten Ayanoğlu, hastanedeki ilk gecesinde rüyasında kardeşi Onur'u gördüğünü ifade ederek, şunları kaydetti:

"Yanıma her gelen Onur'un yoğun bakımda olduğunu, iyi olacağını söyleyip beni teskin etmeye çalışıyordu. Çünkü doktorlar, 'Ayağı kımıldarsa kemiğin damarı kesme riski var. Oğuz’u da kaybedebilirsiniz. O yüzden söylemeyin' demiş. 5 gün boyunca Onur'un şehadetini benden sakladılar. Bana telefon vermiyor, televizyon izlettirmiyorlardı. 5. günün gecesinde yanımda refakatçi kalan arkadaşımın telefonundan öğrendim. İnanamadım ve telefon elimden düştü, sinir krizi geçirdim. Doktorlar sakinleştirici iğne yapıp uyuttular. Sabah kalktığımda köprüde çektiğim videoları, Onur’un şehit olmadan çektiğim son görüntüleri izlettim evdekilere."

Kardeşinin hiperaktif ve çok iyi niyetli bir insan olduğunu, zaman zaman iyi niyetinin istismar edildiği konusunda onu uyardığını ancak kardeşinin, hiçbir zaman iyi niyetinden vazgeçmediğini ve nihayetinde başka birine yardım etmek isterken şehit olduğunu kaydeden Ayanoğlu, "Belki de o huyu, o temiz kalpliliği sayesinde Rabbim ona şehadeti nasip etti." dedi.

'Şehadeti bize çok büyük bir gurur yaşattı'
Kardeşinin vatanını seven biri olduğunu aktaran Ayanoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Özellikle bu hainleri hiç sevmezdi. Cumhurbaşkanı açıklama yaptıktan sonra Onur'u kimse tutamazdı çünkü, cumhurbaşkanımızı çok severdi. Şehadeti bize çok büyük bir gurur yaşattı. Hani hep söylüyoruz ya 'bayrağımızda hep şehitlerimizin kanı var' diye. Elhamdülillah o bayrakta benim de kardeşimin kanı var. Ben de gazi oldum çok şükür. Şehadete de beraber yürüdük ama şehitlik kardeşime gazilik bana nasip oldu. Onur'un yokluğunu, acısını çok hissettik. Yokluğunu ciddi anlamda hissettik ama çok şükür ki Rabbim bunun sabrını da verdi. Hiçbir şekilde isyan etmedik. Yaptığımız şeylerden en ufak bir pişmanlığımız yok. Yine olsun, yine çıkar, vatan için, bu millet için, bu bayrak için canımızı seve seve feda ederiz. Bir Onur, bir Oğuz değil binlerimiz feda olsun bu vatana."