*Geçenlerde bir yazı okudum, hangi hocaya ait idi
ismi hatırıma gelmiyor ancak Uhud dağına bakarken kardeşlerine sorduğu şu soru beynimde şimşekler çaktırmaya yetti..*

Bu hocamız Uhud dağına uzun uzun bakıp sormuş;
"-Okçular tepesini terk eden sahabeler kimdi?.."
Cevap yok..!

Tekrar etmiş..
"-Okçular tepesini terk eden sahabeler kimdi?!!!"

Sonunda cemaat mensupları mahçup bir şekilde;
- "Bilmiyoruz hocam.." demişler.

İşte o an her birimizin Beynini sarsacak, Kalbimizin titretmesini gerektirecek şu kelamlar dökülmüş dilinden..

-"İnanın bunu bende bilmiyorum..! Aslında hiç kimse bilmiyor. Çünkü, bu asla İslam tarihinde de yazmaz..!"

-"O okçular kimdi?.. Öz çocukları da bilmez, karıları da bilmez. Çünkü Ashab-ı Kiram kimseye söylememiş, saklamış!.." (Radiyallahu Teala Anhum Ecmain..)

"Hatta ve hatta yıllar sonra Cemel, Sıffın gibi hadiselerde birbirlerine ters düştükleri vakitlerde bile, ağızlarından bu konu hakkında hiçbirşey çıkmamış;
- "Sen zaten Uhud'da da tepeyi terketmişlerdendin..!" Yollu hiç bir şey dememişler!
"Orada dahi birbirlerini hataları ile vurmamışlar."

Ya Rabbi..!
Bu nasıl bir Ahlak..?

Bizler Uhud'un aslında bir yenilgi değil zafer olduğunu yeni anladık..

Bu ne muazzam edeb..!!??

Birbiri hakkında konuşmak için en ufak bir fırsatı kaçırmayan, hatta; "Ne yani..?! Olanı söylüyorum, benim niyetim temiz" diye nefsini aldatıp, en ufak bir fırsatı kaçırmadan, ağzından kardeşinin ölü etinin kanlarını akıtan bizlerin; buradan alacağı çok ders var..!

Hele ki şu mübarek ayda..!?
Şu sözleri mıhlayalım gönlümüze..
Ve şeytanın bize her yaklaştığı an tekrar edelim;
-"Hayatında kimsenin ayıbını örtmemiş biri; Uhud Şehidi Hz. Hamza (ra)'ha, ne yüzle Fatiha okuyabilir ki..!?"

Ah..!
Bu Ramazan-ı Şerif ellerimizden kayıp gitmeden artık bunların idrakına varalım kardeşlerim!..

Çünkü Oruç öyle bir ibadettir ki; bize anlatmak istediği en son şeydir, "bedenin aç kalması..!"

Onbir Ayın Sultanının gayesi; elimize, dilimize, kalbimize ve ruhumuza, tutturabilmektir orucu..!

İki kadın düşünün..
Çöl sıcağında oruç tutuyorlar, öyle bir hale geliyorlar ki; susuzluktan neredeyse ölmek üzereler.
Onların bu hali, Rasûlüllah (sav) Efendimize bildiriliyor.
Bildiriliyor da;
- Kuşu ölen çocuğa başsağlığı dileyen..
- Deve sağan kişiye; "Tırnaklarını kes hayvanın canı yanmasın!" diyen..
- Köpek cesedinde; "Ne güzel dişleri var!.." güzelliğini bulacak kadar, naif ve zarif olan Peygamberimiz (sav), o iki kadından yüz çeviriyor.

Sahabe şaşkın..!
İsrarla söylenilince, o iki kadını çağırtıyor ve kusmalarını emrediyor.
Kadınlar herkesin gözü önünde, ağız dolusu irin ve kan kusuyorlar..
Sahabe daha da şaşkın..!

Bunun üzerine Peygamberimiz onlara bakıp şöyle buyuruyor;
- "Bunlar, Allah'ın helal kıldığı şeylerden uzak durarak oruç tuttular, ama Allah'ın haram kıldığı şeylerle (gıybet ve dedikodu ile) oruçlarını açtılar. Birisi diğerinin yanına gelip oturdu ve insanların etlerini yemeye başladılar."
(Ahmed bin Hanbel/Musned)

Rabbimiz..!
Şehr-i Ramazanımız bizden şikayetçi olmasın, oruç bizden şikayetçi olmasın!..
Rasulullah'ın dili ile tastiklenmiş "kardeşinin ölü eti ile" orucunu açanlardan olmayalım..!

Öyleki; Uhud'da, Ayneyn Tepesini terk eden okçuların isimleri Sahabe arasında gizlendiği misalindeki gibi, biz de birbirimizi öyle örtelim ki; bunun hürmetine ahirette, Rabbimiz (cc.cş) Hazretleri de, kimsenin bilmediği nice günahlarımızı örtüp, açmacağını umalım!

Birbirimizi çekiştirmek, "yahu olanı söylüyoruz.." demek zaten gıybettir. Olmayanı söylersen iftira olur.

Bizler öyle olgun başaklar olalım ki, Hakkanî düşünce eğsin başlarımızı..

"- Acaba affolundum mu..?"
"- Acaba bu imtihan başıma gelse ben ne yapardım..?"
"- Hakkında konuştuğum kişi Cehenneme girse, benim Cennette yerim mi artacak..!?"
"- Rasulullah mahşerde "Ümmetim!.." diye haykırırken, ben kime kusuyorum bu kini..?!" diye, kendimizi sorgulamalıyız.

Sorgulamalıyız ki;
Hz. Vahşi ile Hz. Hamza'nın, "el ele tutuşarak" gireceği Cennetten, biz de bir pay umabilelim..!

Hayat kısa, yol çetin..!
Gelin, insanlara güler yüz, kendimize hüzünlü kalp ile, yalnız kendi günahlarımıza adapte olarak; öyle büyük tevbeler, öyle güzel istiğfarlar, öyle hoş zikirler ile uğraşalım ki;
- Orucumuz, Hakk'ın Razı olacağı oruç..
- Ramazan'ımız onunla mübarek olsun..! Olabilsin..!

*_YÂ RÂBBENA YÂ MEVLÂNA YÂ KERİM YÂ LATIF.! BİZLERİ; RAZİ OLDUĞUN MÜ'MINLERDEN EYLE..