Terör örgütü PKK ve onun siyasi uzantısı HDP’nin çağrısıyla yaşanan 6-8 Ekim olaylarının bugün ikinci yılı. 50 masum vatandaşın ölümüyle sonuçlanan olaylara ilişkin hazırlanan iddianamenin eklerinde yer alan belgeler, o günün korkunç yüzünü bir kez daha açığa çıkardı. Star, PKK’nın Suriye’deki uzantısı YPG ile DAEŞ arasında Kobani’de yaşanan çatışmalar bahane edilerek 6 Ekim 2014’te Diyarbakır başta olmak üzere birçok ilde yaşanan saldırılara ilişkin detaylara ulaştı. İddianamede, “Kurban Bayramı’nın 3. gününe rastlayan olaylar “Canavarca hisle, acı çektirerek öldürmeye dönüştü” ifadesiyle yer aldı.

DEMİRTAŞ ÇAĞRI YAPTI

Olayların fitilini PKK ve HDP eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın yaptığı çağrılar ateşledi. 6 Ekim’de terör örgütü PKK; “Kobani ile başlayan devrim dalgası tüm Kürdistan’a yayılmalı ve bu temelde Kürt gençliğinin ayaklanması çağrısında bulunuyoruz” çağrısı yaptı. Ardından Demirtaş özetle; “Kobani’de durum son derece kritiktir. DAEŞ saldırılarını ve AKP iktidarının Kobani’ye ambargo tutumunu protesto etmek üzere halklarımızı sokağa çıkmaya ve sokağa çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz” dedi.

‘ÇUKUR’UN PROVASI

Çağrılar üzerine Diyarbakır başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu’daki birçok ilde kendilerine Öz Savunma/Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi diyen bir grubun provokasyonu başladı. Bu gruplar tarafından güvenlik güçleri ve kamu kurumlarına yönelik taşlı, molotoflu, havai fişekli ve parça tesirli el yapımı patlayıcıların ve silahların kullanıldığı birçok saldırı yaşandı. Esnafın işyerleri talan edildi.

GENÇLER KATLEDİLDİ

PKK yandaşları olaylar sırasında Diyarbakır’da arkadaşlarıyla birlikte kurban eti dağıtan 14 yaşındaki Yasin Börü ile arkadaşları Yusuf Er, Ahmet Dakak, Hasan Gökgöz ve Riyat Güneş’e DAEŞ’li oldukları iddiasıyla sopa, taş ve kesici aletlerle saldırdı. Börü ve arkadaşları, bir binanın üçüncü katına sığındı. Evin hanımı 155’i arayarak, gençleri PKK’lıların yandaşlarının elinden kurtarmaları için yardım istedi. Ancak eşi, Börü ve arkadaşlarını PKK’lılara ihbar etti. Börü ve arkadaşlarının balkondan aşağı atılmaları, iddianamede ‘canavarca hisle’ bile açıklanamayacak bir durum olarak değerlendirildi. Vahşet, otopsi raporlarına da yansıdı. Ahmet Dakak’ın vücudunda 22 kesici alet, 1 adet mermi yarası, Hasan Gökgöz’ün vücudunda 20 adet kesici alet, Yasin Börü de ise 15 adet kesici alet ve mermi yaraları tespit edildi. Börü’nün, kafasına yediği darbeler ise vahşetin boyutunu ortaya çıkardı. Saldırılar, iddianamede “ölen ve yaralanan kişilerin acı çekmesinden zevk almak şeklinde sadist bir düşüncenin tezahürü ile insanlara özgü duygulardan yoksun bir şekilde gerçekleştirildi” değerlendirmesi yapıldı.

155 DEFATEN ARANMIŞ

Tanık beyanlarına yansıyan önemli bir detay da 155’e yapılan ihbarların karşılıksız kalması. İhbarların gereğinin yapılmaması, FETÖ ile PKK işbirliğini bir kez daha akla getirdi. Yasin Börü ve arkadaşlarının saklandıkları dairenin hanımı birçok kez 155’i aradığını söyledi. Mağdur Yusuf Er de, saklandıkları evde Hasan Gökgöz’ün defalarca 155’i aradığını anlattı. Er, “ama bize yardım gelmedi” dedi.

TANIKLAR ANLATTI

Yasin Börü’nün babası Fikri Börü ifadesinde oğlunu olaylar sırasında her yerde aradıklarını anlatarak en son 9 Ekim’de Dicle Üniversitesi morgunda bulduğunu anlattı. Börü, “Hastanede bulunanlar bir çocuğun kimlik tespitinin yapılamadığını söyledi. Ben teşhis için morga girdiğimde çocuğumun yüzü tanınmaz haldeydi. Üzerindeki elbiseden tanıdım. Dayanamadım, baygınlık geçirdim” diye konuştu. Tanık Zülküf Artut’un ifadesinde ise teröristlerin çarpık anlayışları bir kez daha açığa çıktı. Artut, “30-40 kişilik bir grup çevredeki binalara hitaben Kürtçe olarak ‘sizin namusunuz yok mu gelsenize, aşağı insenize, bize katılarak destek verin’ diye bağırıyordu” dedi.

TELEFON TRAFİĞİ AYNI İSİMLER ÜZERİNDEN

İddianamede yer alan HTS kayıtları, sanıkların olayları nasıl yönlendirdiğini de açığa çıkardı. Köşe başlarını tutan sanıkların özellikle Nihat Okçu ile yoğun bir telefon trafiği içinde oldukları görülüyor. Okçu’nun ise Yahya Selimoğlu ile görüş tüğü belirledi. Selimoğlu’nun daha az görüşme yapması, organizasyonda daha üst konumda olduğunun da işareti olarak değerlendirildi. Yoğun görüşme trafiğinin yaşandığı bir başka isim ise İzzettin Doğanay oldu. Tüm bunlar Kobani olaylarının aslında örgütsel bir hiyerarşi içinde gerçekleştirildiğin ortaya çıkardı.

Star