Hava, su, güneş ve toprak bakımından zengin ülkemizde ana sorunlardan birisi de bakımsızlık... Bilinçsiz sulama ve ilaçlama tarım arazilerini verimsizleştirdi. Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) 2001 yılı verilerine göre ülkemizin 26.7 milyon hektar tarım alanı var. Bu tarım alanları 2016 yılında yapılan araştırmaya göre 23.7 milyon hektara kadar geriledi. Bunun iki anlamı var.

ÇİFTÇİLER EKİP DİKMEYİ BIRAKTI

Birincisi çiftçiler artık ekip dikmekten vazgeçerek başka iş kollarına kayıyor. Ya da bu tarım alanları başka amaçlar için kullanılıyor. Her iki durumda da ekip dikilecek alan azalmış oluyor. Yine istatistiki verilere bakarsak; tarım alanında çalışan işçi sayısı 2002 yılında 7.46 milyon kişiyken, 2016 yılında 5.35 milyon kişiye geriliyor.

TOPRAK KALİTESİ ARTTIRILMALI

Bu üretim kaybının en önemli nedenleri arasında toprağa yeterince önem vermediğimiz görülüyor. Yıllarca üretim yaptığımız toprakları hor kullanmışız. Sadece topraktan almayı düşünmüşüz. Toprağın ihtiyacı olan maddeleri toprağa geri vermemişiz. Sağlıklı bir üretim yapılabilmesi için her şeyden önce toprağın kalitesinin yüksek olması gerekiyor. Azot, fosfor ve potasyum bakımından zenginleştirilmiş topraklardan alınan ürünler hem sağlıklı hem de bereketli oluyor.

6 MİLYON TON GÜBRE

Toprağa dışarıdan suni olarak kimyasal gübre adı altında verilen bu maddeler zamanla toprağın çoraklaşmasına, kurumasına hatta susuz kalıp betonlaşmasına neden oluyor. Düşünün ki toprağa her verdiğiniz kimyasal gübre ile toprağın yüzde otuz oranında tuzlanmasına zemin hazırlamış oluyorsunuz. Ülkemizde yapılan tarımda yılda 6 milyon ton kimyasal gübre ile 39 bin ton sentetik tarım ilacı ve hormon kullanılmaktadır.

TARIM ALANLARI HIZLA AZALIYOR

Çiftçilerin bilinçsizce yaptığı tarım, denetleme ve yol gösterme noktasında sahalarda olması gereken tarım mühendislerinin masa başı işlerde tutulmaları üretimin gittikçe zayıflamasına neden oluyor. Tarım alanlarının tarım dışı kullanımlarına en güzel örnekler ise sanayi, kentleşme, turizm, madencilik ve ulaştırma alanlarında görülüyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı hızla azalan tarım alanlarını kontrol altında tutabilmek amacıyla büyük ovaları koruma altına aldı. Bu son yılların en büyük başarısıydı. Avrupa ülkeleri çoktan organik tarıma geçmiş durumdalar.

BİTKİSEL ATIKLAR KULANILABİLİR

Türkiye’nin de hızla organik tarıma geçmesi gerekiyor. Organik tarımın en büyük özelliği toprağın iyileştirilmesi çalışmaları… Kimyasal gübreler ve gereksiz hormon kullanımını ortadan kaldırarak doğal gübrelerle toprağın kaybettiği değerlerin yerine konulması mümkün… En bilindik doğal gübre hayvan dışkısı ve bitkisel atıklar…

YAPRAKTAN GÜBRE

Avrupa ülkelerinde sonbaharda ağaçlardan düşen yapraklar yerden toplanmıyor. Bir süre yerde bırakılıyor sonra toplanıp kurutuluyor, öğütülüyor ve gübre olarak kullanılıyor. Her sabah temizlik görevlileri kapımızın önündeki ağaçlardan düşen yaprakları süpürüp çöpe atıyor. Peki, biz ağaç yapraklarını doğal gübreye çeviremiyor muyuz?

KİMYASAL GÜBRE TUZLULUĞU ARTIRIYOR

Bitkilerin temel besin elementleri, halk arasında DAL (Azot), DÖL (fosfor), BAL (potas) olarak bilinir. Taban gübreleri ise NP, NK ve NPK olarak adlandırılır. Genel anlamda temel bitki besin elementleri suni gübre olarak bilinir.

Suni gübreler kimyasal maddelerdir. Bu kimyasal maddeler toprağa her verildiğinde topraktaki canlı organizma sayısı düşer. Her kimyasal gübreleme sırasında toprağa yüzde 30 oranında tuz verilir. Toprak bir süre sonra su kaybına uğrayarak betonlaşır. Üretici iyi ürün alabilmek için toprak tahlillerini yaptırmalıdır.

Ekilecek ürünün ihtiyaçlarını toprağa katmak zorundadır. Sağlıklı üretim için doğal gübrelerin kullanımı önerilir. Organik gübreler doğal olarak oluşur. Hayvan dışkıları ve bitki artıklarıdır. Hayvan dışkılarından oluşan gübrelere halk arasında ahır gübresi adı verilir.

KÖY ENSTİTÜLERİ ÖRNEK OLABİLİR

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 1935’teki IV. Kurultayı’nda İlköğretimin yaygınlaştırılması amacıyla bir dizi karar alındı. Bunların en önemlisi, askerliğini onbaşı ve çavuş olarak yapan köy gençlerinin kısa bir eğitimden geçirilerek kendi köylerinde eğitmen olarak görevlendirilmesiydi.

İLK UYGULAMA ÇİFTELER

İlk uygulama 1936’da başladı ve 84 köylü genç Eskişehir’e bağlı Çifteler’de açılan bir kurstan sonra köy eğitmeni olarak görevlendirildi. Uygulamanın başarılı olması üzerine kursların sayısı artırıldı, eğitmenlere toprak, tohumluk ve tarım araç-gereci de verilerek bulundukları bölgede tarımsal çalışmalara öncülük etmeleri sağlandı. 17 Nisan 1940’ta çıkarılan 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu önceki deneme okullarının enstitüye dönüştürülmesini ve ayrıca 17 yeni köy enstitüsü açılmasını öngörüyordu.

HEM ÖĞRETMEN HEM ÜRETİCİ

Okullar tarıma elverişli arazisi olan köylerin yakınlarında kuruldu. Amaçlarından biri de köylülerin alternatif tarım tekniklerini öğretmekti. Arıcılık bilinmeyen köylerde arıcılık, bağcılık bilinmeyen köyde bağcılık öğretiliyordu. Enstitüye atanan öğretmen gittiği köyde okul binasını köylülerin yardımıyla yapabilecek kadar inşaat bilgisi de öğreniyordu. Köy enstitüsünü bitiren bir öğretmen sadece bir ilkokul öğretmeni olmuyor aynı zamanda ziraatçilik, sağlıkcılık, duvarcılık, demircilik, terzilik, balıkçılık, arıcılık, bağcılık ve marangozluk konularını da uygulamalı olarak öğreniyordu. Enstitülerin hepsinin kendisine ait tarım arazileri, atölyeleri vardı. Bu sayede öğretmenler kendi okullarını gittiği köyde köylülerin işbirliği ile inşa ediyor ve devletin okul yapmasına gerek kalmıyordu

12 MİLYON DEKAR TOPRAK DAĞITILDI

Toprak reformu bir ülkedeki tarım arazileri üzerinde, mülkiyet veya kullanma biçimiyle ilgili olarak yapılan planlı ve programlı değişikliklere verilen isimdir. 1925 yılında çıkarılan 716 sayılı "Topraksız Köylüye Toprak Dağıtılması Hakkında Kanunla” muhacirlere ve topraksız çiftçilere toprak dağıtılmıştır.

BİNLERCE AİLEYE TOPRAK

1923-1938 yılları arasında 246.431 aileye toplam 9.983.750 dekar toprak dağıtmıştır. 1940-1944 yılları arasında ise 619 köyde 53.000 aileye 875.000 dekar toprak verilmiştir. Vakıflar İdaresi tarafından satılan topraklar ise Ziraat Bankası tarafından satın alınıp çiftçilere dağıtılmıştır. Bu toprakları da ilave edince 1944 tarihine kadar Cumhuriyet döneminde dağıtılan arazinin genel toplamı 11-12 milyon dekara ulaşmaktadır.

Yazı Dizisi: Nazan Öçalır