“O ramazan ayı ki, insanları irşad için hak furkânı, hidâyet delili beyyineler/açık delil ve mucizeler halinde Kur’ân onda indirildi. Onun için sizden her kim bu ay şuhudda/yerinde ve müsait ise, onu oruç tutsun; kim de hasta yahut seferde ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerden kaza etsin. Allah size kolaylık irâde buyuruyor, zorluk irâde buyurmuyor... Hem buyuruyor ki, sayıyı ikmal eyleyesiniz de size hidâyet buyurduğu vech üzere Allah’ı tekbir ile büyükleyesiniz... Ve gerek ki şükredesiniz.”

Ebû Hüreyre (r.a.) Hazretlerinden rivâyet olundu. Buyurdu: Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) Hazretleri buyurdu:

-"Ramazan-ı şerif geldiği zaman; cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kilitlenir. Ve Şeytanlar bağlanır."

Ramazan Şerifin İsteği

"Kıyamet günü, Ramazan, en güzel surette gelip, Allah'ın huzurunda secdeye kapanır. Bu esnada Allâhü Teâlâ, Ramazan'a şöyle buyurur:

—Ey Ramazan! Başını kaldır ve söyle ne istiyorsun? Git senin hakkını veren kimseleri bulup getir!

Bunun üzerine Ramazan, onun hakkını verenleri alarak getirir ve Allah'ın huzurunda durur. Bu sefer Allah şöyle buyurur:

Ey Ramazan! Ne istiyorsun söyle bakalım! Bunun üzerine Ramazan şöyle der:

Keremini istiyorum.

Bunun üzerine Allah onlara ikramlarda bulunur. Sonra Allah'ın izniyle onların her biri ehl kebâirden yetmiş bin kişiye şefaat eder. Sonra yine Allâhü Teâlâ:

—Ey Ramazan ne istiyorsun?

Ramazan der ki:

—Bunların her birini, bin tane hurî ile evlendirmeni ve her bir hurinin yanında yetmiş bin hizmetçi bulunmasını istiyorum.

Bunun üzerine Allah:

Kabul ettim, der. Allâhü Teâlâ yine şöyle buyurur:

Ey Ramazan ne istiyorsun: Ramazan şöyle der:

Allahım! Bunları Peygamberine komşu yap. Allâhü Teâlâ da:

Kabul ettim, buyurur. Yine Allâhü Teâlâ şöyle buyurur:

Ey Ramazan ayı ne istiyorsun? Ramazan der ki:

—Sen benim ihtiyaçlarımı giderdin. Fakat onların, Ramazan ayında tuttukları oruçların ve kıldıkları namazların ikramları ve sevapları nerde?

Bunun üzerine Allah, onların her birine, Cennette kırmızı yakuttan ve yeşil zümrütten yüz bin tane şehir armağan eder, her şehirde bin kere bin köşk vardır."

Bu hadis şerif, şu âyet-i kerimeyi tasdik etmektedir.

"Hiç şüphesiz, sabredenlere, ecirleri hesapsız olarak verilecektir."

Yani Rabbinin tâatine sabredenlere mükâfatlan hesapsız olarak verilecektir. Onların sevaplannın haddi hesabı yoktur, sayısı belli değildir, ardı arkası da kesilmez.

PADİŞAHA RAMAZAN UYARISI

Harbutî Hazretleri anlattı:

Vakti zamanında saltanat sahibi bir padişah var idi. O zatın Ramazan ayında davulculara ve çalgıcılara ikindi namazından akşama kadar vakit ne ile geçsin ve açlık ve susuzluk anlaşılmaması için şarkılar söylenmesini ve müzikler çalınmasını emrederdi. Çünkü oruçlu kişi tam bu vakitlerde açlık ve susuzluğun tesirini anlamaya başlar bu vakti neşe ile ve eğlence ile geçirdiğinde açlığı da ve susuzluğu da tatmamış olur. Bir gün kâmil şeyhlerden birisi oradan geçerken bu hali gördü ve kendi kendine:

“Gidip şu hatayı kaldırmalı ve padişahı gafletten uyandırmalıyım. Çünkü bu vakit iftarın yaklaştığı vakittir. Bu vakit rahmet ve mağfiret vaktidir. Müslümana böyle bir şey yapmak yakışmaz.” diyordu.
Bunları içinden geçirdikten sonra padişahın sarayına gitti ve içeri girdi. Şarkıcıları dövüp, çalgıları kırdı. Padişah ta o mecliste bu yapılanların hepsini görüyordu. Şeyhe öyle kızdı ki hemen tutuklanmasını emretti. Onu yakalayıp getirdiklerinde şeyhi dedi ki:

“Bu uygunsuz işi nasıl yaptın.” Şeyh de:
“Bu yaptıklarınızın hepsi de caiz olmayan işlerdir. Biz böyle şeyleri ortadan kaldırmak için emrolunduk.” dedi. Padişah:
“Peki, benden korkmadın mı?” dedi. Bunun üzerine Şeyh:
“Senden gelecek musibete sabrederim. Allâhü Teâlâ buyurdu:
“Sana isabet edecek şeye sabret.” Senden asla korkmam. Çünkü sen kulumun kulusun.” Şeyhin bu sözleri üzerine Padişahın etrafındakiler “Eyvah! Şeyh aklını yitirdi” demeye başladı. Şeyh ise
“Hayır, ben aklımı yitirmedim, bilakis o gerçekten kulumun kuludur. Çünkü insan iki çeşittir; birisi nefsine galip olup istediği ibadete yönlendirirken sonradan ona mağlup düşen. İkincisi de o insandır ki nefsi kendisine galip gelip beden memleketine vali kılandır. Artık ey padişah hangi kısımdan olduğunu kendin düşün.” Bu söz üzerine padişah bir hayli düşündü ve:
“İkinci kısımdanım” dedi. Şeyh dedi ki:
“İşte nefis benim kölemdir. Sen de nefsin kölesisin. Öyle ise sen kölemin kölesi olmuş oluyorsun.” Padişah şeyhin sözünü iyice anlamıştı.

Tevbe edip doğru yolu buldu.

TERÂVÎH NAMAZI

-"Kim, inanarak ve sevabını Allâhü Teâlâ Hazretlerinden bekleyerek Ramazan-ı Şerif gecelerini kıyam (ibadetle) geçirirse; onun geçmiş günahları bağışlanır.

Teravih Namazının Sevabı

İmam Ali (r.a.) Hazretlerinden rivâyet olundu, buyurdu:

“Peygamberimize Ramazan ayında kılınan teravih namazının fazileti soruldu. Peygamberimiz:

-Mümin,

Birinci gece, annesinden doğduğu günkü gibi günahlarından çıkartılır.

İkinci gece, kendisi ve eğer anne babası mümin iseler mağfiret olunurlar.

Üçüncü gece, Arşın altından bir münadi, “Amel temizlendi, Allah senin geçmiş günahlarını affetti, der.

Dördüncü gece, dört kitabı okuyarak sevap kazananın sevabı kadar sevap verilir.

Beşinci gece, Mescid Haram, mescidi nebi ve Mescid Aksâ da namaz kılanların sevabı verilir.

Altıncı gece, Beyti mamuru tavaf edenlerin sevabı verilir. Her taş ve her tuğla ona istiğfar eder.

Yedinci gece, sanki Musa Aleyhisselam’a yetişmiş ve ona, firavuna karşı yaptığı mücadelede yardım etmiş sevabı verilir.

Sekizinci gece, İbrahim Aleyhisselam’a verdiğini verir.

Dokuzuncu gece, Sanki Peygamberimizin ibadeti gibi ibadet etmiş kabul edilir.

Onuncu gece, Dünya ve ahiretin en hayırlı rızkıyla rızıklandırılır.

On birinci gece, dünyadan günahsız olarak çıkmayı kazanır.

On ikinci gece, yüzü ayın on dördü gibi parlayan bir hale gelir.

On üçüncü gece, kıyamet günü her türlü kötülükten emin olarak getirilmeyi kazanır.

On dördüncü gece, kıyamet günü melekler hakkında teravih kıldı diye şahitlik yaptıklarından Allah onu hesaba çekmez.

On beşinci gece, melekler, arş ve kürsinin hamilleri (taşıyıcıları) istiğfar ederler.

On altıncı gece, Allah ona, Cehennemden kurtulup Cennete girme beratı yazar,

On yedinci gece, peygamberlerin sevabınca verilir.

On sekizinci gece, Bir melek, Allah senden ve anne babandan razı oldu, der.

On dokuzuncu gece, firdevs Cennetindeki derecesi yükseltilir.

Yirminci gece, Şehit ve Sâlihlerin sevabı verilir.

Yirmi birinci gece, Allah Cennette onun için nurdan bir ev yapar.

Yirmi ikinci gece, Kıyamet günü her türlü sıkıntı ve üzüntüden emin olarak getirilir.

Yirmi üçüncü gece, Cennette kendisine bir şehir bina edilir.

Yirmi dördüncü gece, kendisi için on dört tane müstecab dua verilir.

Yirmi beşinci gece, Kabir azabı ondan kaldırılır.

Yirmi altıncı gece, Allah ona kırk yıllık ibadet sevabı verir.

Yirmi yedinci gece, sıratı şimşek gibi geçer.

Yirmi sekizinci gece, onun Cennetdeki derecesi bin derece yükseltilir.

Yirmi dokuzuncu gece, bin tane kabul olunmuş, hac sevabı verilir.

Otuzuncu gece, Allah c. c. “Ey kulum, Cennetin meyvelerinden ye, selsebilden yıkan, kevserden iç, ben senin rabbinim sen de benim kulumsun, der.

Gece İbadeti

Sâbit el-Benânî hazretleri buyurdu:

"Kalkın, Allâhü Teâlâ hazretlerine ibâdet edin. Şunu hiç unutmayın ki, gece kalkıp ibâdet yapmak, kıyâmetin şiddet ve dehşetinden daha hafiftir.”"