ALİ DEĞERMENCİ'NİN YAZISI...

Tüm dünyada koronavirüs sebebiyle can pazarı yaşanıp, ölen insanlar toplu mezarlara gömülürken, bazı çevreler (özellikle batılı oryantalist ve misyonerler ve de Müslüman menşeli oldukları halde onlara çanak tutan istismarcı, ifsatçı, tahrifatçı ajanlar) İslam'ı imha ve tahrip projesi olan dinler arası diyaloğu yeniden hortlatmak gayreti içine girdiler.

KORONADAN PAY ÇIKARMA

'Keçide can gayreti, kasapta et gayreti' misali, bunlar da koronadan diyaloga pay çıkarma peşindeler. Bu meyanda sosyal medyaya yansıyan eski - yeni birkaç dinlerarası diyalog programından örnekler verelim: Geçtiğimiz günlerde İspanya'da bir kilisede skandal denebilecek bir hadise vuku buldu. Kilise orkestrası, saz caz takım taklavatıyla yerini aldı, kadınlardan oluşan bir koro önce kilise müziğini icra etti, ardından da yine müzik eşliğinde 'salat u selam'ı ve 'Şol cennetin ırmakları' ilahisini seslendirdi.

GÜYA İSLAM'I TEMSİL EDİYOR!

Derken sahneye uzun boylu, beyaz cübbe giyinmiş, başında sarığı olan, güya İslam'ı temsil mevkiinde bir şaklaban çıkarak ezan okumaya başladı. Kilise orkestra ve korosu ve diğer hazirun da güya vecd içinde dinlediler! Şimdi soralım: Böyle bir ortamda verilmek istenen mesaj nedir? Koronavirüsten kurtulmak için dua etmek mi? Salat u selama, ezana olan hayranlıklarını göstermek mi? Müslümanlara şirin gözükmeye çalışmak mı? Görünürde bu bahanelerin hepsi gündem edilebilir, ama burada gizlenen asıl maksat dinler arası diyalogdur.

MAKSAT BAŞKA

Ezan, Allah'a, Resulüne ve namaza çağrıdır. Salat u selam, Resule (s.a.v.) iman, itaat ve onun yolunda yürümenin ifade ve ilanıdır. Peki, bunu yapanlar Hz. Peygambere olan meyillerini göstermek istiyorlarsa, neden o zaman Hz. Peygamberi (s.a.v.) kabul edip Müslüman olmuyorlar? Belli ki maksatları rotasını Vatikan'ın çizdiği, İslam'ı imhaya yönelik dinler arası diyalog projesini gerçekleştirmektir.

DİYANET'İN HABERİ VAR MI?

İtalya'nın Carpi kentinde de 'Salgına Karşı Birlikte Dua Ediyoruz' adı altında bir etkinlik düzenlendi. Katolik, Ortodoks, Evangelist, Sıkh, Yahudi ve Müslüman (!) cemaatlerin katıldığı dua töreninde, İmam Selmi adlı, güya İslam'ı temsil eden bir şahıs, koronavirüse karşı Âl-i İmran Suresinden bir bölüm okuyarak dua etti. Merak ediyoruz: Acaba Diyanetin bu hadiselerden haberi var mıydı? Varsa neden susmaktadır? Bu suskunluğun sebebi nedir? Bu sorular cevap beklemektedir.

DİNDE ZORLAMA YOKTUR AMA…

Biz kimsenin dinine, inancına müdahale etmiyoruz, edemeyiz. Çünkü inancımız bize 'Dinde zorlama yoktur…' (Bakara: 156.) ilkesini uygulamamızı emreder. Ama İslam dışı hiçbir inanç ve telakkinin de bizim inancımızı tahrif ve ifsat etmeye hakkı yoktur.Yukarıdaki örneklerde anlatıldığı gibi, kilise orkestrasının nağmelerine ezan sesleri karıştırılıyor; teslis akidesine sahip erkek ve kadınlar, müstehcen kıyafetlerle güya İslam mesajı veren ilahilerle bir nevi müzik ziyafeti sunuyorlar.

AKLIMIZLA ALAY ETMEYİN

Bu manzara tevhidle teslisin, gerçek imanla şirkin karıştırılmasından, 'Bunların hepsi de aynıdır' mesajı verilmesinden başka bir şey değildir. Belli ki bunu oryantalist misyoner çevreler organize ediyorlar ve geçmişte çok şahit olduğumuz dinlerarası diyalog manzaralarını yeniden canlandırmak istiyorlar. Hiç kimsenin biz Müslümanların aklıyla alay etmeye hakkı yoktur. İmanımızı, irfanımızı, iz'anımızı ve ferasetimizi test etmeye de hakkı yoktur. Kim hangi dine nasıl inanıyorsa kendisi bilir. Nasıl dua edeceğini de yine kendi bilir. Herkes kendi inancına göre kilise, havra vs. müzikleri eşliğinde çalıp söyleyebilir. Ve buna da ayin veya dua diyebilir. Bizi ilgilendirmez. Ancak kimsenin Müslümanların tevhid akidesine sataşma, bulaşma veya onu istismar edip saptırma hakkı yoktur.

DİNLER ARASI DİYALOGLA AMAÇLANANLAR

1- Dinler arası diyalogla amaçlanan birinci husus, İslam'la diğer muharref dinlerin eşitlenmesidir. Bunun manası hak olan İslam'la, beşerî müdahalelerle değiştirilmiş muharref dinlerin, yani batılın karıştırılmasıdır.

2 - İkinci husus da diyalogun gereği olarak ortak noktalarda buluşma adı altında sinsi bir tahrifattır. Bu tahrifat, Resulüllah Efendimizin (s.a.v.) ismi zikredilmeden dışlanmasıdır. İslam'da iman için şart ve elzem olan Hz. Peygamberin Allah'ın Resulü olarak tanınması mecburiyeti bir Vatikan projesi olan dinler arası diyalog gereği ortak nokta kabul edilmiyor.

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ...

Editör: Uğur EKİNCİ