Osmanlı’nın özünü ve temellerini besleyen manevî unsurların en başında “ilâ-yı kelimetullâh aşkı ve peygamber sevgisi” gelmiştir. Osmanlı sultanları, hayatları boyunca gazâ meydanlarında bu mukaddes değerlere karşı sonsuz sevgi, saygı ve bağlılıklarını ispatlama sevdasıyla harikalar sergilemiştir.

Sultan Vahidüddin’in şöyle dediği meşhurdur: ‘Ağabeyim Sultan Reşad bizim hanedan mensupları arasında en az dindar olanıydı, ama o ada Kur’an-ı Kerim’e sarılarak öldü.’

Ayrıca, Peygamber-i Alişan Efendimizi, ashabını ve ailelerini çok sevdiklerine hayatları şahittir.

Örnek olarak; Fatih, Bizans’ı O’nun aşkına ( bir hadisinin ışığında) fethetti. Kendisine bir saray yaptırması gerektiğini söyleyenlere, Eba Eyyube’l-Ensari’yi kast ederek, ‘O güzel Peygamberin mihmandarını bulup, ona bir türbe yaptırmadan kendime bir saray yaptırmaya haya ederim’ dedi.

Ak Şemsüddin Hoca Eba Eyyub’un kabrini bulur bulmaz, padişah oraya koştu ve ceddi Osman Gazi’nin kılıcını, Eba Eyyub huzurunda kuşandı. Sünnete bağlı kalacağına huzurda and içti.

Yavuz Padişah, adı hutbede ‘Hicaz’ın hakimi’ diye okununca, şöyle feryat etti: ‘Hayır, hakimi hadimiyiz, hizmetkarıyız!’

Zaten Mısır seferine Efendimizin rüyasına girip talimat vermesiyle çıkmış, Cengiz Han ve Büyük İskender gibi cihangirlere diz çöktüren Sina Çölü’nü Peygamberinin aşkıyla geçerken, önünde zaman zaman Efendisini görmüş, ata binmesini isteyen hocası İbn-i Kemal’e ağlayarak şöyle demişti:

‘Peygamberim önümde yaya yürürken, ben hangi yüzle ata bineyim!’

Ve Kabe’nin avlusunu süpürttüğü tavus kuşu tüylerinden birini tacına takmıştı…

Ayrıca bir süpürge şeklini, ‘Hicaz’ın hizmetkarıyım’ anlamında hayatının sonuna kadar sorgucunda taşımıştı.

Çoğu, Peygamber Efendimizin yadigarı olan Kutsal Emanetler’in başında, kesintisiz yirmi dört saat Kur’an okunması için otuz dokuz hafız görevlendirilmiş, kırkıncı hafız olarak da listeye kendini yazdırmıştı: Elfakir, Selim. Kendine ‘fakir’ diyen adam hem Osmanlı padişahı, hem Doğu Roma imparatoru hem de emir-el mü’minindi (Mü’minlerin Emiri).

Sultan I. Ahmed, Resulullah’ın mescidine yedinci minareyi ekletmeden kendi adını taşıyan altı minareli camiini yaptırmadı (Sultanahmet Camii).

Ve Efendisinin mübarek ayak izini, ‘N’ola başımda tacum gibi taşısam daim’ diyerek, sorguç niyetine tacının üzerine koydu.

Kaynak:Osmanlı Demokrasisinden Türkiye Cumhuriyetine