Dünyada ve Türkiye’de yaşlı nüfusun çoğalmasıyla birlikte, Alzaymır ve Demans gibi hastalıklarda da artış meydana gelmekte. Açıklanan son rakamlara göre, Türkiye’de yaşlı nüfus son 5 yılda yüzde 16 oranında arttı. İlerleyen yıllarda bu oranın daha da yükseleceği belirtilirken, bunama hastalıklarının da hızla artmaya devam edeceği tahmin edilmekte. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, dünya çapında 50 milyon Demans (bunama/unutkanlık) hastası bulunmakta. Konuyla ilgili hava kirliliğine ve içme sularında bulunan alümunyum miktarına dikkat çeken Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Sağlık Bilimleri Enstitüsü Öğrt. Üyesi Uzm. Dr. Selen Gür Özmen, Alzaymırda genetik faktörden ziyade çevresel faktörlerin daha etkili olduğunu söyleyerek uyarılarda bulundu.
“Alzaymıra neden olan alüminyumu içme suyundan
alabiliyoruz”
Vücuda çeşitli yollarla alınan alüminyumun Alzheimer’a neden
olacağını ifade eden Uzm. Dr. Selen Gür Özmen, “Alzaymırı oluşturan
iki protein yapı var. Bu protein yapıların oluşumunda vücuda giren
alüminyumun etkisi olabileceği düşünülüyor. Bu yapının oluşum
mekanizması tam olarak anlaşılmamış olsa da bu durum protein
yapılarının oluşumunda alüminyumun etkisi var mı? sorusunu akıllara
getiriyor. Biz hep bu hastalıklar ‘Genetik mi?’ diye düşünüyoruz
fakat genetik kısmı çok düşük. Çevresel faktörler Alzaymırı daha
çok tetikliyor. Üç sene önce Killin ve arkadaşları tarafından BMC
Geriatrics Dergisi’nde bir sistematik derleme yapıldı. Bu derlemede
şimdiye kadar yapılmış, demansa sebep olduğu söylenen çevresel
bütün faktörlerin tüm analizleri toplandı ve sonuçların kanıt
derecelerinin ne ölçüde güvenilir olduğu incelendi. Bu derlenen 60
çalışmanın sonuçlarına göre ‘orta’ ve ‘yüksek kanıt’ derecesine
sahip olan çevresel faktörlerden demanstan korunmak adına uzak
durulması gerektiği sonucuna varıldı. Bunlardan alüminyumun
demansla olan ilişkisi orta dereceli kanıt grubunda. Alüminyumun
beyinde toksitli içerik oluşturup Alzaymıra yol açabileceği
özellikle kanıtlanmış. Çevresel faktörleri sıralayacak olursak.
Bunlardan biri alüminyum. Alüminyumu içme suyundan alabiliyoruz.
Aynı şekilde silikanın da içme suyunda fazla olması nedeniyle
Alzaymır riskini arttıracağı yönünde yüksek kanıt oranında
çalışmalar var. Buna dikkat edebilmenin en önemli yolu içtiğimiz
suyun analizindeki alüminyum ve silika değerlerine bakmak.
Güney-Batı Fransa’da yapılan ve 4000 yaşlı yetişkini içeren bir
çalışmada içme suyunda günde 0.1 mg’ı aşan alüminyum miktarı varsa,
demans riskinin iki kat, özellikle Alzaymır tipi demans riskinin
ise üç kat arttığı gösterildi” dedi.
Koltuk altı roll-on’larına ve mide ilaçlarına
dikkat
Aynı zamanda roll-on’lardan beslenmeye kadar bunama hastalıklarına
neden olan maddeleri de sıralayan Dr. Selen Gür Özmen alüminyum
içeren ürünlere dikkat çekerek, “Koltukaltı roll-on’larında
alüminyum bulunmakta. Bazı roll-on’ların altında ‘alüminyum
içermez’ yazıyor dikkat ederseniz. Eğer bir roll-on gerçekten
terlemeyi önleyecekse içinde alüminyum olması gerekiyor ve koku
oluşmuyor. Çünkü alüminyum, ter bezlerini tıkıyor bu sayede
terlemiyorsunuz. Fakat şimdi çok az bir alüminyumun bile nörotoksik
olabileceği kanıtlandı. Mesela, bir yeriniz kesiliyor, oraya
sürdüğünüz roll-on’un içindeki alüminyum o kesikten direkt olarak
vücuda nüfuz ediyor. Alüminyum barındırmayan roll-on tercih etmeniz
doğru olacaktır. Bir diğeri de maalesef çok korunamayacağız hava
kirliliği. Hava analizlerinde yüksek oranda hava kirliliği olan
bölgelerdeki kişilerde Alzheimer görülme riski iki kat ve bazen
daha fazla yükseldiği görülmüş. Bunun yanı sıra bazı mide koruyucu
anti-asit ilaçlarda alüminyum bulunmakta. Bazı araştırmalarda
görülmüş ki çok sık mide ilacı kullanan, mide problemleri yaşayan
insanlarda Alzaymır ve Demans riski artıyor. Mide ilaçlarını
almadan içinde alüminyum olup olmadığına dikkat etmek gerekiyor
artık” şeklinde konuştu.
“Güneşten kaçmayın”
D vitaminin önemli olduğunu ve eksikliğinin birçok hastalığa
davetiye çıkardığını belirten Özmen, Alzaymır ve D vitamini
eksikliği hakkında, “Bir çok hastalıkla ilişkilendirilen D vitamini
eksikliğinin Alzaymırla da bağlantısı çıktı. Biz güneş alan bir
ülkeyiz fakat aynı zamanda güneşten kaçan da bir milletiz. Bu
yüzden ülkemizde güneş bol olmasına rağmen D vitamini eksikliği çok
var. Senede bir kez D vitamini düzeyini kontrol ettirmek ve gerekli
besin, güneş ya da en kötü ihtimalle D vitamini damlasıyla bu
durumu toparlamak gerek” ifadelerini kullandı.
“Şekerli yiyeceklerle beslenmemek gerek”
Son olarak Tıp dünyasında Alzaymırın da bir çeşit diyabet hastalığı
çeşidi olarak da görüldüğünün altını çizerek beslenme konusuna
dikkat çeken Uzm. Dr. Selen Gür Özmen, “İki çeşit diyabet vardır.
Tip 1 diyabet, tip 2 diyabet diye geçer. Biz bu iki diyabeti
biliyorduk hep. Şimdi deniyor ki aslında Alzaymır hastalığı da Tip
3 diyabet. Yani sanki beynin üçüncü çeşit bir diyabeti gibi
düşünülüyor. Çünkü; beyinde kronik insülin direnci, insülin
eksikliği, bir glukoz artışı ve bilişsel becerilerde kayıp oluyor.
Bu artış da bahsettiğimiz Alzaymır proteininde artış. Yani beynin
şeker regülasyonu bozuluyor diyebiliriz. Bu tip 3 Diyabetin
görüldüğü kişilerde obesite ve tip 2 Diabet sıklığı da daha fazla
tabi. Bu da yine kişilerin haftada en az 150 dakika düzenli
egzersiz yapıp, beslenmelerine dikkat edip, normal kilolarını
muhafaza ettikleri müddetçe hem tip 2 Diabet hem de onun yol açtığı
Alzaymıra neden olan tip 3 Diabet’den de korunmalarını sağlar.
Fazla şekerli yiyeceklerle beslenmemek gerek. Şeker değerleri
yüksek olan besinler çok enerji veriyor, çabuk yok oluyor ve
acıktırıyor. Bunları çok tüketmememiz lazım hem Alzaymır riski
açısından hem de vücut sağlığı açısından” diyerek sözlerini
tamamladı.