Vatandaşların pandemi tedbirlerinin uygulandığı dönemde evde kalması ve araç kullanmaması, kentlerdeki havanın kalitesini iyileştirdi ve kirliliğin azalmasına neden oldu.

Normalleşme sürecine geçilmesiyle bir dönem azalan hava kirliliğinin yeniden artmasına yol açtı.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile belediyelerin hava kalitesi ölçüm istasyonları verilerine göre, Türkiye'deki 18 büyükşehir ile Zonguldak'ta azot dioksit (NO2) (hava kirliliği) oranı normalleşmenin başladığı haziran ayı ile mart, nisan, mayıs ayları kıyaslandığında ortalama yüzde 8 arttı.

Normalleşme dönemine geçilmesiyle hava kirliliği en çok Tekirdağ'da arttı. Bu ili sırasıyla Kocaeli, İzmir ve İstanbul takip etti. Hava kirliliği Tekirdağ'da yüzde 90, Kocaeli'de yüzde 64, İzmir'de 48 ve İstanbul'da yüzde 30 arttı.

Hava kirliliğinin normalleşme sürecinde en fazla azaldığı şehirler ise Samsun ve Ordu oldu. Normalleşme döneminde hava kirliliği Samsun'da yüzde 35, Ordu'da 14 oranında azalmaya devam etti.

"Kovid-19 tedbirleri kapsamında azalan hava kirliliği haziran ayında artışa geçti"

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Toros, AA muhabirine yaptığı açıklamada, koronavirüs salgını tedbirleriyle beraber hava kirliliği oranının bir dönem iyileştiğini söyledi.

Önemli kirleticilerinden olan azot oksitlerin daha çok fosil yakıtların yanması sırasında atmosfere salındığını belirten Toros Araçlar, "Azot oksitlerin en önemli kaynağı sanayi tesisleri ve enerji santralleridir. Azot dioksit göz ve solunum yolu hastalıkları, akciğerlerde iltihaplanma ve akciğer enfeksiyonlarına karşı bağışıklığı azaltmaktadır." diye konuştu.

Toros, insan sağlığının korunması için, Çevre ve Şehircilik ve Avrupa mevzuatlarına göre NO2 saatlik ortalamasının 200 µg/m3 değerinin altında olması gerektiğini anlatarak, şöyle devam etti:

"Azot dioksitin şehirlerdeki değişimi için 16 Mart-31 Mayıs ve tedbirlerin kaldırıldığı dönem ortalama hava kalitesini değerlendirdik. Buna göre azot dioksit değerleri incelemeye alınan 19 şehrin ortalama değerleri tedbirlerin yoğun uygulandığı dönem ortalaması 24 µg/m3 ve tedbirlerin kaldırıldığı haziran ayında ise 26 µg/m3 olarak gözlenmiştir. Normalleşme süreciyle beraber insanların eski hareketliliği arttı. İnsanlar artık bol bol dışarda. Bu da iyileşen havanın yeniden kirlenmesine neden oldu. Kovid-19 tedbirleri kapsamında azalan hava kirliliği haziran ayında artışa geçti. Haziran ayında bazı şehirlerde hava kirliliği düşmeye devam ederken bazı şehirlerde sıçrama gösterdi. Türkiye'nin 18 büyükşehrinde ve Zonguldak'ta 1 Haziran'da normalleşme sürecine geçilmesiyle beraber hava kirliliği oranı mart, nisan, mayıs ayıyla kıyaslandığında ortalama yüzde 8 arttı."

Hava kirliliği küresel bir tehdit

Hava kirliliğinin sağlık, ekonomik ve ekosistem üzerinde ciddi olumsuz etkilerinin olduğunu vurgulayan Toros, bu nedenle hava kirliliğinin önemli bir çevre sorunu olduğunu kaydetti.

Toros, Dünya Sağlık Teşkilatı'nın hava kirliliğinin her yıl tahminen 7 milyon erken ölüme sebep olduğunu bildirdiğini aktararak, "Bunlardan 4,2 milyon kişi dış hava, 3,8 milyon kişi iç ortam hava kirliliğinden etkileniyor. Her 10 kişiden 9'u Dünya Sağlık Teşkilatı hava kalitesi sınır değerleri altında hava soluyor. Kaynakların hoyratça kullanılmasıyla 1 milyona yakın hayvan ve bitki türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor." ifadelerini kullandı.

Hava kalitesinin iyileştirilmesi için bazı önlemlerinin alınması gerektiğinin altını çizen Toros, sözlerini şöyle tamamladı:

"Havamızın kalitesini iyileştirmek için öncelikle kaynakları verimli kullanmalıyız ve her türlü israfa son vermeli, temiz enerjileri tercih etmeliyiz. Ulaşımda toplu taşımaları daha çok tercih etmeliyiz. Güvenli yürüyüş ve bisiklete binme için alanlar oluşturmamız gerekiyor. Hidroelektrik, rüzgar, güneş ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını artırmalıyız. Atıkları azaltarak oluşan atıkları yerinde ayrıştırarak geri dönüşüm ve yeniden kullanım veya atıkların yeniden işlenmesini sağlamalıyız. Şehir planlarında, bilhassa yeni yapılaşmalarda meteorolojik şartları ön planda tutmalıyız."