Cumhurbaşkanlığı Forsu üzerinde yer alan 16. Türk Devleti Osmanlı İmparatorluğu… Altı yüz yirmi üç senelik tarihi boyunca altmış kadar ülkeyi hakimiyeti altına alarak dünyaya damgasını vurmuş büyük bir devlet…

Tam tamına otuz altı padişah tarafından yönetilmiş. Topraklarına kattığı her ülkede bir yandan adaleti, hoşgörüyü tesis ederken diğer yandan da, en ince ayrıntısına kadar devlet kayıtlarını tutarak saklamış. Bu gün, Osmanlı’nın tüm devlet yazışmaları Başbakanlığa bağlı Osmanlı Arşivleri’nde büyük bir titizlikle korunuyor. Televizyonlarda, gazetelerde ve çeşitli kaynaklarda tartışmalı pozisyonlara sokularak yargılanmaya kalkışılan tarih bilgilerinin gerçeği Osmanlı’nın kayıtlarında gün gibi ortada… Aslında Osmanlı ile ilgili tartışılacak bir şey yok. Ama araştırılmayan şeyler çok…

YENİ VE MODERN BİNALAR…

Daha önceleri İstanbul Valiliği’ndeki Bab-ı Âli kapısının içinde bulunan tarihî Hazine-i Evrak Dairesi’nden, Kâğıthane’deki yeni modern binasına taşınan Osmanlı Arşivleri, kafalardaki tüm sorulara cevap bulacak belge ve bilgilerle dolu… Burada Osmanlı’dan günümüze kadar korunarak bizlere ulaşan tamı tamına 95 milyon belge ve 400 bin defter var. Yüzlerce uzman, bu arşivde çalışarak Osmanlı’nın belge ve bilgilerini tasnif etmeye, Osmanlıca’dan, Latin harfleriyle Türkçe’ye çevirmeye ve sonra da bilgisayar ortamına aktararak araştırmacıların hizmetine sunmaya çalışıyor. Tarih araştırmacılarının, saf kaynak, ilk el kaynak dedikleri şeyler bunlar işte…

DUYGUSALLIK İÇERİSİNDE YAKLAŞTIM

Üzerinde imzası, mührü, padişahın tuğrası, sayısı, numarası, tarihi ve içindeki arzuhali ile sanki daha dün gibi pırıl pırıl tertemiz Osmanlıca yazılmış kâğıtlar… Belki büyük isimler dışında hiçbiri hatırlanmayacak halktan insanlar, arzu ve isteklerini yazarak devlet makamına bildirmiş, yardım istemişler. Kendilerinden yüzlerce sene sonra onu benim göreceğimi nereden bilebilirlerdi ki… İşte böylesi bir duygusallık içerisinde yaklaştım Osmanlı’dan miras kalan devletin evrakına… Osmanlı’nın devlet yapısını, halka yaklaşımını, sosyal yaşantısı ve her türlü durumunu ortaya koyuyordu bu evraklar…

BİLGİLERİMİ GÜNCELLEDİM

Kılına bile zarar gelmemesi için özen gösterilen, asitsiz kâğıt dosyalarda korunan bu orijinal evraklar yanıma geldiğinde duyduğum heyecanı tarif etmekte zorlanıyorum doğrusu… Dua ile başlayan, tuğra ile makamı belli olan, bu arada kalbimin atışını hızlandıran; mühürlü, imzalı belgeler, zaman tünelinde beni çok çok gerilere götürdü. İletişim Fakültesi yıllarında aldığım “Belge ve Bilgi Kaynaklarımız ve Arşivcilik” dersimizin ne kadar da gerekli olduğunun bir kez daha farkına vardım. Bilgilerimi güncelledim. Üzerine yeni bilgilerle donandım. Ne çok şey öğrendim bilemezsiniz. İşte bu yazı dizimde sizlerle bu bilgilerimi paylaşacağım.

TİTİZLİKLE KORUNAN BİR ARŞİV

Osmanlı Arşivlerinin Bab-ı Âli dışına taşınarak yerleştiği Kâğıthane’deki bu dev tesis, her şeyden önce Kültürel Mirası Koruyan bir Hazine Dairesi gibi sıkı bir şekilde korunuyor. Bu güvenlik önlemleri, tarihimizi koruyup gelecek kuşaklara aktarma konusunda ne kadar da titiz davrandığımızın göstergesi… Dev modern bir bina, sergi alanları, çalışma salonları, depolar, dinlenme bölümleriyle insanın içine büyük bir ferahlık ve huzur veriyor. İster istemez böyle modern bir binaya sahip olduğunuz için gurur duyuyoruz. Daimi sergilere göz atıp uzmanların çalışma yaptığı bölüme geçiyoruz. Özel kartlarla girilen buradaki bölümlerde, arşiv uzmanları tasnif çalışmalarını büyük bir titizlikle sürdürüyor. Osmanlı Arşivlerinde 95 milyon evrak ve 400 bin defter kaydı var. Kolay mı o kadar belgenin güncellenmesi…

CD’LERE AKTARILARAK VERİLİYOR

Arşivin araştırma salonunda dünyanın dört bir yanından gelmiş araştırmacılar, harıl harıl çalışarak Osmanlı Tarihi’nin gerçeklerine bu evraklar üzerinden ulaşmaya çalışıyor. Muhtemelen kendi ülkelerine döndüklerinde araştırma sonuçlarından birer kitap yazıp tüm dünyaya ve bizlere sunacaklar. Arşiv uzmanlarının çalışmalarını gözlemlemeye öncelik veriyorum. Çünkü uzun bir süredir orijinal belgelere onlar dışında kimse el süremiyor. Orijinal belgeler yırtılmasın, yıpranmasın ve değerinden bir şey kaybetmesinler diye halkın karşısına çıkarılmıyor. Ama dijital ortamda bilgisayarlara görüntüleri ve bilgileri aktarılıyor. Tarih araştırmacıları araştırmalarını internet üzerinden yapıyorlar. İsteyenlere sayfaların görüntüleri kayıt şeklinde CD’lere aktarılarak veriliyor.

ORİJİNAL EVRAKLA BULUŞMA

Padişahın, tuğrası ile imzaladığı metinlerdeki altın tozunu gözlerinizle görmek müthiş heyecan verici… Kâğıda dokunmak için içimizde inanılmaz bir istek duyuyoruz. Ama zarar veririm korkusu ile sadece ve sadece bakmakla yetiniyoruz. Osmanlı Tuğrasını kâğıda çeken bir yazı ustası; (nişancı)var. Ve bu usta, tuğranın üzerindeki yazı bir an önce kurusun diye üzerine altın tozu serpiyor. Ve tuğra çekenin de adının yazılı olduğu bir mühür var evraklarda… Ne yazı bozulmuş, ne kâğıt sararmış, ne de altın tozu dökülmüş. Öylesine pırıl pırıl bir evrakla karşılaşıyorsunuz ki, bunu görerek öğrenmek bile müthiş bir duygu… Kim bilir, benden yüzyıllar sonra hangi gözler bu evrakı sanki ilk günkü gibi korunmuş bir şekliyle görecek.

NAZAN ÖÇALIR / İSTİKLAL GAZETESİ – YAZI DİZİSİ