Kıbrıs adası Akdeniz’de uluslararası deniz ticaretinin tam ortasında stratejik konumu gereği gelip geçenlerin uğrak noktası olması nedeniyle hep bir cazibe merkezi olmuş. Hal böyle olunca da tarih boyunca çeşitli medeniyetlerin istilasına uğramış. Ne yazık ki kaderine hakim olamayan, kaderi başkaları tarafından belirlenen bir ada olmuş. Halkına danışılmadan alınıp satılan, satın alınan, egemenliği devredilen, her dönemde egemen güçlerin rüzgarı altında savrulan bir ada… Üstelik üzerinde çeşitli milletlerden ve dinlerden insanların yaşadığı bir yer… Bu izlenimi konuştuğunuz hemen hemen her Kıbrıs Türk’ünden edinebiliyorsunuz.En istikrarlı dönemini 1571-1878 yılları arasında Osmanlı egemenliğine girdiğinde yaşamış Kıbrıs…

‘YERLİ HALK, ALLAH’IN BİZE EMANETİDİR’

1572 yılında padişah fermanında ada halkına zulmetmeyip adaletle işlem yapılması emredilmiş. Ve şöyle denmiş; “ Yerli halk Allah’ın bize emanetidir. Onlara kimsenin zulmetmesine izin verilmemiştir” Osmanlı aldığı her yerde olduğu gibi buradaki halkın dinine de saygı gösteriyor. Onların hak ve özgürlüklerine karışmıyor. Hatta belli bir şekilde güvence altına alıyor. O kadar ki Osmanlı döneminde Kıbrıs’taki Hıristiyanların dini başkanlığı Ortodoks Başpiskoposluğuna kadar yükseliyor. Ortodoks Rum halkı kendi aralarında topladıkları para ile kilisede kendilerine belli bir ekonomik güç elde ediyorlar. Kendi burjuvazilerini oluşturuyorlar. Öyle bir zaman geliyor ki Osmanlı’nın zayıflama sürecinde hemen baş kaldırıyorlar.

RUMLAR İLK FIRSATTA AYAKLANIYOR

Ortodoks Kilisesi önderliğinde Kıbrıs adasında Yunan Ulusçuluğu kavramı yüceliyor ve 1821 de Mora ayaklanması ile birlikte Osmanlı’ya karşı ayaklanıyorlar. Güç bela bastırılıyorlar. Ve ele başıları cezalandırılıyor. 1833’te Osmanlı yönetimi Kıbrıs’taki Hıristiyanlara Yunan uyruğuna geçme hakkı tanıyor. Osmanlı’nın geniş hoşgörüsüyle adada güçlenen Rumlar, tefecilik ve ticaret yaparak zengin bir yönetici kadrosunu oluşturuyorlar. O zamanlarda azınlık durumunda olan Müslüman Türkler de tarımla uğraşıyorlar.

KIBRIS EL SANATLARI BURADA YAŞATILIYOR

Büyük Han, Osmanlılar tarafından Kıbrıs’ın fethinden bir yıl sonra 1572’de Lefkoşa’da inşa edilmiş en büyük hanlardan biri… Birbirine benzeyen 68 dikdörtgen şeklinde odadan oluşan, ortasında küçük bir cami bulunan Büyük Han, Anadolu’da bulunan Osmanlı çarşı merkezleri yapısındadır. Birleşik Krallık hâkimiyetinde ilk olarak hapishane, daha sonra ise fakirler için barınak olarak kullanılmıştır. Günümüzde, ziyaretçilerin ilgisini çeken Kıbrıs’a özgü her türlü antika, elişi ve diğer sanat ürünlerini satan dükkanlara da ev sahipliği yapan Büyük Han, Turist enformasyon merkezi olarak da kullanılmaktadır.

ADANIN MANEVİ KORUYUCUSU

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) başkenti Lefkoşa’nın Haspolat mevkiinde
inşasına başlanan cami, Peygamber Efendimizin annesi Hazreti Amine’nin süt
kardeşi ve akrabası olan, bölgedeki Müslümanlarca “Hala Sultan” diye bilinen Ümmü Haram Binti Milhan’ın türbesinin Kıbrıs’ta olması dolayısıyla Hala Sultan Camii adını taşıyor. Türkiye Diyanet Vakfı tarafından yaptırılan cami 3 bin 500 metrekare alana sahip. Hala Sultan Camii’nde, aynı anda 7 bin 500 kişi ibadet edebilecek.

MEDENİYETİN IŞIĞI

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin hemen hemen her yerinde osmanlı’nın izlerine rastlamak mümkün… Tarihte buralarda hüküm sürmüş Hristiyanların bıraktığı, kilise ve manastır ve katedrallerin dışında osmanlı’nın camileri, hanları, hamamları, çeşmeleri, kütüphaneleri bulunmakta…

EL YAZMASI KUR’AN-I KERİM

Lefkoşa’da Sultan II. Mahmut devrinde kıbrıs Valisi olan ali Ruhi tarafından 1829 yılında kesme taşlardan inşa edilmiş bir yapıdır. Bina, kubbeli büyükçe bir odayla, yine kubbeli ve kemerli bir sundurmadan oluşmaktadır. kütüphanede 1700 kadar kitap bulunmakta, bunların arasında el yazması kur’an-ı kerim ve değerli arapça, Türkçe ve farsça kitaplar yer almaktadır.

SELİMİYE CAMİİ

Lefkoşa’da yer alan Selimiye Camii, Kıbrıs’ın en gösterişli ibadethanesidir. Lüzinyan
döneminde (1209-1326) gotik formunda inşa edilen ve katedral olarak kullanılan St.
Sophia, Selimiye Camisi adı verilerek Osmanlılar tarafından camiye çevrilmiş, yapıya iki minare, bir minber ile bir mihrap ilave edilmiştir.

NAZAN ÖÇALIR / İSTİKLAL GAZETESİ - YAZI DİZİSİ